Yalnızlık ama devrime gebe… – Rasim Özdenören
İnsanlar yalnızlaşabildiği gibi ülkeler de yalnızlaşır. Yalnız bırakılır.
Yalnızlığın ne olduğunu bir, onu çeken bilir.
Etrafta çığlığını duyacak kimsenin bulunmadığı bir kara boşluk tahayyül etmek mümkün… İnsanın nerede bulunduğunu bilmemesi: bildiği tek şey belki oraya atılmış olma hali… Oraya atılınmış olduğunu biliyor, ama niçin? Niçin oradadır? Hangi günahın ya da hangi hatanın kefaretini çekmek üzere oraya atılmış? Veya silkelenmiş olarak oradadır? Hayır, bırakılmış değil, atılmış, fırlatılmış, süpürülmüş halde orada duruyor: orada durduğunu görüyor, fark ediyor…
Bir insanın başına gelebilecek olan en feci durumlardan biridir böylesi bir yalnızlık. İnsanı mutlak bir umutsuzluğa sürükler…
Ama maneviyatı güçlü olanlar, bu umutsuzluk halinden güçlenerek çıkmasını başarabilir. Peygamberlerin geçirdiği sınavlardan biri de galiba bu bırakılmışlık hali olmalı. İnsanı kimsenin kabul etmediği, kabul etmeye çekindiği, sığınacak yer bulamadığı, kendi öz yurdunda bile onu kabul etmenin zalim bir muhatarayla çevrelendiği hal… Doğrusu, insanın tahayyül etmede bile zorlandığı bir mutlak yalnızlık, mutlak terk edilmişlik hali…
Ama söylüyorum. İnsan, maneviyatı bozguna uğramadan o yalnızlık halini atlatmasını başarabilirse, oradan zaferle çıkması mukadderdir. Ona, o yalnızlığı yaşatanların pişmanlıklarını itiraf edeceği, tövbeye sarılacağı, af üstüne af talebinde bulunmak için yüzsuyu dökeceği bir zaman dilimi de gelebilir o yalnızlık hengâmesinden sonra…
Dünya hızlı bir değişim sürecinden geçiyor.
Bu değişim sürecinin hangi uğraklarda konaklayacağı henüz belli değil, bilinmiyor. Ama genel görüntüye bakılırsa, içinde yaşadığımız bu ülke, şimdi, yalnız bırakılmakla tehdit edilmek isteniyor. Ülkeler de insan tekleri gibi güçlünün yanında yer almayı tercih etme kipliğinde durur. Bu ülkeye karşı böylesi bir tutumu benimsemiş olan ülkeler, yarın, bu ülkenin yardımına ihtiyaç duyacaklarını hesaba katmamış görünüyor. Onlar günü kurtarmanın çabasında… Evet, bu gün kurtarılacak. Ama onu kurtaracak olan da gene bu ülkenin insanları olacak.
Biz biliyoruz ki, her sabah, karanlıkların içinden çıkıp gelir…
Avrupa ülkelerinde referandum sandıklarına koşan bu ülke insanlarının sandıklara gösterdiği rağbet, oralarda her türlü olumsuz koşullara rağmen uzun insan kuyruklarıyla dolup taşması, Avrupalı yöneticileri panikletmiş durumda… Aylardan beri yürüttükleri hayır kampanyalarının işe yaramadığı, paçavraya çevrildiği kendi tanıklıklarıyla belgeleniyor…
16 Nisan’dan sonra güzel şeylerin olacağı, bu ülkeyi şimdilik sıkıştırmaktan medet umanların paniklemesinden de belli oluyor. Ama gören göz görüyor: bu yalnızlıktan muhteşem bir devrim doğacak!
Yenişafak