SURİYELİ ÇOCUKLAR BİR BAŞKA (SURİYE GÜNLERİM–2)
Düşünceler bütün zihnimi sarmıştı. Yatağa girdim, uyumaya çalışıyorum. 2 tane battaniyeye sarılmıştım. Kaldığımız yer konteynır evi ama kardeşlerimiz çadırlarda yatıyor bunlar zihnimi meşgul ediyordu. Sabaha doğru bir ses, bir bebek ağlıyordu. Bir yandan da gök gürlüyor, yağmur yağıyordu. Bebeğin sesi bütün çadırlara ulaşmıştı. Bu hal ile uyandım. ‘’ Allahım ne olur yardım et, merhamet ya Rabb’’ diye içimden duaya başladım. Yanı başımda minik bir yavru, belki açtı veya soğuktan üşüdüğü için sabahın 5’inde ağlıyordu. Bu soğuğa üzerimde montumla yatmama rağmen ve 2 battaniyeye sarılmama rağmen ben üşüyorsam, minik bebek nasıl dayansın…
Sabah oldu kahvaltımı Suriyeli İHH Gönüllüsü kardeşlerimizle beraber yaptık. Daha sonra öğle yemeği hazırlıkları için Hasan, İbrahim, Ahmet kardeşlerimizle mutfağa geçtik, bismillah diyerek mülteci kardeşlerimizin midesine sıcak bir yemek gitsin diye aşk ile kazanları kaynatmaya başladık. Bir yandan marşlar söylüyor, diğer yandan zalim Esed’e bedduada bulunuyorduk. Öğle vakti arabamız geldi, kazanları yükledik ve tek tek çadır kamplara gittik. Çocuklar yemek arabalarını görünce yine sevinçli, dillerinde tekbirlerle bizleri karşıladılar. Emanetlerimizi yerlerine bıraktık ve kamp alanımıza döndük. Sıra ÜMMET SEVDALILARININ Battaniyelerini kardeşlerimize teslime geldi. Yanımıza Halepli yaşar ağabeyyi alarak tek tek çadırları gezdik. Kimileri 8, kimileri 9 veya 10 kişi aynı çadırda kalıyorlar. Çadırların içinde 1 ya da 2 battaniye vardı. Bizde sayıkarına göre çadırlara battaniye ve polarları dağıtıp, not tuttuk. Kontrol noktalarından geçerken Özgür Ordunun temiz yüzlü askerleri bizleri karşılıyorlardı. İçimden ‘’ maşallah, ne güzel insanlar ‘’ dedim. Çünkü yüreklerindeki iman, yüzlerine nur olarak yansımıştı. Aramıza kamp sorumlularını alarak dağıtım işini hızlandırdık. Battaniyeleri çocuklara vermeyi tercih ettik, çünkü yüzlerindeki gülümseme o kadar tatlı ki yapılan hizmetin ne büyük bir nimet olduğunu hatırlatıyordu. Bir çadıra girdik, Cevdet ağabeyle, baktık ki yerde yatan 2 tane minik yavru var. Üstlerindeki örttü ince altlarında da bir battaniye, Hemen güzelce üstlerini örttük.
‘’ Allahım, sana hamd olsun, ne güzel bir işe bizi vesile ettin. O örttüğümüz battaniye kim bilir hangi kardeşimizin cebinden verdiği harçlığıyla alındı. Ne mutlu ki ona 2 tane bebeğin üzerini örttü.’’ Dağıtımlara devam ettikçe çok farklı hikâyeler dinledik. Eşleri kaçırılmış olanlar, kayıp olmuş insanlar, yetim kalanlar…
‘’Bize sahip çıkmayacak mısınız diyorlardı, bizler Türkiye halkını seviyoruz. Bizde onlara inşallah Türkiyeli kardeşleriniz hep yanınızda sizleri unutturmayacağız’’ deyip söz verdik biiznillah. Bir Muhiddin vardı yaşı 10 ya da 11’di. Çok tatlı bir çocuk, bize baktığında güldüğünü gördüm, gittim sarıldım. Tanıştık bize dua etmesini söyledim. Gülerek cevap verdi. Bir de Nur var Suriyeli yaşı 2 o da tatlı bir kız çocuğuydu. İsmi gibi yüzüde nurdu. Battaniyeyi uzattım en başta çekindi. Sonra eline aldı ve etrafına tebessümler saçmaya başladı. Suriyeli çocuklar bir başka, her türlü sıkıntıya rağmen en ufak hediyeyle mutlu oluyorlardı. Onlar her namaz vaktinde, ellerinde Kur,’anlarla camileri dolduruyorlardı. Dillerinde hep Allahımızın selamı ve tekbirler vardı. Selam olsun Suriyeli çocuklara, Azez’li, Hama’lı, Humus’lu, Dera’lı Yetimlere. Biz onları unutmadık ve biiznillah unutturmayacağız.
( yazımız devam edecek inşallah )
KARDEŞLİK NE BÜYÜK NİMET (SURİYE GÜNLERİ-1)
[toggle title=”Yazar hakkında” state=”open” ]Halid Develioğlu[/toggle]