Güncel YazılarHadisTüm YazılarYazi Atlasi

Sünnet’in Korunmuşluğu – Ebubekir Sifil

Sünnet’i ve hadisleri Mü’minler’in hayatından çı­karmaya azimli çevrelerin, oluşturmayı hedefledikleri “boş alan”ı heva ve hevesleriyle doldurma arzusuyla kıv­ranırken dillerine do­ladıkları bir argüman var: “Allah Teala Kur’an’ı koruyacağını bildirmiştir. Ancak Sünnet ve hadisler için böyle bir garanti yok­tur. Şu halde eli­mizde güvenilir din kaynağı olarak sadece Kur’an vardır” diyorlar.

Burada işaret edilen ilahi garanti, “Muhakkak ki Zikr’i biz indirdik; onun koruyucusu da biziz.”[1] ayetinde ifa­desini bulmakta­dır. Ne var ki, bu ayete yakından ba­kıldığında durumun hiç te Modernistler’in ileriye sür­meye çalıştıkları gibi olmadığını görü­yoruz.

Buradaki “Zikir” kelimesinin, metluvv olsun, gayri metluvv olsun her türlü vahyi anlattığını söyleyen İbn Hazm gibi alimlerin[2] bu görüşünden sarf-ı na­zar edelim ve bu kelime ile Kur’an’ın kastedildiğini kabul ede­rek so­ralım:

  1. Bu ayetten yola çıkarak Kur’andışında başka hiç­bir şe­yin ilahî koruma altında bulunmadığını söyle­mek doğru mudur? Eğer bu doğruysa şunu söylememiz mümkün hale gelecektir: Bugün Müslümanlar’ın kıldığı namazlar, Kur’an’ın emrettiği ve Hz. Peygamber (s.a.v)’in mahiyetini Kur’an dışı vahiykanalıyla öğrenerek kıldığı namazın aynısı olmayabilir. Aynı şeyi hacc, oruç, zekât vd. ibadetler için de söylemek pe­kala mümkün olmalıdır.

O zaman Allah Teala’nın Kur’an’da emrettiği bu iba­det­ler, murad-ı ilahî hilafına icra ediliyorsa Kur’an’ın bu konudaki ayetlerinin fiilen ilahî koruma kapsamının dışında kaldığını söylememizin engeli nedir?

  1. Yine bu ayette geçen “Zikir” kelimesinin Kur’an’ı anlattı­ğını varsayarak söyleyelim: Kur’an, ayetlerin açıklama­sının Hz. Peygamber (s.a.v) tarafından yerine getirileceğini bil­dirdiğine ve Hz. Peygamber (s.a.v)’in bu açıklamaları da bize kadar hadislerkanalıyla geldiğine göre, eğer hadislere güvene­meyecek isek şu sorunun ce­vabını kim verebilir: Hz. Peygam­ber (s.a.v)’in, ilahi ga­ranti altındaki beyan fonksiyonu hakkında böyle bir şüphe mevcut iken Kur’an ayetlerinin sa­dece lafızla­rının koruma altında olmasının ne manası vardır? Onu bize en güvenilir şekilde beyan eden Sünnetşüphe al­tında bulu­nuyor­ken ve Kur’an’ı Sünnet mevkiinde beyan ede­cek ikinci bir kuv­vet de mevcut değilken, Kur’an ayetlerini di­leyenin dilediği gibi yorumlamasının önüne nasıl geçe­biliriz? Böyle bir durum tahrif kapsamına girmez mi?
  2. Yine yukarıdaki ayette geçen “Zikir” kelimesinin Kur’an’a münhasır olduğunu varsayarak soralım: Kur’an’ın ko­runması ne suretle olmuştur?

Bu soruya, “onu ezberleyerek kitlesel rivayet ha­linde ne­silden nesile aktaran hafızlar vasıtasıyla olmuş­tur” şeklinde cevap verilirse buna şöyle mukabele ederiz:

Burada işin içine beşer unsurunun girmesi nasıl Kur’an’ın ilahî korunmuşluk niteliğine halel getirmiyor ve hatta bu korunmuşluğun yegâne vasıtası oluyorsa, aynı unsur hadisler konusunda niçin mutlak olarak “za­yıf nokta” olsun?

[1]    15/el-Hicr, 9.

[2]    Bkz. el-İhkâm, I, 121-2.

Ebubekir Sifil

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.