Sosyal Medya İçin Farkındalık
Gelin Ey Dostlar Farkındalıkta Buluşalım!
İnsan nelerle gaflete düşer? İslam şuuruna göre yaşamayıp yabancı milletlerin esiri altında olursa. Yani ne demek istiyorum? Söylemek istediğim o kadar çok şey var ki…
En büyük dert sosyal ağlar.
Biraz vicdan muhasebesi yapacak olursak bir genç olarak bu farkındalığım nasıl oluştu?
Kendi kendime öz eleştiri ile ve etrafımı gözlemleyerek. Dedim ki: İşin ucundan ne kadar çabuk tutarsak o kadar kâr. Ama ben bunu tek başıma değil de sizlerle, bu yazıyı, bu yalvarışımı duyanlarla yapmak istiyorum.
Bu da bir zulüm! Zamanımızı aldılar daha doğrusu çaldılar. Evet evet o da yetmedi bizlerde kötü huyları uyandırdılar, bütün hayasızlıkları görmemize sebep oldular.
Beğeni duygusu yani böbürlenmeyi artırdılar, şımarttılar. Her seferinde daha çok paylaşmak isteği oluştu kabullenin! Özelimizi gözler önüne serdik, neden mi? Kendi nefsimizi tatmin etmekten başka bir şey değil bu. Ve daha nice kötü duygu ve hissiyatlar…
Sevgiler yapay; dostluklar, aileye verilen önem, ilişkiler…(sosyal medyanın verdiği güvensizlik)
Haram olan “flörtle” mutlu olmayı beklemek…
Gidişat kötü ama ümidi kesmek yok. Bizim de “dua” silahımız var, onların süfli modasına karşı İsterdim ki, hakiki müslüman olup iman aşkıyla yanıp tutuşan bizler…(amin Ya Rab!) İslamiyet’in yani Kur’an-ı Kerim’in anlamıyla buluşalım, hadis ilmiyle gönüllerimizi huzurla dolduralım ve bu güzel dinimizi yayalım…
Nefis hakikatı var evet, bizlerde: “ZEHİRİ ALTIN KASEDE SUNUYORLAR.” deyimi oldukça yerinde bu günümüz gençlerin olağan durumuna.
Ki maalesef daha acı bir gerçek var 7’den 70’e vaktini burada geçirmekte.
Eskiden sobanın yamacında büyüklerimiz bizleri toplayıp o güzelim ortamda masallarıyla hem güldürüp hem düşündürür iken, şimdilerde ellerinden cep telefonları düşmüyor.
Anneler “hayırlı bir evlat yetiştirmek ile uğraşanlar” Sözüm meclisten dışarı:Komşusuyla iki dedikodu yapabilmek için, o çok mühim altın günleri (her şey abartıldı) gelecek misafirlerinin kendi nefsini tatmin etmesi uğruna evi defalarca yalayıp yutup “al çocuğum sen şunu hadi git içerde oyna” demesinden ne hayır gelir ki?
Hayırlı bir nesil ümidi içine girebilelim… Ve ya dünya hırsına bürünüp derdi aile geçiminden çıkıp maddeperestliğe dönüşen çocuğundan bir haber anne babadan…
Müslüman uyanık olacak! Zulüm karşısında dimdik duracak. Çoğumuz anne, baba adayı öyle değil mi. Örnek olacağız evlatlarımıza…. Kınamadan şu an lütfen biraz empati, biraz insanlık… Hala çok geç değil. SOSYAL MEDYALARIMIZI KAPATALIM! Kapatamıyorsak sınırlandırma yapalım. Eğer irademizi yönetebilirsek tabii.
Diyor ki, “Aaa öyle deme ama biz görüntülü görüşüyoruz.” Sanal sıla i rahim mı oluyor
Bilmeyenler için “sıla-i rahim” akraba ziyareti demek. Aklıma hemen Veysel Karani’ nin çölleri aşıp peygamber efendimizi görmek için ziyaretine gitmesi gelir. Onu görmeden çok sevmesine rağmen niyetini gerçekleştirmek uğruna yola koyulmuştu. İmkanlar ve şartlar müsait olamayabilir, maddi manevi sıkıntı içinde de olabiliriz, ilk olarak “gönül bağlılığı” kalben samimi duygular beslemek bütün engelleri aşabilir düzeye getirecektir zaten.
Hadi ilk olarak nefsimizi kırmaktan başlayalım, şu şu saatlerde örneğin:
“19.00-23.00” saatlerinde hiç bir sosyal medya hesabıma bakmayıp, o kıymetli vaktimi ailemle, kendimi hayırlı ilme adayarak, zamanımın kıymetini varacağım sözünü verebilelim kendimize!
Hayırlı niyetlerde buluşmak ümidiyle… Khayırlı nesiller…
***Eğer Allah, sana bir zarar dokundurursa artık onu, kendisinden başka kaldıracak (hiçbir şey) yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse O’nun lütfunu geri çevirecek hiçbir kuvvet de yoktur. (O) kullarından dilediğini buna eriştirir. O çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. (Yunus suresi-107)
kaynak: www.cocukaile.net