Tüm YazılarYazi Atlasi

Sosyal Barış ve Dîn Eğitimi

Canlılar içerisinde başkaları ile ilişki alanı en geniş olan varlık insandır. Bu ilişkinin sağlıklı bir şekilde devamı, insanın doğuştan sahip olduğu yeteneklerini geliştirerek içerisinde yaşadığı fiziksel ve sosyal çevreyle uyumuna ve bu uyumu barış ortamında sürdürebilmesine bağlıdır. Yani barışın sağlandığı bir ortamda yaşamak, insanlar için önemli ihtiyaçlardan biridir. Bu ihtiyacı karşılamada, toplum hayatımızın sağlıklı bir şekilde sürdürülmesi konusunda etkili olan herkesin sorumluluğu vardır.

Sosyal barış nedir? Özet bir tanımla sosyal barış, huzuru bozucu unsurların olmaması ve toplumun savaş ve çatışma ortamından uzak durması demektir. Bireylerin birbirlerine sevgi, saygı ve hoşgörüyle davrandıkları, insanlar arası ilişkilerin sevgi, saygı, hoşgörü, adalet ve dayanışma ilkeleri doğrultusunda yürütüldüğü, ön yargılardan kaynaklanan anlaşmazlıkların medenî ölçüler içerisinde çözüldüğü bir huzur ortamını sağlamak ancak sosyal barışla mümkündür. Sosyal barışın sağlandığı toplumlarda zulüm, şiddet, terör, adaletsizlik, haksızlık ve ayrımcılık gibi olumsuzluklara rastlanmaz. Çünkü barış ortamında farklı dil, dîn, ırk ve düşünce mensupları, insan olma ortak paydasından hareketle, belli idealler etrafında sağlam bir yapı oluşturmayı başarabilirler.

DÎN EĞİTİMİ SOSYAL BARIŞIN EĞİTİMİDİR

Toplumda barışın sağlanmasında ekonomik, siyasî, askerî ve hukukî unsurlar yanında eğitimin de büyük önemi vardır. Hatta bu konuda en etkili ve en kalıcı gücün eğitim olduğu söylenebilir. Özellikle dîn eğitimi, barışsever nesiller yetiştirmenin en önemli unsurlarından biridir. ‘Barış’ kavramıyla aynı kökten gelen ve esenliği, kurtuluşu, huzur ve emniyeti temin için gönderilmiş olan İslâm, tarihte olduğu gibi günümüzde de bireysel, sosyal ve kültürel hayatımızın temel dayanaklarından ve toplum bireylerini kaynaştıran en güçlü unsurlardan birini oluşturmaktadır. İnsanları doğru bir şekilde yönlendiren dîn, kanunların ulaşamadığı yerlerde dahi onları iyi, doğru ve faydalı yönde bilinçlendiren ve vicdanlara hükmedebilen bir unsurdur. Çünkü dîn, insanın iç dünyasına, düşünce biçimine nüfuz ederek kalbi kötü duygulardan arındırmakta ve ona başkalarına karşı anlayış ve hoşgörüyle yaklaşabilen bir kişilik kazandırmaktadır.

Dînimizin sahip olduğu barış mesajlarını eğitim yoluyla insanlarımıza anlatmak, toplumda zaman zaman görülen barışı bozmaya yönelik oluşumların gücünü ve etkisini zayıflatacaktır. Çünkü İslâm dîni doğru öğrenildiği dönemlerde toplum halinde yaşayan insanları kaynaştırmayı başarmış, sosyal barışın, birlik ve beraberliğin teminatı haline gelmiştir.

DOĞRU ANLAŞILMAK

Dînin sosyal barışa katkı sağlayabilmesi için her şeyden önce doğru anlaşılıp yaşanması gerekir. Çünkü yanlış bir anlayış ve uygun olmayan yöntemlerle öğretilmesi durumunda dînimizin birleştirici özelliği kaybolabilir. Nitekim dînimiz ihtiva ettiği emir, yasak ve ahlâkî öğütleriyle insanlar arasında barışı sağlamaya yönelik mesajlar içerdiği halde, dünya gündeminde barbarlık ve terör ile özdeş olarak gösterilmek istenmektedir. Bazı ayetler ile ilgili yorumlar, Hz. Peygamber ve dîn önderlerinin tarihte savaşlara katılmaları, Cezayir, Mısır, Afganistan, Filistin, Suriye, İran ve Türkiye gibi ülkelerde sivillere yönelik şiddet ve saldırılar bahane edilerek toplumsal ve evrensel barışın sağlanıp sürdürülmesinde İslâm’ın ve Müslümanların rolü sorgulanmaktadır. Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika’nın simgesi olan ikiz kulelere yönelik saldırıdan sonra İslâm’a ve Müslümanlara yönelik suçlamaların dozajının arttığı görülmektedir. Oysa bu tür olumsuzlukların İslâm dîniyle asla bir ilişkisi olamaz. Halkı Müslüman olan bazı ülkelerde yaşanan barış karşıtı olumsuzlukların nedenini dînde değil de başka unsurlarda ya da dîni yanlış öğrenenlerin bireysel düşüncelerinde aramak gerekir. Bilinmelidir ki bu ülkelerde dînimizin doğru olarak anlaşılıp yaşanması halinde adı geçen sorunlardan eser kalmayacaktır.

İSTİSMAR OLMASIN

Aileden itibaren dînin öğretildiği bütün eğitim kurumlarında dînimizin barış mesajlarını yeterince vurgulamak önemlidir. Çocuk ve gençlerimizin dîni öğrendikleri kaynakları iyi belirlemeli, dîni bilgileri nereden ve kimlerden öğrendiklerini kontrol etmeliyiz. Çocuk ve gençlerimizin doğru dîni bilgi almaları sağlanmazsa, bazı yetkisiz ve cahiller bu boşluktan yararlanarak insanlarımızı kendi emellerine alet edebilirler. Çünkü cehaletin olduğu yerde dîni bilgi boşluğu, istismar, taassup, yanlış ve asılsız inançlara yönelme kaçınılmaz olacak; en önemli amaçlarından biri barışı sağlamak olan dînimizin bizzat kendisi sosyal barışı tehdit eder duruma gelecektir. Bu olumsuzluğun gerçekleşmesi ihtimaline karşı Kur’ân-ı Kerîm bizlere şu hatırlatmayı yapmaktadır: “Ey îmân edenler! Hep birden barışa girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır.” (Bakara, 208.)

Hep birlikte Allâh’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allâh’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Âl-i İmran, 103.)

“Birbirinizle çekişmeyin. Sonra korku ile gücünüz zayıflar da kuvvetiniz yok olur. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal, 46.)

Bu ayetlerden de anlaşıldığı gibi, bireyler ve toplumlar arasında anlaşmazlıkları çözüp barışı sağlamak Müslümanlar üzerine önemli bir görevdir. Kur’ân-ı Kerîm’in bu ve benzeri mesajları teoride kalmamış, Hz. Peygamber’in önderliğinde kurulan Medine site devletinde farklı inançları bir arada barındırabilmenin pratiği gösterilmiştir. Daha sonraki dönemlerde de İslâm toplumlarında birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularına dayalı bir barışın nasıl sağlanabileceğine dair önemli örnekler sergilenmiştir.

YAŞAMAK VE YAŞATMAK İÇİN

Günümüzde barışsever nesiller yetiştirmenin pek çok zorluğu vardır, ama bunu başarmak imkânsız değildir. Öyleyse gelin dînimizde sıkça vurgulanan sevgi, hoşgörü, kardeşlik ve dayanışma gibi barışın temel yapı taşlarını oluşturan değerleri birbirimize sürekli hatırlatarak, bu değerlerin ön plâna çıkmasını sağlayalım. Unutmayalım ki ülkemizde sosyal barışı sağlamak ve dünya barışına katkı sunmak en önemli sorumluluğumuzdur. Çünkü barışın olmadığı bir ortamda dîni ve evrensel hiçbir değerin tam olarak yaşama şansı

Yazar: Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz – Yenidünya Dergisi alıntıdır

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.