Size Hâlâ Cinsel İstismar İftirası Atılmadı mı? – Sema MARAŞLI
İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke olan Türkiye’nin, sözleşme kapsamında yerine getirmesi gerekenleri takip etmesi için Avrupa Konseyi’nin kurduğu izleme ekibi GREVIO başkanı 15 Ekim 2018’de GREVIO nun ilk raporunu açıklamış.
Rapora göre Avrupa Konseyine göre pek başarılı bulunmamışız!
GREVIO başkanı Feride Acar ilk raporu açıklarken aynen şöyle söylüyor:
“Özellikle cinsel şiddet vakalarında çok düşük bildirim var: “Bunun hakkında bir araştırma yapın.” diyor GREVIO, “Niçin cinsel şiddet bildirimi yapılmıyor” diyor.
Eveet işte bu cümle İstanbul sözleşmesinin bizdeki amacını çok iyi açıklıyor. Son cümleyi tekrar okuyalım:
“Niçin cinsel şiddet bildirimi yapılmıyor.”
Avrupa Konseyi bizden ne bekliyor?
Bol bol cinsel şiddet bildirimi.
Cinsel şiddetin gerçekleşmiş olması ya da olmaması onlar için önemli değil. Onlar ellerinde Türkiye gibi Müslüman bir ülkede, çok fazla cinsel şiddet olduğunu gösterir veri istiyorlar.
Aslında son yıllarda cinsel şiddet verileri, ülkemizde oldukça yüksek çıkıyor fakat onlara yetmemiş daha fazla, daha fazla, daha fazla cinsel şiddet bildirimi istiyorlar.
Cinsel şiddet verileri İstanbul Sözleşmesi şartlarını yerine getirmek için çıkarılan 6284 nolu kanun sayesinde yükseldi. Sebepleri:
1-Cinsel şiddetin tanımı İstanbul sözleşmesi ile genişletildi. Sözleşmede “sözlü, sözsüz veya fiziksel olarak cinsel nitelikte davranışta bulunmayı…” diyor.
Yani bir laf atma, bir dokunma ile tecavüzle aynı sayılıyor ve hepsi “Cinsel şiddet” ya da “cinsel istismar” olarak tanımlanıyor ve yasalar önünde cezası da birbirine yakın veriliyor. Bu yüzden cinsel şiddet verileri yüksek çıkıyor.
2-Feminist kadın dernekleri çok iyi çalıştı. Okullara kadar giderek “Sevgilinizin istemediği her dokunuş cinsel istismar olur ve onu muhakkak şikayet edin, çok ağır cezaları var” diye genç kızları kışkırttılar. Erkek arkadaşından ayrılan kız şikayete koştu intikam için. Cezaevlerinde 18 yaş altı delikanlı dolu, kız arkadaşlarının iftiraları ile.
3-“Koca tecavüzü” diye bir kavramımız oldu. Kadınlar “Kocam bana tecavüz etti, onunla isteyerek birlikte olmadım.” derse erkek tecavüzden 5 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası alıyor. Tabii bu da karlı boşanmak ve eski eşten intikam için Allah korkusu olmayan avukatlar ve kadınlar için iyi bir geçim ve intikam kapısı oldu.
4-Medya iyi çalıştı: Birkaç olay üzerinden medyada günlerce cinsel istismar vakaları konuşuldu, cinsel istismar şikayetinin karlı tarafları anlatıldı.
Burada Hürriyet Gazetesinin çabalarını unutmamak lazım. Ayşe Arman neredeyse üç yazısından birini cinsel istismara ayırdı ve hâlâ da devam ediyor.
Hatta geçen yıllarda “Toplu taşımalarda size dokunan olursa şu hatta şikayet edin” diye Hürriyet gazetesi telefon numarası vermişti, cinsel istismar rakamlarını yükseltmek için. İnsanların tıklım tıklım yolculuk yaptığı toplu taşımalarda taciz ihtimali var elbette fakat bir o kadar da yanlış anlaşılma ihtimali var. İstemeden de değen biri iftiraya kurban gidebilir.
Hürriyet gazetesinin çağrıları karşılık gördü. Ki bunu bir kadın gazeteci yazmıştı, erkeğin yanında kız arkadaşı olduğu halde ve diğer kıza dokunmadığı halde “taciz etti” diye bağırdığını. Bu haberler ile de epey bir erkeğin başı yanmıştır. İstismar verileri yükselmiştir.
5-18 yaş altında gönüllü evlilik yapanların kocaları da cinsel istismar suçları ile yargılanıp, yuvaları dağıtılarak 5-20 yıl arası cinsel istismardan hapis cezası aldıkları için aile babaları da cinsel şiddet verileri içinde yer alıyor.
6-Cinsel şiddet iddialarının kazanç kapısına dönmesi: Cinsel şiddet iddiası ile karşı taraftan para isteyen çok kişi var. Mesela genç kızlar çıplak fotoğraflarını atıyorlar delikanlılara ya da tanışmak için peşlerine düşüyorlar, evlerine gidiyorlar sonra da kızın ailesi dava açıyor “kızımızı istismar etti” diye. Kızın çıplak fotoğraf göndermesi suç değil fakat delikanlının bakması ya da kızla buluşması cinsel istismara giriyor. Erkek de 18 yaş altı olduğu halde çocuğa istismardan ağır hapis cezaları alıyorlar.
7-Cinsel istismar iftiraları istediğini elde etmenin en kısa yolu oldu. Birinden intikam mı almak istiyorsun, öğretmenden yüksek not mu istiyorsun, müdürden mi hoşlanmadın, mirasta amcana mı kızdın…At iftirayı istediğini elde edemesen de içindeki kinin rahatlasın. Nasıl olsa iftiraya ceza yok. Kanunlarımızda iftiraya ceza var ama konu kadın olunca uygulanmıyor.
8-“Bütün bunlara kadın beyanı esastır” hükmü sebep oluyor. Hatta erkeğin elinde yapmadığına dair delil olsa bile, erkek kadın beyanıyla ceza alıyor, hayatı kararıyor. Sadece erkeğin değil ailesinin de hayatı kararıyor. Kadın beyanı doğru kabul edildiği için cinsel istismar rakamları yüksek duruyor.
Bu rakamların içinde gerçekten taciz ve tecavüzlerde var elbette fakat bunların sayısında bir yükseliş olduğunu bilemiyoruz. Laf atmayla gerçek tecavüz aynı kefeye konduğu için gerçek cinsel istismar rakamları belli değil.
Şu anda tecavüz koğuşunda yatanların yüzde sekseninin masum olduğu söyleniyor. Bana çokça gelen mağdurların kendilerinden ya da ailelerinden mesajlara bakarak bu sayının doğru olduğunu düşünüyorum. “Cinsel istismar iftirasına uğradık” diye o kadar çok mesaj geliyor ki hangisini yayınlayacağımı bilemiyorum. Memleket ne hale geldi!
Fakat bu kadar sayının yükselmiş olmasına rağmen Avrupa Konseyi rakamlardan memnun değil. “Cinsel şiddet bildirimi az” diyor.Kime diyor?
Medyaya diyor. Daha çok çalışın ki verdiğimiz yemi hak edin.
Feminist kadın derneklerine diyor. “Az çalışıyorsunuz yoksa parayı keseriz ha” diye sopa sallıyorlar.
Bu yüzden önümüzdeki günlerde iftiralar iyice artabilir. Toplu taşımada, iş yerinde, okullarda… erkekler dikkatli olsunlar. İstanbul sözleşmesi iptal olmazsa cinsel istismar iftirası atılmayacak erkek sayısı kalmayacak gibi.
Kadın iktidarının yolunu açmanın en kısa yolu “Erkeğe iftira atmak” oldu.
Size hâlâ cinsel istismar iftirası atılmadıysa; bekleyin az kalmıştır.
Avrupa Konseyi bizim ülkemizde cinsel şiddet vakalarının yüksek görünmesini neden bu kadar çok istiyor?
Müslüman bir ülkeyiz, dünyada İslam’a doğru bir yöneliş var, istismar rakamlarının yüksek olması “Bakın bir İslam ülkesi, cinsel şiddet çok yüksek rakamlarda, bunlara mı özeniyorsunuz.” Diye bizim üzerimizden dinimizi kötü göstermek. “Müslümanlar terörist” dediler yıllarca şimdi de “Müslümanlar sapık” diyebilmek için onlara veri lazım.
İslam dünyasında şerefi olan bir ülkemiz var. Cinsel şiddet vakalarının yüksek görünmesi İslam dünyasında da bizi gözden düşürecektir.
Ayrıca ülkemiz stratejik olarak önemli bir yerde Batının gözü olduğu bir ülkeyiz. PKK başta olmak üzere üzerimizde sürekli oyunlar oynanıyor. İstanbul sözleşmesi ile iç çatışmada kadınları koruyamıyorsak Avrupa Konseyine ülkeye müdahale hakkı vermişiz. Kadınlardan küçük bir ayaklanma Batıya müdahale için yetecektir.
Batılıların bütün dertleri ülkemizde baş edemediğimiz bir kadına şiddet ve cinsel istismar olduğunu dünyaya ilan etmek ve Türkiye’yi canilerin, pezevenklerin, cinsel sapıkların ülkesi olarak tanınır kılmak. Bunu yapabilmek için de ellerinde İstanbul Sözleşmesini kullanmak gibi bir imkan var. Sözleşmeyi ilk bize sunmaları ve İstanbul diye anılması da haçlı zihniyetinin sinsi bir oyunu gibi duruyor.
Şimdi milletin çoğunluğu sessiz. Henüz kendi ayağına pislik dolaşmadığı için susan bir kesim var. Fakat kendi ayaklarına pislik dolaştığında konuşacak zamanları olmayacak, zira doğrudan ağır cezayla hapse girecekler. Velev ki kendi ayağına bulaşmayacak bile olsa bu adaletsizliğe hukuksuzluğa dur demek gerekiyor.
Bir parça insafı vicdanı olan insanın İstanbul Sözleşmesinin iptali için çaba sarf etmesi gerekiyor.
CİMER e yazalım.
Twetter da etkinlik yapalım.
#İstanbulSözleşmesiİptalEdilsin
Sema Maraşlı www.cocukaile.net