SİYAH GÖLGELER VE KAYBOLAN DEĞERLER
Kirlenmiş gönüller, ağlamayı unutmuş gözler, yapılan işkencelere, zulümlere duyarsız kalmış kaskatı kesilmiş vicdanlar ve sadece kendini kendi nefsini düşünen bencil bireylerin oluşturduğu toplumlar. Daha dün diyebileceğimiz yakın zamana kadar batılı toplumların sorunu olarak gördüğümüz bu hasletler maalesef bu gün kur’an ahlakından uzaklaşmış olarak yaşamaya başlayan, kimliğinde İslam yazan fakat islamın şartlarını tam manası ile hayata geçiremeyen Müslümanların en büyük sorunu haline gelmiştir. Oysaki İslam ahlakı ile yetişen bireylerin oluşturduğu toplumlar her zaman en büyük gücünü kur’an ahlakı ve Resûlullah’(s.a.v)’in sünnetlerine riayet ederek oluşturulmuş ailelerden alır. Aile dede, nine, teyze, amca, hala, dayı gibi akrabalarla genişleyen genişledikçe de milletini güçlü kılan en önemli topluluktur. Batılılar Müslümanların aile yapısını bozmak için her türlü oyunu hazırlamış ve yıllardır bu oyunu sahneye sürmektedirler. Bunun için tiyatro televizyon sinema ve teknolojinin gelişmesi ile birlikte her türlü iletişlim aracını kullanmaktadırlar.
Bunun en iyi örneklerinden birisi televizyondur. Daha düne kadar evlerimizin başköşelerinde oturan yılların bilgeliği ve tecrübesi ile aileyi maddi ve manevi her anlamda destekleyen, torunlarına sevgiyi, şefkati hissettiren, geçmişini, tarihini bir masal tadında anlatabilen dedelerimizin ninelerimizin yerini almış olan bu kara kutu sadece bir eğlence aracı ve çağdaşlaşmanın bir göstergesi bahanesi ile girdi hayatımıza. İlk etapta zararsız gibi gözükse de asıl amacı toplumun inancını ahlaki değerlerini bir güve misali içten içe yok etmekti.
Bizim toplumumuz ilk başta o renkli dünyanın anlattığı giyinmesinden yemek kültürüne, konuşma şeklinden kadın erkek ilişkilerine kadar birçok şeyi yadırgadı. Onların yaşam şeklini ayıpladı. Bu süreç sekiz on sene kadar bu şekilde devam etti. Fakat sonrasında ise ağır ağır değişimler başladı. Kızlarımız izledikleri pembe dizilerdeki kızlar gibi giyinmeye, onlar gibi konuşmaya başladı. Flört adı altında kız erkek ilişkileri adeta bir medenileşme göstergesiymiş gibi kabullenildi. Babalar, anneler bunu normal bir ilişkiymiş gibi kabul ederek kızlarının erkek arkadaşları ile tanışır oldu. Evde bulunan aile huzuru televizyonla yok oldu. Aslında bizim inançlarımızda ve kültürümüzde kadınında erkeğinde yüklendiği sorumluluklar belliyken çağdaşlaşma ve özgürlük adı altında adeta kadınlar televizyon aracılığı ile hem bedenen hem de ruhen sömürülmeye başlandı. Her türlü reklamda ilk ön plana çıkan kadın oldu. Kadınlar ve erkekler kalıplaştırılmış şekillerin içine oturtularak televizyonda görülen örnekler gibi olmaları beklentisi doğdu. Çocuklar çizgi filmlerde izledikleri karakterler gibi olma özentisi ile büyümeye başladı. Bu zaman sürecinde ise o renkli dünyanın zehrinin onların beynine ince ince işlendiğinin farkına varmadan, adeta aileler televizyonu çocuklarını susturmak için kullanmaya başladı. Elbetteki televizyonun zararı ve faydaları tartışılabilir. Fakat şu bir gerçektir ki aileler bilinçli olmadığı sürece en büyük kayıp bir çocuğun televizyon başında geçirdiği saatlerdir. Çünkü zamanının büyük çoğunluğunu televyon başında geçiren çocuğa eğitimi annesi değil izlediği karakterler vermektedir. O nedenledir ki televizyonun zararı faydalarından kat kat fazladır. Son yıllarda ise ortaya çıkan gerçeklerden birisi de dizilerde, reklamlarda, sinema filmlerinde hatta en masumane gibi görünen çizgi filmlerdeki subliminal mesajlardır. Yapılan araştırmaların sonucunda ise subliminal mesaj veya bilinçaltı mesaj, bir objenin içine gömülü olan işaret yâda mesajdır ve normal insan algısı limitlerinin altında kalmak, o anda fark edilmemek üzere tasarlanmıştır. Subliminal mesajlar, insanın bilinçli dikkati tarafından fark edilmezler. Ancak bu mesajların insanın bilinçaltını etkiledikleri ileri sürülmektedir. Subliminal teknolojisi maalesef çizgi filmlerde, şarkılarda, reklam panolarında, filmlerde kullanılmakta; çocuklara sevgiyi, kardeşliği öğütleyen masum zannettiğimiz çizgi filmlerin arasına pornografik resimler, şiddet unsuru içeren görüntüler subliminal mesaj örnekleri olarak gösterilmekte ve beynimizin 25. karesine yerleştiği kabul edilmekte, verilen bu mesajlar sayesinde daha düne kadar yanlış kabul ettiğimiz düşünceleri benimseyerek yaşam tarzımızın yavaş yavaş değişmesine neden olmakta ve bu sayede eğrilerin sanki doğruymuş gibi beynimize empoze edilmesi sağlanmaktadır.
Yüce Allah kur’an da şöyle buyurmaktadır. “Kendi yapmakta olduklarını, şeytan onlara süsleyip çekici kıldı. Böylece onları doğru yoldan alıkoydu.”(1) Maalesef ki yıllardır insan görünümlü fakat şeytan ruhlu kişilerin çocuklarımızın beynine her türlü ahlaksızlığı süsleyerek kötü alışkanlıklar edinmelerine sebep olan mesajlar vermelerini, kendi ellerimizle evlerimizin köşe başına koyduğumuz o masum gibi görünen fakat yılandan daha da zehirli ve tehlikeli olan kutu aracılığı ile izin verdik. Evet, yılanın zehri sadece vücudu zehirler, onun panzehiri vardır ve tedavisi kolaydır. Fakat sanal dünyanın zehri ise çocukların, gençlerin, ailenin hatta tüm toplumun ruhunu zehirleyerek yok olmalarına sebep olur. O zehrin panzehiri ise inancını, kendi değerlerini ve öz kültürünü kaybetmemiş güzel ahlaka sahip bireylerdir. Güzel ahlak ise ilim ve edep öğrenmekle, iyi insanlarla arkadaşlık etmekle elde edilir.
Yüce Allah, Peygamber efendimizi (s.a.v) överken “Gerçekten sen güzel ahlak üzeresin.”(2) buyurmaktadır. Kötü ahlak da tam bunun tersidir. Yani cahil kalmak, edepsiz olmak, kötü insanlarla arkadaşlık etmekten meydana gelir. Kendi inancından ve değerlerinden uzaklaşan, edepsizliğin, kötülüğün ve ahlaksızlığın normal kabul edildiği bir toplum ise her halükarda yok olmaya mahkûmdur.
Peygamber efendimiz (s.a.v) “ Suyun buzu erittiği gibi, güzel ahlak da günahları eritir yok eder; sirkenin balı bozduğu gibi kötü ahlak da ameli bozar.”(3) buyurmaktadır.
Bizler öncelikle çocuklarımızı, ailemizi evimizin içine kendi ellerimizle yerleştirdiğimiz beynimizin ruhumuzun düşmanı olan o kötü arkadaştan korumayı öğrenmemiz ve öğretmemiz gerekmektedir.
Rabbim cümlemize bilinçli anne babalar olmayı nasip etsin. Hem kendimiz hem de çocuklarımız için Allah Resûlü (s.a.v)’ nün dua ettiği gibi “ Allah’ım! Beni ahlâkın en güzeline yönelt, kötü ahlâktan uzaklaştır. Beni güzelleştirdiğin gibi ahlakı mı da güzelleştir. ”diye dua edebilen kullarından eylesin inşaAllah.
1-Ankebut-38
2-kalem-4
3-Taberani
[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]Nuriye EYCAN[/toggle]