EditörGüncel YazılarTüm YazılarYazarlarYazi Atlasi

SELAMIN TÜM HAYATI KUŞATMASI

Selam, İslâm, Müslim/Müslüman, selamet hep aynı kökten gelirler. Selam barış, esenlik demektir. Yüce Allah’ın bir adı da es-Selam’dır. Es-Selam, barış ve esenlik kaynağı olandır. Evet O (cc), barış ve esenlik kaynağıdır. O (cc), her türlü eksiklik ve noksanlıktan salimdir. Kullarını dünyada sapıklık ve helaktan kurtaran, ahirette gazap ve azabdan kurtarıp esenliğe çıkaran O (cc)’dur. “O Allah, ken- disinden başka hiçbir ilah olmayandır, O meliktir, kuddüstür, selamdır.” (59 Haşr, 23) O, başlangıcı olmayan geçmişte/ezeliyette her türlü ayıptan uzak olmakla kuddüs; sonu olmayan gelecekte/ebediyette uzak olmakla selamdır. Yine O (cc), noksan sıfatlardan uzak olmakla kuddüs; noksan işlerden uzak olmakla selamdır. Dünyada maddî manevî tüm hastalıklardan, stres ve buh- ranlardan, ahirette azap ve gazaplardan salim olmak isteyen O’na (cc) yönelmeli ve O’ndan (cc) esenlik dilemelidir.

GERÇEK KURTULUŞ 
O halde gerçek ve kalıcı kurtuluşu, selamet ve esenliği O’nda (cc), O’nun (cc) nizamında arama- lıyız. O’nun (cc) selam ismine tutunarak, bir barış insanı olarak barış ve esenlik demek olan İslâm’ı yaymalı, İslâmî güzellikleri herkesle paylaşmaya çalışmalıyız. Bütünüyle O’nun (cc) dinine teslim olarak; O’nun (cc) dinini her türlü bidat ve hurafe- den koruyarak; heva ve hevesin arzularını frenle- yerek Müslümanlığımızı tescil etmeliyiz. Yüce Allah’ın, kendisi selamdır, kullarını dünyada barış ve esenlik dini İslâm’a; ahirette de selam yur- du cennete çağırır. Kendisine teslim olan kullarına Müslüman ismini veren de O (cc)’dur. O’nun (cc) gözde kulları, kalb-i selim olanlardır. Bu ise, şirk ve nifak başta olmak üzere her türlü günahtan uzak kalmakla mümkündür. O’nun (cc) kulları, dünyada birbirlerini selam ile karşılayıp uğurlarlar; ahirette de Allah ve melekleri kullarını cennete selam ile karşılayıp buyur edeceklerdir.

MÜSLÜMAN BARIŞIKTIR 
Müslüman, kendisi ile çevresi ile kâinat ile ve en önemlisi Rabbi ile barışık olandır. Müslümanın Rabbi ile barışık olması, her konuda ve her zaman O’nun (cc) ölçülerine teslim olması ve o ölçüler doğrultusunda bir hayat yaşamasıdır. Tıpkı İbrahim peygamberinin teslimiyeti ile O’na (cc) teslim olması- dır: Rabbi ona: «Teslim ol» buyurduğunda, «Âlemlerin Rabbine teslim oldum.» demişti. (2 Bakara, 131) Müs- lümanın Rabbi ile barışık olması, aslında kendisi ile ve çevresi ile barışık olması demektir. Zira Rabbe tes- lim olan kimse, her hak sahibine hakkını verecek, her zaman ve her yerde hakkın adamı olacaktır. Zaten kendi içinde tevhidi gerçekleştiremeyen bir kişi, çev- resinde tevhidi hâkim kılamayacak demektir. Çünkü kalplerin tevhidi olmadan, sözlerin ve fiillerin tevhidi olmayacaktır.

NAMAZIN SELAM İLE DEVAM ETMESİ Yüce Allah karşısında kalp-söz ve eylem ile esas duruşun adı olan namaz şu cümle ile sona erer: Essela- mü aleyküm ve rahmetüllah: Allah’ın selam ve rahmeti üzerinize olsun. Namaz bitiminde sağa ve sola selam verilirken söylenen bu ifade her namazda iki kere tekrarlanır. Selam, Müslümanın karşılaştığı zaman Müslü- man kardeşine sunduğu en güzel hediyedir. Selam Allah’ın adıdır. Selam, rahim olan Rabbden en güzel sözdür. Selam, cennetin adıdır. Selam, cennetliklerin dünyada da cennette de dille- rinden hiç düşürmedikleri bir slogandır. Müslüman, kardeşine selam vermekle Allah’ı ve Müslüman ol- duğunu hatırlatır. Selam Müslümana güven telkin etmektir. Selam veren kişi, bu sözüyle “Benden sana zarar gelmez, güvende ol.” demiş olur. Artık birbir leriyle selamlaşan Müslümanlar, kalp, el ve dilleriyle birbirlerine zarar veremezler. Selam veren kişi kar- deşine kin duyamaz, onun gıybetini yapamaz, onu aldatamaz, eliyle ve diliyle onu incitemez. Yoksa se- lamında sadık ve samimi olmamış olur.

CEMAATE SELAM, NAMAZ VE SELAM Bir kişi, karşısındaki tek bir kişiyi de selamlasa “Allah’ın selamı üzerinize olsun.” diyerek çoğul kalıp- la selam verir. Çünkü İslâm, birlikte yaşanan cemaat dinidir. Her bir Müslüman da bu cemaatin bir ferdi ve bir temsilcisidir. Bu yüzden ona çoğul ifade ile selam verilir. Namazın sonundaki selam cümlesinde de çoğul ka- lıp kullanılır. Namazı cemaatle kılıyorsak, selamımızla namaza katılan cemaati, koruyucu melekleri, sağımızdaki ve solumuzdaki yazıcı melekleri kast ederek onlara selam veririz. Tek başına namaz kılıyor olsak da bu böyledir. Bu durumda da sağımızdaki ve solumuz- daki yazıcı melekleri kast ederek onlara selam veririz. Her iki durumda da yalnız olmadığımızı, kendimizden ibaret olmadığımızı hatırlarız. Tekbirle başlayan namaz, selam cümlesi ile bitti. Kutlu ibadet namaz, selamla bitti. Çünkü namaz ile selame- te erdik, kalbî huzura erdik, dünyevî buhran ve stres- lerden, uhrevî azap ve gazaptan kurtulmayı umduk. Şöyle de diyebiliriz: Namaz, bir dolum ameliyesidir. Günde kılınan beş vakit namaz, beş öğün Müslüma- nın manevî şarj eylemidir. Namaz içerisindeki oku- duğu dua ve ayetlerle, Rabbin huzurundaki esaslı duruşla manen dolan Müslüman, namazda sağa ve sola es-Selam diyerek namazdan çıkar. Bunun anlamı şudur: Ben namazla doldum, şimdi bu namaz ruhuyla namazdan çıkıyorum, namaz ruhunu sağıma soluma dört bir yanıma taşımak için. Bunun için namaz tekbir- le başlar ama selam ile sona ermez, aksine namaz se- lam ile devam eder, selam ile namaz ruhu seccadeden taşar ve dört bir yana yayılmak için harekete geçer. Nitekim bir ayette namazın, sahibini yönettiği, selam- dan sonra da etkisini onda gösterdiği şöyle anlatılır: “Kitap’tan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhak- kak ki namaz hayasızlıktan ve fenalıktan alıkor; Allah’ı anmak en büyük şeydir! Allah yaptıklarınızı bilir.” (29 Ankebût, 45)

SELAM RUHUYLA YAŞAMAK; SELAMI TAŞIMAK Hayat düsturumuz olan Kur’ân’da Müslümanlar olarak birbirimize selam ruhunu taşımamızın gereği vurgu- lanmıştır sürekli. Buna göre, Müslümanın Müslüman kardeşiyle karşılaştığında ilk sözü “Es-selamü aley- küm” cümlesidir. Birbirinden ayrılacağı zaman söyle- yeceği son sözü de aynı şekilde “Es-selam”dır. Bu konudaki Kur’ân öğretileri şöyledir: “Ey inananlar! Evlerinizden başka evlere, izin almadan, seslenip sahiplerine selam vermeden girmeyiniz. Eğer düşünürseniz bu sizin için daha iyidir.” (24 Nur, 27) “Evlere girdiğiniz zaman, kendinize/ehlinize Allah ka- tından bereket, esenlik ve güzellik dileyerek selam ve- rin. Allah size ayetleri, düşünesiniz diye böylece açık- lar.” (24 Nur, 61) “Size bir selam verildiği zaman, ondan daha iyisiyle se- lam verin veya aynıyla mukabele edin. Allah her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.” (4 Nisa, 86) Bunun anlamı şudur, Müslüman kardeşinin yanında da elinden ve dilinden ona zarar vermeyeceği kimse- dir; ondan ayrıldıktan sonra da ona hiçbir şekilde zarar vermeyeceği kimsedir. Mü’minlerin birbirlerine selam vermeleri aynı zamanda bir Allah ve İslâm hatırlatma- sıdır. “Selamün aleyküm” sözünün bir anlamı da, bir adı da, “Selam olan Allah ile beraber olasın, O’nun (cc) dini İslâm üzere kalasın, Allah’ın yardımı seninle bera- ber olsun.” demektir.

 

ÖTELERE TAŞIYACAĞIMIZ RUH DA SELAMDIR Selam ruhuyla yaşayan mü’minler, selam yurdu cen- nette de selamla yaşayacaklardır. “Onların cennetteki duaları: «Münezzehsin ey Allah’ım», dirlik temennileri: «Selam size» ve du- alarının sonu da: «Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun»dur.” (10 Yunus, 10) “Melekler her kapıdan yanlarına girip: «Sabretmeni- ze karşılık size selam olsun; burası dünyanın ne güzel bir sonucudur!» derler.” (13 Ra’d, 24) “İnanan ve yararlı işleri yapanlar, içlerinden ırmaklar akan cennetlere konulurlar, Rablerinin izniyle orada temelli kalırlar. Oradaki dirlik temennileri: «Selam!» dır.” (14 İbrahim, 23) Es-Selam olan Yüce Allah’a teslim olan, O’nun (cc) insan- lık için seçtiği İslâm üzere bereketli bir hayat yaşayan, hayatı boyunca selamı (Allah’ı ve O’nun dinini) gönlün- den, beyninden, dilinden ve hayatından çıkarmayan, sonuçta dünyada stres ve buhranlardan, ahirette ise azap ve gazaptan salim olup “selam yurdu”na konan, selam ehli Müslümanlara selam olsun!

 

DAHA İYİSİYLE KARŞILIK VERMEK Müslüman, kendisine selam veren kardeşine, daha iyisi ile karşılık vermelidir. Şöyle ki, “Selamün aley- küm” diyene, “Ve aleykümü’s-selam ve rahmetullah” diye, “Selamün aleyküm ve rahmetullah” diyene “Ve aleykümü’s-selâm ve rahmetullahi ve berakâtüh” diye karşılık vermelidir. Bunların üçü ile birlikte selam vere- ne ise “Ve aleyküm” demek yeterlidir. Namaz kılan, Kur’ân okuyan, hutbe dinleyen kimsele- re selam verilmez. Verilirse, bunlar selamı almak zo- runda değildirler. Bir de açıkça meşru olmayan bir işi işleyen kimselere selam verilmez. Mü’min, kimsenin olmadığı bir yere girdiği zaman da “Selamün aleyna ve alâ ıbadillahi’s-sâlihîn/ Selam bizim ve Allah’ın tüm salih kullarının üzerine olsun.” diye selam verir. Namazda okuduğumuz tahiyyat duamızda da geçen bu dua ile biz, tüm salih kulları hatırlamış, onlarla beraber olduğumuz deklare et- miş oluruz. Nitekim bu konuda Peygamberimiz şöyle buyurur: “Siz, böyle dediğinizde, göklerde ve yerde bulunan tüm salih kulları selamlamış olursunuz.” (Buhârî, el-Amel fi’s-Salât 4) Selam, Müslümanın şiarıdır, kişinin Müslüman oldu- ğunun emaresidir. İslâm selamı veren kimse, “Ben Müslümanım” demekte olduğundan, karşısındaki onu Müslüman görmek zorundadır. “Ey inananlar! Allah yolunda sefere çıktığınız vakit, her şeyi iyice anlayın. Size, Müslüman olduğunu bil- direne/ İslâm selamı verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek: «Sen mü’min değilsin» de- meyin.” (4 Nisa, 94) Öte yandan selam, lüzumsuz söz ve işlerle karşılaşan Müslümanın hatırlayıp gündeme getireceği bir söz- dür. “Rahman’ın kulları yeryüzünde mütevazı yürürler. Bilgisizler kendilerine takıldıkları zaman onlara güzel ve yumuşak söz söylerler.” (25 Furkan, 63) “Onlar, boş söz işittikleri vakit ondan yüz çevirirler. «Bizim işlediğimiz bize, sizin işlediğiniz sizedir. Size selam olsun, cahillerle ilgilenmeyiz.» derler.” (28 Ka- sas, 55) Bunun anlamı şudur: Siz ne yaparsanız yapın, ne söylerseniz söyleyin; siz bizden hayırdan başka bir eylem ve söylem beklemeyin. Zira biz Müslümanlar, sizlerin seviyesine düşmeyiz, sizin dolduruşunuza gelmeyiz, öfkeyle sövüp saymayız, biz bize yakışanı yaparız, çünkü bizi yöneten Es-selam olan Allah’ın dini İslâm’dır.

 

[toggle title=”Yazar hakkında” state=”open” ]Prof. Dr. Ali AKPINAR – Gaziantep Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı / Yenidünya Dergisi Ağustos 2012 Sayısı [/toggle]

 

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.