Şaban Ayı Önemi
Şaban ayının Araplar arasındaki eski adı ‘Azil’ idi. Araplar, Şaban ayına “şehrullâhi’l-muazzam”, “şehru’l-kerâme” ve “şehru’l-kasîr” de derler. Şaban ayı “şuhûr-ü selâse” denilen üç ayların ikincisidir. Şaban ayının en önemli hususiyetlerinden birisi de, Berat gecesinin bu ayın on beşinci gecesine tesadüf etmesidir. Berat gecesi; meleklerin inmesi, duaların geri çevrilmeyip kabul olunması gibi daha birçok hususiyete haiz olduğu için, içerisinde bulunduğu Şaban ayını da değerli kılmıştır.
İbn-i Mâce, süneninde, Şaban ayı ve özellikle Berat gecesi hakkında rivayet edilen şu iki hadisi kaydetmiştir:
“Şaban ayının yarısı (Berat gecesi) gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Şüphesiz ki Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya semasına iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu, onu affedeyim! Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim! Şifa dileyen yok mu, şifa vereyim!”
“Allah Teâlâ, Şaban’ın on besinci gecesi (Berat gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asî olanlarla Allah’a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar.”
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ramazan ayını ibadet ve itaatle karşılama adına Şaban ayında diğer aylara nazaran daha fazla oruç tutardı. Hz. Üsâme (r,a.) anlatıyor: “Ey Allah’ın Rasûlü! Şaban ayında tuttuğun kadar başka aylarda oruç tuttuğunu göremiyorum, (sebebi nedir?)” diye sordum. Şu cevabı verdi: “Bu (Şaban ayı), Receb’le Ramazan arasında insanların gaflette bulundukları bir aydır. Hâlbuki o, amellerin Rabbü’l-âlemîn’e yükseltildiği bir aydır. Ben, oruçlu olduğum halde amelimin yükseltilmesini istiyorum.”
Şaban ayı, İslâm tarihinde bazı önemli olayların gerçekleşmesi açısından da önemlidir. Bunlar hicretin ikinci yılında kıblenin Mescid-i Aksâ’dan Mescid-i Haram’a çevrilmesi ve Ramazan orucunun farz kılınmasıdır.
Dinimiz orucu, İslâm’ın ana rükünlerinden biri saymıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de eski milletlere de orucun farz edildiği rivayet edilir. “Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı.” âyet-i kerimesinde geçen “sizden öncekiler” cümlesinden maksat sadece Yahudi ve Hıristiyanlar değildir. Belki Hz. Âdem’den beri yeryüzüne gelen bütün insanlar kastedilmektedir. Zira dinler tarihi, hemen hemen bütün dinlerde bir nevi orucun varlığını ortaya çıkarmıştır.
Resulullah efendimiz, Şaban ayına çok değer verir ve “Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir” diye dua ederdi.
Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şabanın tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]
Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gafildir. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin, oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]
Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]
(Şaban’da üç gün oruç tutana, Hak teâlâ, Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de oruçla geçirin! O gece Allahü teâlâ buyurur ki: “Af isteyen yok mu, affedeyim. Rızk isteyen yok mu, rızk vereyim. Dertli yok mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim” Bu hâl, sabaha kadar devam eder.) [İbni Mace]
(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]
Bu geceyi ganimet bilmeli, tevbe istiğfar etmeli, kaza namazı kılmalı, Kur’an-ı kerim okumalı, Bilhassa ilim öğrenmelidir. En kıymetli ilim, doğru yazılan ilmihal bilgileridir.