Ne Sen Kimseden İncin Ne Kimse Senden İncinsin !!!
Dağlar gibi ekin saplarının bir kibritle heba olduğu gibi, insanın da bütün sevabını kötü ahlâkı mahveder. Muhakkak ahlak-ı hamide lâzımdır. Fahri Kâinat Efendimize soruyorlar (sav):’Ya Muhammedi En hayırlı ümmetini bize haber ver! ‘En hayırlı ümmetim halim ve selim, ahlâkı güzel olandır. Ya Rasu-lallah! Ameli en hayırlı, en faziletli ümmetini soruyoruz, sen ahlâktan bahis açıyorsun…’Efdal ümmetim, halim, selim ve hane halkıyla hoş geçinen ümmetimdir’ Ahlâk ağacının mahiyeti, vücuttan zuhur eden amel meyvesiyle bilinir… Hırs, tamah, buhul, adavet, kin, buğuz, riya, süm’a, meyveleri veren ağaç, ahlak-ı zemimedir… Ahlâk-ı zemime ancak nâr ile temizlenir.
Şeytan ateşten, nefis de ateşin dumanından hasıl olmuştur; birbirlerine akrabadırlar. Bu sebeple nefsi havf ile terbiye etmek, ruhu da ibadet ü taate ihtimam ile kuvvetlendirmek gerekir. Güzel ahlâk, ibadetle ziyadeleşir; kötü ahlâk da kabahatle…İman, ahlâk-ı hasene
nuruyla kuvvetlendirilmiştir. Ehl-i iman, su-i hatimeden muhafaza olunur. Cemi ahlâk-ı hasene Fahri Kainat Efzalüt-Tahiyyat Efendimiz
Güzel ahlâkın anası hilim, babası tevazudur. Kötü ahlâkın ise anası ateş, babası hevâdır. Biri dünya muhabbetinden, biri şehvetten doğar. Şehvet arttıkça hased, dünya muhabbeti arttıkça hırs çoğalır. Hased ve hırs birleşince de kibir neş’et eder. Derdi veren Allâh, devasını da göstermiştir: Şehveti oruç, dünya muhabbetini de ölüm tefekkürü temizler.
Hasan-ı Basrî Hazretleri, hayatında tek bir günah işlemiş, onu da levha halinde yazdırıp yakasına yapıştırmış, kendine bir varlık hissi gelme ihtimali olduğu zaman o yazıya bakar Allah’a karşı isyan ettiği için ağlar, elbisesi gözyaşlarıyla sırılsıklam olurmuş. Bir gün o mübarek yaşlar evinin balkonunda otururken aşağıdan geçen birinin üzerine dökülüyor. ‘Günahkâr Hasan’ın gözünün yaşıdır; yıkayın da temizlensin’diyor. Hâlbuki bir damlası dünyayı kurtarır. Bu yol, tevazu yoludur, kibirle yürünmez. Kişiyi kardeşine çirkin gösteren dünya muhabbetidir. Hiç kimseyi şu meslekte, şu tarikte diye ayrı görmemek, gıybetini, kötü zannını etmemek lâzım. Ancak müminler kardeş değil miydi? Eğer kardeşi-
mizle hoş geçinemiyorsak imanımızı hesaba çekmemiz gerekir. En kıymetlimiz, Allâh’tan en çok korkanımız olacak, böyle haber
Kendimiz için sevdiğimizi, mümin kardeşimiz için de isteyeceğiz. İnsanlar, elimizden dilimizden emin olacaklar. Sevdiğimizi Allâh için seveceğiz. İncitmeyeceğiz, incinmeyeceğiz. Dervişliğimizi ancak böyle muhafaza edebiliriz. Gönül yapmak hacc-ı ekber sevabına mazhariyettir. Gönül yıkmak ise, Celil Allâh’ın nazargâhını yıkmaktır. El-kalbi beytullah, el-kalbi kenzullah, el-kalbi arşullah buyurulmuştur. Fakat incinmemek, gönül yıkmamaktan da zordur. Kalb işidir zira.’Lâ fâile illallâh’sırrına erilince incinilmez ancak. Her kişinin kârı değildir bu makam. Rabbim bizi o seviyeye yükseltilmiş zâtlardan ayırmasın inşallah. İşte ‘ahlâk-ı hamîde’ budur! Hiçbir işi Allâh’tan gayrından bilmemek ve her hâl üzere Allâh’tan razı olmak…
Allah’ımız, ahlâkımızı ‘Tehalluku bi-ahlâkillahi ve bi-ahlâki resulul-lah (sav) sırrına mazhar buyursun; ‘Nimet veririm de şükretmezseniz, benden başka Allâh arayın’ hitabına muhatab olmaktan muhafaza eylesin inşallah. Amin.
Hamd olsun âlemlerin Rabbı olan Allâh’a
[toggle title=”YAZAR HAKKINDA” state=”open” ]Yahyalılı Hacı Hasan Efendi (k.s.)[/toggle]