Mübarek Günler, Aylar ve Yıllar – Prof. Dr. Ali AKPINAR
İslama göre zamanın bütün dilimlerinin sahibi Celal ve İkram sahibi, bereket kaynağı Yüce Allah’tır. Tebarekte ya Zel-Celali ve’l-İkram. Bu nedenle tüm zamanlar mübarektir, bereketlendirilmeye açıktır. Zamanı bereketlendirmek ise, bereket kaynağı Yüce Rabbin ölçülerine uygun olarak geçirmektir ve bu bizim elimizdedir. Yani biz önce bereketi hakedeceğiz, Yüce Rabbimiz de bereketi yaratacaktır. Bereketi haketmek ise, Bereket kaynağına bağlanmakla mümkündür ancak.
Bazı zamanları diğerlerinin önüne geçiren şey, o zamanlarda meydana gelmiş olan çok önemli olaylardır. Sözgelimi Cuma günü, günlerin efendisi ise, bu o günde insanlık tarihinin çok önemli olaylarının gerçekleşmiş olmasındandır. Aynı şekilde ‘Üç aylar’ diye bilinen Receb, Şa’ban ve Ramazan’ın diğer ayların önüne geçmesi de, o aylarda çok önemli olayların olmasındandır. İşte bu nedenle bu mübarek günlerin ve ayların, diğer gün ve aylara göre sevap çarpanı fazladır. Elbette diğer gün ve aylarda yapılan güzel şeylerin de sevabı vardır, ama bu aylarda yapılan güzelliklerin sevabı katmerlidir. Yüce Allah, zamanın bu mübarek dilimlerini, günahkar kulları için bir tevbe ve kulluğa dönüş fırsatları olarak belirlemiştir. İşte bu anlayış, ibadet ve taatlerin, iyilik ve güzelliklerin yalnızca bu mübarek günlere hasredilmesine engeldir. İnanan kişi, zamanın, üzerinde Allah’ın önemli bir emaneti olduğunun bilincinde, onun tüm dilimlerini iyilik ve güzelliklerle değerlendirmeye gayret eder.
Sözgelimi on iki ay içerisinde Allah’ın haram ay diye nitelediği ve savaş yapılması yasaklanan dört ay, insanları barışa hazırlayan aylardır. İnsanlar bu aylarda barış antremanı yaparlar ve kendilerini diğer aylarda da barış içinde yaşamaya adarlar. Yoksa bu dört ayda kan dökmeyi terkedeceksin, ama bu dört ayın dışında hemen kan dökmeye başlayacaksın anlamına değilidir bu niteleme. Zaten Kur’âna göre savaş, başvurulacak en son çaredir. Eğer çaresiz kalınırsa bu haram aylarda da savaş yapılabilir.
İşte bu haram aylardan biri de Allah’ın ayı Receb ayıdır. Elbette tüm aylar Allah’ındır. Ama Receb’e ‘Şehrullah’ denilmekle, bu ayın önemi bir kez daha vurgulanmaktadır. Receb ayı, sadece haram ay değildir. Onda Regaib gecesi gibi, Mirac gecesi gibi önemli geceler de vardır. Receb ayı, peygamber ayı diye nitelenen Şaban ayının da habercisidir. Şaban ayı ise bağrında Berat gecesini ve kendisinden hemen sonra gelen Kur’ân, ümmet ve oruç ayı olan Ramazan’ın müjdecisidir. Dolayısıyla bu aylar bizi, tevbeye, Miraca, berata, Kur’ânın adamı olmaya, oruca hazırlamalıdır.
Peki Receb ayı bizi nasıl Miraca hazırlayacaktır, yahut biz nasıl Miraca hazırlanabiliriz? Mi’rac, Peygamberimizin büyük mucizelerinden biridir. Miracın bizi ilgilendiren en önemli tarafı, beş vakit namazın sembolü olmasıdır. İşte Miraca hazırlanmak, namazla barışık olmak demektir. İşte her sene Receb ayı ve Mirac gecesi, bizim namaz ibadetiyle kendimizi test etme, kontorol etme fırsatı olmalıdır. Şöyle ki, biz her şeyden önce nicelik olarak günde beş vakit namazı tam olarak kılıyor muyuz? Eğer beş vakit namazı nicelik olarak aksatmadan kılıyorsak, nitelik olarak ne kadar kılabiliyoruz? Kıldığımız namazlar, ne kadar Kur’ânın öngördüğü ve Peygamberimizin kıldığı namazlara benziyor? Hani o yüce peygamber @, “Siz, beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, öylece namaz kılın” buyurmuştu. Peki bizim namazlarımız ne kadar onun namazlarını andırıyor?
Namaz bizi kötülüklerden, ahlaksızlıktan alıkoyabiliyor mu? Hani Yüce Rabbimiz, “Hiç şüphesiz namaz fuhşuyat ve münkerden alıkor” buyurmuştu.
Namazla biz, Rabbimize yakınlığımızı artırabiliyor muyuz? Hani Peygamberimiz @, “Namazıyla Rabbine yaklaşmayan kimsenin kıldığı namaz, ancak Rabden uzaklaşmasına neden olur” buyurmuştu.
Üşenmeden, istekli olarak namaza kalkabiliyor muyuz? Hani Kur’âna göre, üşenerek tembel tembel namaza kalkanlar münafıklardı.
Kur’ân bizden namazı ikame etmemizi, ayağa kaldırmamızı, onu gereği gibi adamakıllı kılmamızı istemişti. Peki biz namaz ibadetini gereği gibi kılma konusunda ne kadar başarılıyız? İşte bu ve benzeri sorularla kendimizi yoklama fırsatıdır Receb ve Mirac.
Kur’ân ve oruç ayı Ramazana hazırlanmak, en geç Recepte başlamalıdır. Nasıl mı, daha yüzünden Kur’ân okumasını bilmeyenler, önce onu yüzünden okumayı öğreneceklerdir Receb ve Şaban aylarında. Sonra onu anlamaya ve yaşamaya çalışacaklar. Ve böylece Kur’ânlı bir şekilde Kur’ân ayı Ramazanı karşılayacaklar. Aksi takdirde Kur’ânla hiç dostluk kurmadan, Kur’ân ayı nasıl karşılanabilir? Aynı şekilde, geçen yıldan kaza yahut keffaret oruç borçlarımızın ödenmesi için iyi bir fırsattır Recep ve Şaban. Borcumuz yoksa, midemizi ve ruhumuzu oruca hazırlamak için, Peygamberimizin yaptığı gibi pazartesi-Perşembe oruçlarıyla, yahut her ayın başında ortasında ve sonunda tutacağımız oruçlarla Oruç ayına hazırlanabiliriz.
Kısaca söylemek gerekirse, bu mübarek aylar, bizi kulluğa hazırlayan, bunun için de kullukta yoğunlaşacağımız aylardır. Yoksa diğer aylarda bol bol işlediğimiz günahları çunutmak için, aylık ibadetlerle kendimizi aldatacağımız zamanlar değil. Çünkü müslümanlıkta kesintiye yer yoktur. Müslümanlık mevsimlik elbise değildir ki, üç ay giyelim sonra çıkarıp atalım. Rabbimiz bizden müslüman olmamızı, her an müslümanlığımızın gereğini yapmamızı ve müslümanlar olarak can verip huzuruna müslüman olarak varmamızı istemektedir. Bunun içindir ki, ay hesabına göre gelen bu aylar, yazıyla kışıyla tüm mevsimleri gezmektedir.
Öyleyse haydin, bereketlendirilmeyi bekleyen bu ayları bereketlendirmeye, haydin bu mübarek ayları kulluk yenilemesi için değerlendirmeye! Unutmayalım ki, biz her anın adamı olmak ve her anı değerlendirip bereketlendirmekle yükümlüyüz.
Allahım Recebi ve Şabanı bize mübarek kıl, onları üzerimize bereketlendir. Allahım bizi Ramazana eriştir. Allahım, bu aylarda Seninle olarak, her zaman Seninle kalmayı bizlere nasip et. Allahım bizi, Ramazana, yani Kur’âna eriştir. Hep Kur’ânla olalım, hep Kur’ânlı olalım ve hep Kur’ânla kalalım. Amin. Vesselam.