Merve DİKİCİTüm YazılarYazarlarYazi Atlasi

K/ÖMÜR DEDİĞİN..

K/ömür dediğin…

Bismihi subhanehu…

“Her nerede olursanız olun ölüm size yetişir, son derece sağlam kaleler içinde de bulunsanız yine kurtulamazsınız.

((Nisa s./78))

Bir yürek yangını şimdi…

Bir sessizlik her yanda çığlık çığlık…

Tarih bugün hüzünle damgalanıyor…

Tarih bu günü  güneşsiz düşüyor gözü yaşlıların sayfasına…

Tarih içleniyor bu gece…

Sela sesleri yükseliyor minarelerden ,yüreklerimizin en hassas en baş köşesine …

“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber…”

Bir göçük var şimdi her birimizde , her birimiz oksijenden yoksun, her birimiz canlı naaşların birinci dereceden yakını…

Bir bir çıkıyor bize mahzen onlara ekmek olan o yerden, o kapkara yerden , kapkaranlık bir gecede şehitlerimiz….

yüreklerimiz takatsiz…

Destanlar yazıyor zifiri karanlıktan sızan bakışlar..

Gerçek bir sonu anlatıyor her bir duruş…

Untturuyor bize hayatın türlü ezalarını, tek yürekte atıyor şah damarı tek bedende…

Herkes görev başına ..

Tefrika çıkaranlar, provokatörlük edecekler, ölümü ve hüznü siyasetin mayası yapacaklar, gösterişçiler, yalancılar, iftiracılar, gözü yaşlı gönlü yanan gibi görünecekler,,,, Ve dahalar .. Ve dahaları…

İmdada koşacaklar, sahabevari kardeşi için uykusuz kalacaklar, menfaatten sıyrılıp dualarını adayacaklar, geceleri teheccüde onlar için kalkacaklar, maddiyatını yıkık düşlerin imdadına adayacaklar, bir şehit evladının masrafını üstlenmek için yollar katedecekler.. ve dahaları… Haydi herkes iş başına …

!!

Bir sınav şimdilerde…

Gündem seyrini değişti; herkese ayrı bir hesap bölüştürülmüş sanki…

Hadler aşılmış, Gayretullaha dokunulmuş seviyesizlikler..

Bilmiyorlar bilseler yapmazlardı diyoruz, mevzunun büyüklüğüne bakarak.. Ve bir dahi hatırlıyoruz; “Eceli geldiği zaman bir kimsenin ölümünü Allah geciktirmez” (63/Münâfikun, 11).

Ecel, kazâ ve kaderle ilgili bir meseledir. Nasıl diğer olayları Allah, geçmiş ve geleceği kuşatan ilmiyle belirlemişse, eceli de ilmiyle takdir etmiştir.

“Öldürülen kişi de eceliyle mi ölmüştür? Öldürülmüş olmasaydı daha bir müddet yaşayacak mıydı, yaşamayacak mıydı?” gibi sorular ister istemez akla gelmektedir.

Nitekim bu hususta kimi âlimler farklı kanaat ileri sürmüşlerdir. Mu’tezile’den bir kısım âlimlere göre öldürülen kişi eceliyle ölmemiştir. Öldürülmemiş olsaydı, daha bir müddet yaşayacaktı. Ehl-i Sünnet ile diğer Mu’tezilelere göre ise, eceliyle ölmüştür. Çünkü onlara göre fiilin fâili, bizzat kulun kendisidir.

Ehl-i Sünnet’in tamamına göre öldürülen kişi de eceliyle ölmüştür. Ancak katil bu fiilinden dolayı ceza görür. Eceliyle ölmediğini söylemek yanlıştır. Allah o kişinin öldürüleceğini önceden bilmektedir ve ecelini de ona göre tâyin etmiştir. Allah onda ölümü yaratmasından dolayı ölmüştür. Öldürülerek ölen kimse için, “öldürülmeseydi yaşayacaktı” gibi sözler söylemek doğru değildir. Hattâ “öldürülmemiş olsaydı, ne olurdu?” gibi bir varsayım üzerinde birtakım görüşler ileri sürmek bile yanlıştır. Çünkü bütün bunlar Allah’ın takdiriyle olmaktadır ve aksi sözkonusu olamaz (İmâmu’l-Harameyn el-Cüveynî, Kitâbu’l-İrşâd ilâ Kavâti’i ‘l-Edilleti fî Usûli’l-İ’tikad, Mısır 1950, 363)

şehitlik mevzuuna gelince, şehidi uhrevi sayılan kişiler şunlardır;

* Suda boğulanlar.
* Ateşte yananlar. (İbnu Mace, Cihad, 17)
* Enkaz altında kalanlar
* Veba gibi bulaşıcı bir hastalıktan ölenler.
* Sıtma gibi ateşli hastalıktan ölenler.
* İlim yolunda ölenler.
* Ciğer hastalıklarından ölenler.
* Doğum sırasında veya lohusa iken ölen kadınlar.
* Baş ağrısından ölenler.
* Karın ağrısından ölenler.
* Ailesinin nafakasını helâlinden kazanmak için çalışırken iş kazasından ölenler.
* Cuma gecesi ölenler.
* Gurbet ilde vefat edenler.
* Akrep, yılan sokması gibi sebeblerle vefat edenler…

(Savaş dışındaki şehîdler hakkında hadisler için bakınız: Buhârî, Ezan, 32, Cihâd, 30; Müslim, İmâre, 164; Tirmizî, Cenâiz, 65, Fedâilu’l-Cihâd, 14; Ahmed b. Hanbel, I/22, 23, II/323, 325).

şehadetleri mübarek olsun helal rızık için çalışırken yıkıntı altında kalan şehitlerimizin..

Herşey Kaderle takdir edilmiştir..

Tarihte o gün..

Biz Rabb-i Rahman’dan elbette daha merhametli değiliz..

Biz olup bitenlerden Rabb-i Habir’ul -Ladif’ten elbette daha iyi bilen, haberdar olan değiliz..

Ecelin saatinin degismeyecegini Kelaminda bize bildirmisken Allah, hala ayri hesaplarin dehlizinde sorgulamaklardayiz..

Öyle zannediyorum ki bu belki bizim göremediğimiz bir lütuftur…

Ecel tek olduğuna göre, bu şehadet şerbetinin kendilerine sunulduğu kardeşlerimiz, abilerimiz, belki evlerinde emanet aldıkları canı Allah’a teslim edecek sessizce sedasizca göçüp gideceklerdi..

Ancak Allah onları milyonlara duyurdu, milyonları dua da, yardımda birlik olmada seferber ettirdi..

Duaya açılan ellerimiz dahi sessiz kalıyor sanki..

Allahım Senin merhametin hudutsuz deyip gayretullaha dokunacak bir söz çıkacak diye gönüllerimizle niyazdayız sadece…

Rabbim zannımızca hüküm buyursun… Acziyetle söylenilen bu kadar avam, gabi sözleri afv buyursun…

Sizin ser gördüklerinizde bir hayır vardır…

Eyy insan ..Elaa! Ala kulli hal // üzere öleceksin…

“…Şöyle de: ‘Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi…” (3/Âl-i İmrân, 154).

“Ey iman edenler! Siz, inkâr edenler gibi, yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında, ‘eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi’ diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaati onların kalplerine (kaybettikleri yakınları için onulmaz) bir hasret (yarası) olarak koydu. Hayatı veren de, alan da Allah’tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür.” (3/Âl-i İmrân, 156-158).

“(Evlerinde) Oturup da kardeşleri hakkında, ‘bize uysalardı öldürülmezlerdi’ diyenlere, ‘eğer doğru sözlü insanlarsanız, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!’ de. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilâkis onlar diridirler… (3/Âl-i İmrân, 168-170

Vel hasılı kelam ey kardeşim bırak şehitlerimizin yalancı savunuculuğunu yapmayı..

Ne vücuda isim yazmakla, ne yüz gözü karalara boyamakla acıyı paylaştığını sanma..

Gücün yetiyorsa ruhi aynini gecenin zifiri karanlığına kurup nura uyan, tekbiri ala ile tüm kazazedeler ve yakınları adına teheccüde kalk.. ve kalkarken ışığı yakma kardeşim gecenin karanlığında nura ulaşmanın hissini paylaş…

Şüphesiz “Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler!

(Ankabut 64)

Bugün onlara kutlu gelen ölüm bize nasıl gelir bilinmez ama gelir kardeşim..

Bizim dünya da ki tek meselemiz imanımızı muhafaza ve başkalarının imanına kuvvet vermek gayesiyle say etmektir. Vazifemizden sapmamak  ve imandan hissemizin ziyade olması duasıyla.. Rabbim şehitlerimizi en güzel ikramlarıyla ağırlayıp, musibetzede kardeşlerimize sabrı cemil ihsan buyursun..

 

Bir nefes sonudur ömür dediğin…

Dermanı kesilmiş yorgun dünya,

Ruhuna nuru topla Allah aşkına…

Kapanan gözler bir bir ukbada,

Ölmeden vuslata koş Allah aşkına..

SOMA/13.05.2014..

 Acımız büyük

Merve Dikici

Araştırmacı-Yazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.