Kadın Cinayetleri Üzerinden Devlet Düşmanlığı – Sema MARAŞLI
Abdullah Öcalan’ın teorize ettiği “Kürt feminizmi” diye de anılan “jineoloji” üyeleri ve destekçileri sosyal medya vasıtasıyla “feminist kisvesiyle” kadın hakları adı altında örgütleniyorlar ve güçleniyorlar.
PKK nın kadın kolları farklı isimlerle kurdukları feminist derneklerle ülkemize zarar veriyor. Avrupa fonlarından milyon dolarlar alan feminist derneklerin büyük çoğunluğu PKK ve LGBT+ destekçisi. Bu feministler sosyal medyada öldürülen kadınlar üzerinden din, devlet, aile ve erkek düşmanlığı yapıyorlar.
Onlara karşı dikkatli olmak, destek olmamak ve karış atakta bulunmak lazım. Çünkü onların yalanlarını gerçek zanneden, konuyu bilmeyen pek çok kişi oluyor ve onlar da farkında olmadan vatan hainlerine destek oluyorlar.
FEMİNİST FİTNE öldürülen kadınların kanından nasıl faydalanıyor?
CİNAYETLE ÜZERİNDEN DEVLET DÜŞMANLIĞI
Defalarca Karakola Başvurdu Fakat Polis İşlem Yapmadı: YALAN
Bir kadın öldürüldüğünde en çok söylene söz bu: “Polise başvurduğu halde hakkında işlem yapmadı, koruma kararı çıkarmadı…” Yalan. Polis başvuran her kadına hem de delil şahit aramadan gerçekliğini sorgulamadan uzaklaştırma kararı çıkarıyor.
Maksat halkın Emniyet Teşkilatına olan güveni sarsmak, halkı polise düşman etmek. Sanki polisler kadınlar ölsün diye başvuran kadınlarla ilgilenmemiş gibi haberler yapıp algı oluşturmak.
Yakın zamanda işlenen Gamze Pala cinayetinde de PKK lı feministler “Defalarca başvurmuş polis koruma vermemiş” diye onlarca twit paylaştılar fakat bu da yalan çıktı hiç başvuru yapılmamış. Zira katil açıktan rahatsız edici ısrarlı bir takip yapmadığı için şikayet olmamış.
“Şule Çet Dayanışma Platformu” adı altında örgütlenen feminist oluşum cinayet günü şu mesajı twitter da defalara paylaştı.
“Rize’de #GamzePala aylardır takip edildiği, reddettiği, karakola şikayet etmesine rağmen hakkında hiçbir işlem yapılmayan Savaş Dalançılar tarafından silahla vuruldu, boğazı bıçakla kesilerek öldürüldü.”
Rize Sosyal Merkez Hizmet Müdürü Şirin Targan Çalış haberin yalan olduğunu bu mesajın altına yazdı:
“Sahte algı yaratmayın, ne emniyete ne de başka bir kuruma bir başvurusu yok. Neye göre bu yalan haberi yapıyorsunuz?”
Algı operasyonları bozulmasın diye hemen yorumu sildiler. Pek çok kişi devlete kan kusan devlet düşmanı feministlere destek olmaya ve polise hakaret etmeye devam etti.
Bunun gibi pek çok cinayette öldürülen kadın eğer Emniyete başvuru yapmamışsa “Yaptı fakat koruma kararı verilmedi işlem yapılmadı…” diye haber ve twitlerle devlet aleyhine algı oluşturmaya devam ediyorlar. Maalesef ki yetkililer de çıkıp çoğu zaman açıklama yapmıyor. Bu yüzden de konuyu bilmeyen pek çok kişi devlet düşmanı PKK kadın hareketini desteklemiş oluyor.
“Erkek Yargı Katilleri Aklama” YALAN
Özellikle “Yargı” değil “Erkek Yargı” diyorlar. Çünkü erkekliği şiddet ve haksızlıkla bağlamak istiyorlar. Ve erkek hakimlerin kadın cinayetlerine ağır ceza vermeyeceği algısı da oluşturuluyor.
Yargıda erkek katilleri aklama gibi bir durum yok. Çok nadir olarak hakim kararlarından dolayı az ceza verildiği istisna durumlar olsa da genel olarak kadına karşı yapılmış suçlarda en ağır cezalar veriliyor fakat feministler mutlu olmuyor. “Katilleri AKlama” yazarken aslında mevcut hükümete gönderme yapılıyor.
Feministler öldürülen kadınların davalarını takip edip adliye önünde “Adalet istiyoruz” “Katili Aklamayın” gibi pankartlar açarak gösteri yapıyorlar. Hem yargıya gözdağı veriyorlar hem da biz olmasak devlet kadın katillerine az ceza verecek, algısı oluşturuyorlar.
“Hiçbir Kadının Öldürülmediği Bir Dünya Mümkün” YALAN
Hiçbir kadının öldürülmediği bir dünya ancak hayal aleminde olabilir. Kadın da insan ve insanın olduğu yerde cinayet oluyor. İlla ki kadını bir erkeğin öldürmesi gerekmiyor. Kadın kadını da öldürüyor, kadın çocuğu da öldürüyor… Hadi erkeklere engel oldular diyelim kadını başka bir kadının öldürmesinden nasıl koruyacaklar?
İstediklerinin mümkün olmadığını kendileri de biliyorlardır fakat maksat kötülük olsun devleti zayıflatsınlar.
“Ölmek İstemiyoruz”pankartları da yine PKK lı feministlerin en çok kullandığı sloganlardan. Yine devlete gönderme var. Devlet kadınları korumuyor mesajı ustaca veriliyor ve cinayetlerden devleti sorumlu tutuyorlar.
Feministler tarafından “öldürülen kadınlar “değil, “erkek tarafından öldürülen kadınlar kıymetli” oluyor. Kadın kadını öldürünce en vahşi şekilde de olsa sesleri çıkmıyor. En hafifinden bu şiddettir bile demiyorlar.
“Kadın cinayetleri politiktir.” YALAN
“Kadın cinayetleri politiktir” diyerek devletin kadın cinayetlerini önlemek için yeterince önlem almadığını, gerekli kanunları çıkarmadığını, cinayetlere zemin hazırladığını iddia ediyorlar.
Oysa feministlerin sıkı sıkıya sarıldığı Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 nolu kanun 2011 yılanda mevcut hükümet tarafından imzalandı ve sözleşme son derece sıkı bir şekilde uygulanıyor.
Fakat sözleşme sonrası kadın cinayetleri hiç olmadığı kadar arttı. Feministler cinayetlerin sözleşme sonrası arttığını gördükleri halde sözleşmeyi savunmaya devam ediyorlar ve sözleşmeden değil uygulama eksikliğinde problem olduğunu söylüyorlar ve bunun için yine devleti suçluyorlar.
“İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Uygulanmıyor” YALAN
İstanbul Sözleşmesi hiçbir Batı ülkesinde olmadığı kadar sıkı uygulanıyor hatta suçsuz erkekleri cezalandırma derecesinde fazla uygulandığı için ters etki yaparak kadın cinayetlerini artırdı fakat feministler Sözleşme sonrası cinayetlerin arttığı gördükleri halde AB fonlarında proje adı altında gelen yemleri kesilmesin diye ısrarla sözleşmeyi savunuyorlar ve sözleşmenin uygulanmadığı için cinayetlerin arttığını iddia ediyorlar ki tamamen yalan.
Son dönem cinayetlerin çoğu İstanbul Sözleşmesi’nin uygulama kanunu 6284 koruma kararı ile uzaklaştırma verildiğinde gerçekleşti. Sözleşme sonrası 2 milyondan fazla erkek çoğunluğu psikolojik şiddet bahanesi ile evinden atıldı. Evinden atılan, gidecek yeri olmayan, çocuğunu göremeyen, mesajla dahi çocuğunu sorması suç olan ve sonunda hapis cezası verilen ve onu evinden attıran kadının masraflarını da nafaka adı altında zorla ödemek zorunda bırakılan erkeklerden cinnet geçiren ya da alkol kullananların cinayet işledikleri açık şekilde görülüyor.
Sebep ne olursa olsun kimsenin kimseyi öldürmeye hakkı yok. Feministler kadınlar erkekleri öldürdükleri zaman haklı sebepleri olduğunu ve kadın katillerin serbest bırakılması gerektiğini savunuyorlar fakat sebep ne olursa olsun cinayetin bahanesi yoktur.
Sebepler değişmeden sonuçlar değişmez. Israrla cinayetlerin sebeplerini görmezden gelmek aslında sonuçların değişmesinin istenmediğini gösterir. Erkeklere zulmederek kadını korumaya çalışmak kadını korumadığı gibi öldürülmelerine sebep olabiliyor.
Emniyet, başvuran her kadına koruma kararı çıkarıyor. Fakat problem şu ki feministlerin kışkırtmaları ile kocası sesini yükselten kadınlar “şiddete uğradım” diye karakola koştukları ve uzaklaştırma kararı aldırdıkları için polis her başvurana uzaklaştırma kararı çıkarıyor fakat yılda 400 bin 500 bin kadın uzaklaştırma kararı aldırdığı için polis gerçekten korunması gereken kadınları ayırt etme ve özel koruma için yetişemiyor.
…. Nerede? Kim Öldürdü? Katili Korumayın… YALANI
Emniyet teşkilatımız çok iyi çalıştığı için katillerin kısa zamanda yakalanması feministleri mutlu etmiyor. Katil yakalanınca ağır da ceza alınca konu kapanıyor. Oysa onlar hem devlet hem erkek düşmanlığı yapabilmek için kadın cinayetleri konusunu gündemde tutmak istiyorlar.
Bunun için de ya “intihar vakalarını” seçiyorlar ya da “kayıp kadın haberleri” çıkararak devletin katilleri sakladığı haberleri yapıyorlar.
Olmayan katillerin bulunmaması ile ilgili de sürekli devleti suçluyor ve bir şekilde işin ucunu ya bir siyasetçiye ya da polis ya da emniyete bağlıyorlar.
Ayşe’ye ne oldu? Naz’a ne oldu? Emine’ye ne oldu?… Her daim intihar eden ya da kayıp bir kadın adı üzerinden algı operasyonu?
Aysun Yıldırıma Ne Oldu? dediler feministler bir süre.
Kadın iş yerinin üçüncü katından atlayarak intihar etmiş fakat ısrarla altından bir katil bulmaya çalışıyorlar ve olmayan katili bulmadığı için de devleti suçluyorlar.
Şule Çet davasında ilk deliller intihar olduğunu gösterirken feministler sahte bilirkişi raporlarıyla yargı üzerine baskı yaparak sosyal medyada her gün gündemde tutarak sanıkların cinayetten ceza almalarını sağladılar.
Gülistan Doku var şimdi sırada. Tunceli Meslek Yüksekokulu Çocuk Gelişimi Bölümü 2. sınıf öğrencisi Gülistan Doku’dan 5 Ocak’tan bu yana haber alınamıyor. Ve feministler 5 ocaktan beri sosyal medyada Gülistan Doku üzerinden katilleri saklayan devlet propagandası yapıyor. Gülistan Doku bir yerde gizleniyor olsa polis nasıl bulsun? Yok erkek arkadaşının üvey babası polismiş de o Gülistan Dokuyu öldürmüş olabilir miymiş de bu arada ortada ceset yok yaşıyor olma ihtimali yüksek. Polis yakınından dolayı devlet katili koruyor olabilirmiş. Devlet bunun için niye korusun ne saçma bir sebep. Neden erkek arkadaşı tutuklanmamış. Suçlu değilse niye tutuklansın? Erkek olma suçundan dolayı mı tutuklansın?
Belki de Gülistan Doku’yu PKK dağa kaçırdı.Bilmiyoruz. PKK lı feministler bulunmayacağından pek bir eminler. Gülistan Doku’nun nerede olduğunu bence en iyi feministler biliyordur.
PKK lı feminist oluşumlar yıllardır sosyal medya üzerinden sol kesimin de desteğiyle, medyanın da katkısıyla, farklı isimlerle örgütlenip duruyorlar. Bunun gibi pek çok kayıp kadın ya da kadın intihar vakaları üzerinden de devleti katili saklayan, katili koruyan olarak göstererek hem devlet düşmanlığı yapıyorlar hem kadın cinayeti konusunu gündemde tutabiliyor ve bunlar üzerinden de bolca erkeklere yargıya ve devlete küfredebiliyorlar.
Bunlara ne zaman DUR denecek. Kadın olmaları PKK lı olmaları gerçeğini değiştirmiyor. Bu kadınlara destek olmak Vatan uğruna şehit verdiğimiz binlerce Mehmetçiğe saygısızlıktır.