İNSANIN KENDİNİ TANIMA YOLCULUĞU “MİZAÇ”
İnsan… Eşrefi Mahluk. Yani yaratılmışların içinde en şerefli olan. Hal böyle olunca yeryüzündeki çoğu canlı insanın emrine tahsis edilmiştir. Bu sebeple sadece insan olmak bile şükrü yerine getirilmesi gereken bir nimettir. İnsan bu kadar aziz ve şerefli iken onu var eden Rabbinin, yaratma sırrını anlamaz ve kendi özümüzü idrak edemez isek zamanla kendi iç alemimiz ile sorunlar yaşamaya başlarız. Nasıl ki bir makinayı amacı dışı kullansak verim vermez, herhangi bir yemeği ölçülerinden apayrı hazırlasak tadından beklenilen lezzeti alamaz isek; insan da kendi fıtratının dışına çıktığı an sorunlar yaşaması kaçınılmaz olur.
Peki nasıl birbirleri ile aynı özellikler taşıyan insanoğlu fıtrat ve karakterde değişimler yaşıyor? Bir çiçeğin bile binlerce çeşidi varken, toprağın oluşum aşamaları bile birbirinden farklı iken bir insan nasıl benzer olabilirdi ki? Olmadı da zaten! Allahu Teala İsra Suresi 84.ayette mealen şöyle buyurdu: “De ki;Herkes kendi mizaç ve karakterine göre iş yapar. Rabbiniz kimin doğru bir yol tuttuğunu çok iyi bilmektedir. “ buyurmuştur. Peki nedir bu mizaç? Ne zaman ortaya çıkmaktadır? Mizaç ve karakter diye çevrilen ‘şakile’ kelimesi “tabiat, adet, din, ahlak, niyet, seciye”gibi anlamlara gelmektedir.
Aslında mizaç, insanın var olması ile meydana çıkmış olsa da bu ilim zamanla tesbit edilip geliştirilmiştir. Her insanın farklı olmasının hikmetlerinden biri de mizaçlar da var olan farklılıklardan kaynaklıdır. Hz. Ali (k.v) mizaç ile alakalı şöyle buyurur: “Allah, insanları çeşitli renklerin karışımından, benzer ve uyumlu şeylerle, zıtlarla farklı ve karışık mizaçlarla, sıcaklık, soğukluk, nemli ve kuru olarak karar kıldı.” Bu söz bile insanın ve dahi mizaçların ne için farklı olduklarını ortaya koymaya yeterli gözüküyor. Hal böyle olunca bizim bu ilmi araştırıp kendi mizacımızı bu alanlarla alakalı kendilerini geliştiren kişilerden destek alarak mizacımıza uygun beslenme, giyim, taşlar ve ibadet biçimlerini bilmemiz gerekiyor. Şu bir gerçektir ki Rabbimin ilmi sonsuzdur ve bizler bu sonsuz ilmin içinde önce kendimizi bulmak ve tanımak ile işe koyulmamız gerekir. Yunus Emre (h.z) de buyurduğu üzere; “İlim ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmez isen Bu nice okumaktır”…
Miray KABAY