EditörTüm YazılarYazi Atlasi

İnsana manâ hâkimdir – M. Fatih Çıtlak

SİZ bakmayın hayatın keşmekeşine, maddenin her yerde geçerli olduğunu söyleyenlere. İster inançlı olsun ister inançsız; insanı yöneten, çekip çeviren gözle görülmeyen fikir ve ruh dünyasıdır. Hani bazı insanlar der ya, “Ben işime asla duygularımı karıştırmam, benim için ön planda hep akıl, maddi, somut gerçekler vardır”. Halbuki bu söz o insanda esasında fikrin sahip olduğunu gösterir. Fikir, ruh derken gözle görünmeyen tarafımız ve benliğimizi kastediyorum.

Şöyle bir misal vereyim: Ticaret yapıyorsunuz yahut bir işletme sahibisiniz. Duygularınızla değil aklınızla burayı idare ettiğinizi iddia ediyorsunuz. Peki, çalışma sahanızda aklınızı ve somut, ölçülebilir doneleri kullanmanızı size ne sağlıyor? Başarı, istikrar hatta kâr ve maddi getiri… Çok güzel. Peki, bu kazancınızla aklınız mı tatmin oluyor yoksa duygularınızın sizi sevk ettiği o hazzı mı yaşıyorsunuz?

Öyle ya, elbet bu kazancınızı kendi isteklerinize göre bir yerde değerlendirecek, ya sefasını sürecek yahut arzularınıza göre bir yerde kullanacaksınız. Tekrar işe yatırım bile yapsanız aslında bunu gene kendi tatmininiz için yapacaksınız.

O zaman şu soruyu soralım: Bu başarının keyfini aklınız mı sürüyor yoksa kendi iç âleminizdeki duygular ve benliğiniz mi? Tabii ki cevap, hislerinizin tatminidir. Hesap ortada… İnsanın görünen tarafı değil görünmeyen âlemi hep kişiyi peşinden koşturmaktadır.

ŞEKİL AYNI OLSA DA DUYGULAR FARKLIDIR

Çarpıcı ve çok güzel bir misalle konuyu bütün açıklığıyla ortaya koyalım. İnsan çocuğunu öper, koklar, sever. Annesinin elini öper; öğretmenini, saygı duyduğu bir insanı, yârini sevgilisini, yani eşini de öper. Belki köpeği vardır, kedisi vardır, onları da sevip okşar, hatta öper. Peki soruyorum: Hareket şekil olarak aynı olmasına rağmen bu beraberliklerdeki alınan içsel zevk ve duygular aynı mıdır?

Kesin cevap: Hayır! Biri diğerine benzemez. Her birinde farklı haz ve zevkler yaşanır. Peki, dudağınızı, elinizi değiştiriyor musunuz? Değişen ne? Sizin iç âleminiz, ruhunuz, fikriniz, velhasıl görünmeyen tarafınız.

İNSAN SADECE KALIPTAN İBARET DEĞİLDİR

İŞTE insana manâ hâkimdir. O manâya göre kişi iyi veya kötü olabilir. Yoksa herkesin kalıbı insandır ve o görünüm Allah Teâlâ tarafından bize bahşedilmiş çok büyük bir nimettir. Dünyaya gelirken kalıplarımızı seçmek elimizde değildi. Fakat bu dünyada o kalıbın içini nurlandırmak, güzellik yahut çirkinlikle doldurmak bizim elimize, adeta bir imtihan gibi verilmiştir.

Fakat iç güzelliğini bulmak, masrafsız, külfetsiz, ücretsiz, mihnetsiz, ansızın ve çarçabuk olmasına rağmen birçoğumuz iç âlemimizin kötü duygularla dolmasına müsaade ederiz. Halbuki kötü niyet ve çirkin fikirler insanı hep huzursuz eder, masraflıdır. O ikircikli yaşamak çok sıkıntılı, başarısızlığı ve insanlarla beraberken sevinmemeyi de beraberinde getiren ciddi yüklerdir.

İşte din ve iman cevheri, kalıbı insan olanın kalbini ve içini de insan yapan ilahi nur ve muhabbete denir. İnsan bu nurdan uzaklaşsa yahut iman ve dinle alakası olmasa bile şunu unutmasın: Tabiat ve fıtrat asla boşluk kabul etmeyecektir. O ilahi muhabbetle dolduramadığı iç âlemi, iman ve zikirle doyuramadığı ruhu çok başka ve onu karanlığa götüren şeylerle meşgul olacak, bu nur boşluğunu o zulmet ve karanlık dolduracaktır. Güneş kaybolup gittiğinde karanlık gecenin gelişi gibi. Nur varsa kötülük yok, nurdan uzaklaşılmışsa artık iç âlemde fitne ve fesat var. Peki, şimdi ne olacak? İçinde ne varsa dışında o hâkim olacak.

Şimdi kararı size bırakıyorum. Acaba insana akıl mı galip yoksa duyguları mı?

10 CÜMLE

DUA…

-Allah Teâlâ’nın kuluyla konuşmasına vahiy, kulun Mevlâ’sıyla, bir olan Allah’ıyla konuşmasına ise dua denir.

-Kulun dua etmemesi ve bu isteği içinde duymaması, Rabb’iyle arasında problem olduğunun göstergesidir.

-Bizler Allah Teâlâ’dan razı olmadığımız için dua etmeyiz, bilakis Rabb’imiz bize “İsteyin, dua edin!” buyurduğu için ona el açarız.

-Kulun duası kendi başına ibadettir.

-Kul dua ettiğinde Allah’ın kulu olduğunu kabul etmiş olur.

-Öfkeli, hiddetli halde ve içimizde gayri meşru istekler, hırs varken dua edemeyiz.

-Kalpte kin varsa kişi Rabb’ine dua edemez.

-O halde dua ancak kalp sefası ve gönlünde muhabbeti olanların fiilidir.

-Samimiyet ve mahcubiyetle olduktan sonra herkesin duası kabul olur.

-Dua, hareket olarak yaradılış gayemizin özünü ortaya koyar

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.