“Hz. Peygamber döneminde düğün eğlencesi yapılmış mıdır? Bu konuda ölçü nedir?”
Hz. Peygamber ve ashab-ı kiramın düğün ve bayram eğlencesi ile ilgili uygulama örnekleri vardır. Hadiste şöyle buyurulur: “Nikâhı ilân edin. Onu mescitlerde kıyın ve onun üzerine def çalınız.” Hz. Âişe, Es’ad İbn Zürâre’nin yetim kalan kızı Fâriga’yı evlendirme işini üstüne almıştı. Onu Ensar’dan Nebît İbn Câbir (r.a) ile evlendirdi. Gelini, koca evine götürenler arasında bulunan Hz. Âişe şöyle der: “Döndüğümüzde, Allah’ın Rasûlü bize; erkek tarafının bizi nasıl karşıladığını ve neler konuşulduğunu sordu. Ben de “selâm verdik, hayır ve bereket diledik” dedim. Allah elçisi; “Ey Âişe sizin eğlenceniz yok mu? Ensar eğlenceden (oyundan) hoşlanır. Gelinle birlikte def çalıp şarkı söyleyecek bir cariye gönderseydiniz”
Rubeyye binti Muavviz (r.anhâ)’dan şöyle dediği nakledilmiştir: Ben evlendiğim zaman, evimize Allah’ın Rasûlü gelmişti. Bu sırada cariyelerimiz def çalıp, Bedir günü şehit düşen atalarımız hakkında mersiyeler söylemeye başladılar. İçlerinden birisi; “Bizim aramızda yarın olacakları bilen Peygamber var” deyince, Hz. Peygamber, “Bunu böyle söyleme, daha önce söylediğine devam
edebilirsiniz, buyurdu .”
Yine Hz. Âişe (r. anhâ) anlatıyor: “Bir gün Allah’ın Rasûlü benim yanıma girdi. Yanımda iki de cariye vardı. Buas günü şarkısını söylüyorlardı. Rasûlullah (s.a.v) yatağa uzandı ve yüzünü öbür yana çevirdi. Bu arada babam Ebû Bekir de yanımıza girdi ve beni azarlayarak; “Rasûlullah’ın yanında şeytan çalgısını mı çalıyorsunuz?” dedi. Rasûlullah (s.a.v) ona dönerek; “Onları bırak, her toplumun bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır.” buyurdu.
Yukarıdaki ilk hadise göre, meşru ölçüler içinde şarkı söylemek caiz olmasaydı, Rasûlullah’ın evinde söylenmez, ya da Allah’ın Rasûlü’nün bunu açıkça menetmesi gerekirdi. Hz. Ebu Bekr’in karşı çıkması, Hz.Peygamber’in dinlenme saatinde rahatsız edilmemesi
ve bunu edebe aykırı görmesinden dolayı olmalıdır.
“İslâm’da şarkı, türkü ve eğlencenin ölçü ve sınırı nedir?”
Evrensel bir din olan İslâm’ın musikiye ve tegannili sözlere mutlak olarak karşı çıkması söz konusu olamazdı. Bu yüzden İslâm musiki ve tegannî için bir takım sınırlar belirlemiş, meşrû olanla olmayanın arasını ayırmıştır. Biz yukarıda Hz. Peygamber’in ve ashab-ı kiramın meşru sözlerle ve makamlı biçimde söylenen bazı şarkı ve mersiyelere karşı tutumlarına ait çeşitli örnekler vermiştik.
Kitap ve sünnette nefsi azdıran ve beraberinde haramı getiren şarkı ve çalgı âletleri ile ilgili kınayıcı ifadeler yer alır. Bu delillere kısaca yer vereceğiz. Kur’an-ı Kerîm’de şöyle buyurulur: “İnsanlardan kimi vardır ki, bilgisizce (insanları) Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için eğlence sözleri satın alırlar. İşte onlara küçük düşürücü bir azap vardır.” Abdullah İbn Mes’ud (r.a.) bu âyetteki “lehve’l-hadîs (eğlence sözleri)” ifadesine “şarkı”, Hasan el-Basrî ise “şarkı ve çalgı” anlamı vermiştir. Bu tefsir tarzını Ebu’l-Ferec İbnü’l-Cevzî Hasen’den, İbn Cübeyr’den, Katâde ve İbrahim en-Nehaî’den nakletmiştir. Allahü Teâlâ şeytana hitap ederek şöyle buyurur: “Onlardan gücünün yettiğini sesinle yerinden oynat.” Bu âyetteki “ses (savt)” ten maksat Abdullah İbn Abbas ve Mücâhid’e göre;
şarkı, çalgı ve oyundur. Şarkı ve eğlenceye dalma ile bağlantılı görülen başka âyet de şudur: “Siz bu söze (Kur’an) şaşıyor musunuz?Gülüyor ve ağlamıyorsunuz. Şarkıcılık ve gaflet içinde oyalanıyorsunuz.” Âyetteki “sâmidûn” ifadesinin kökü olan “semed” Himyer lehçesinde “şarkı” anlamına gelir. Nitekim Mekke’de Kureyş müşrikleri Kur’an-ı Kerîm’in okunduğunu duyunca, işitilmesin diye şarkı söyler ve oynarlardı.
Şarkıya ve çalgı âletlerine düşkünlüğü kötüleyen çeşitli hadisler nakledilmiştir. Ancak bu hadislerin insanı fuhuş, içki ve zinaya düşürebilen nitelikteki şarkı, türkü ve eğlenceleri kasdetmesi yanında, bir bölümünün de zayıf hadisler olduğunu görmekteyiz. Hanefîlere göre fuhşu ve günahı beraberinde getiren teganni caiz değildir. Son devir fakihlerinden İbn Âbidîn bu konuda şöyle demiştir: “Haram olan tegannî bir erkeğin veya diri olan bir kadının yahut şarabın heyecan uyandıran niteliklerini anlatan şarkı türü sözcüklerle, müslüman veya zimmiyi (ehl-i kitap tebea) hicveden sözlerdir. Ancak bu gibi sözleri sırf şiir söylemek veya fesahat ve belâgatını göstermek için okursa caiz olur. Mevcut olmayan bir kadının niteliklerini dile getiren tegannî de caizdir. Ancak bu sözleri bir takım müzik aletleri eşliğinde söylerse, yine kaçınmak gerekir. Bazı bilginler de eğer kafiyeleri dizmek ve fasih konuşmak gayesiyle makamlı okursa bir sakıncası yoktur demiştir. Yalnızlığını gidermek için tegannîde bulunmanın da bir sakıncası olmadığı söylenmiştir”.
Cenab-ı Hakk’ın bizleri dünya zevklerine dalmada nefsimizin tutsağı olmaktan korumasını, nişan, düğün ve bayram gibi sevinç günlerinde de nezih ve meşru ölçüler içinde hareket etmeyi nasibetmesini dileriz. Âmin.
[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN (yenidünya dergisinden alıntıdır)[/toggle]