Hristiyan Avrupa’nın Türkiye korkusu – Rasim Özdenören
Avrupa’da olsun ABD’de olsun ırkçılık bu kültürün temel ıralarından birini oluşturur. Kimileri buralarda ırkçılık yokmuş da sanki yeni başlıyor ve yükselişe yeni geçiyor gibi bir izlenim içinde görünüyor.
Irkçılık, ayrımcılık, ayrılıkçılık, kölelik ve kölecilik, sınıflı toplumların belirleyici özelliği olarak önde durur.
Laiklik bile aslında Hristiyan Batı toplumlarının ırkçı ayrımcılığın farklı bir düzlemde, din alanında belirleyici bir özellik olarak neşet eder.
Hristiyan olmayan toplumlarda laiklik basit bir din dışılık olarak algılanıyor. Oysa laiklik bir dışlamacılık refleksidir. Kiliseye mensup olmayanlara Kilise mensupları laik adını (veya sıfatını) vererek kendinden uzakta, kendinin dışında tutmayı, orada bulundurmayı amaçlıyor. Bu da din alanındaki ayrımcılıktır.
Yoksa bizim buralarda sanıldığı gibi laiklik, her dine eşit mesafede bulunmak gibi masum bir tutumun tezahürü değildir. Biz burada, Türkiye’de, bu konuda herkesten bir adım daha önde durmayı ilke haline getirdik ve laikliği din ile devlet işlerinin birbirine karıştırılmaması diye algıladık veya öyle algılanmasını istedik. Yahut da öylesi işimize geldi, artık ne derseniz… Oysa Hristiyan Batı ülkelerinin temel yasaları elan dinî bir söylemin ürünüdür.
Bütün bunları niye söylüyorum?
Şimdi birileri özelde Almanya’nın, Hollanda’nın; genelde diğer Avrupa ülkelerinin ve örneğin İsviçre’nin, Danimarka’nın 16 Nisan Referandumuna ilişkin olarak Türk siyasetçilerinin oralarda yapacakları toplantıları yasaklamasını makul göstermeye çalışıyor. Onların bu yanlı tutumunu onlardan daha çok benimseme ve benimsetme gayretkeşliğine soyunuyor.
Onların bu tutumunun ırkçılıkla, yabancı düşmanlığı ile İslam korkusu ile ilgisi bulunmadığını kanıtlamaya çalışıyor. Üstelik onlara Nazi denilmesinden üzüntü duyduklarını, çünkü Nazilikten çok çekmiş olduklarını bize anlatmaya çalışıyor…
Gerçekten ne hazin! Hem onlara, hem bize…
Onların Nazi ve Faşist geçmişini şimdi başka birileri onların burnundan fitil fitil getiriyor. Almanya “harp tazminatı” adı altında yetmiş yıldır haraca bağlanmış. Orası aslında adı konulmamış bir sömürge haline getirilmiş…
Bu nedenle onlar Faşizmden ve Nazizm’den ürktüğü kadar hiçbir şeyden ürkmez. Yeni nesil Avrupa ırkçılarının filizlenmeye başlaması da işte tam da bu nedenden ortaya çıkıyor: bu sömürüye bir başkaldırı olarak doğuyor. Ama ırkçılık bu, tek yönlü kalmıyor, nefretini her bir yana salıyor…
Avrupa ülkeleri bu konularda o kadar masum değil. Türk Bakanlara yasaklama getirilmesini masum nedenlere bağlayarak açıklamaya çalıştık diyelim. Halen devam etmekte olan “evet” yasakçılığını, teröristlerin hayır propagandasına resmen sahip çıkılmasını neyle açıklayalım?
Mızrağın çuvala sığar yanı mı kalmış?
Yenişafak