Hoş Gör.. Hoşça Gel…
Kış güzeldir aslında…
Karla birlikte ‘ar’da yağdırılır kâinata … Setr ayetleri yankır gibi minârelerden ve o ilk örtünme emrine itaat eder gibi…
Tepeden tırnağa örtünür insanoğlu… Soğuk güzeldir…
Ölmüştür arz…
Bir münadi kisvesinde anlatır kar taneleri bembeyaz kefenini giyinince, yeniden dirilişe şahit tutar gibi bizi, ağaçlar etinden sıyrılmış, iskelet makamında bir sûr bekler bahara; haşre alır götürür bizi… Tefekküre daldırır… Güzeldir kar..
Yazın hararetinde göze görünmeyen yardıma muhtaçlara duyarlı kulaklarımızı açar mesela.. Hiç duymadığız feryadları hisseder iliklerimiz.. Taa kuytu köşelerdeki seslerin imdadına medet kıldırılır… Güzeldir …
Şükür sayfasına yazacak çok şey buldurur… Nimeti gösterecek netlik takar gözlerimize…
Ya hu kışın yüzü soğuktur…
Velâkin güzeldir işte…
Hoş geldin ey kış…
Hoşluk getir ve o hoşluğu bizde bırak tâ ki mevlâmızın armağanı olsun…
El Hâsıl, üstad Bediüzzamanın tabir ve tasvirine havale edelim gelin biz bu sanatı:
“Herbir unsurun, her bir nevin, her bir mevcudun, külli ve cüz’î müteaddit vazifeleri ve o her bir vazifenin çok neticeleri ve meyveleri var.
Ve ekseriyet-i mutlakası, maslahat ve güzel ve hayır ve rahmettirler. Ve az bir kısmı, kabiliyetsizlere ve yanlış mübaşeret edenlere veya ceza ve terbiyeye müstehak olanlara veya çok hayırları sünbül vermeye vesile olanlara rast gelir; zahirî, cüz’i bir şer, bir çirkinlik olur, bir merhametsizlik görünür.
Eğer o cüz’î şer gelmemek için rahmet tarafından o unsur, o küllî mevcud o vazifesinden men edilse, o vakit bütün hayırlı, güzel sair neticeleri vücud bulmaz. Bir hayrın ademi şer ve bir güzelliğin bozulması çirkinlik olması itibariyle, o neticeler adedince şerler, çirkinlikler husul bulur.
Demek, birtek şer gelmemek için yüzer şerler, merhametsizlikler irtikab edilir ki, bütün bütün hikmete, maslahata, rububiyetteki rahmete muhalif düşer.
Meselâ, kar, soğuk, ateş, yağmur gibi nevîlerin yüzer hikmetleri, maslahatları içinde bazı dikkatsiz ve ihtiyatsızlar, su-i ihtiyarlarıyla kendileri hakkında şer yapsa, meselâ elini ateşe soksa, “Ateşin hilkatinde rahmet yoktur” dese, ateşin had ve hesaba gelmeyen hayırlı, maslahatlı, merhametli faydaları onu tekzib edip ağzına vurur.
Hem, insanın hodgâm hevesâtı ve süflî ve akıbeti görmeyen hissiyatı, kâinatta cereyan eden rahmaniyet ve hakimiyet ve rububiyet kanunlarına mikyas ve mehenk ve mizan olamaz. Kendi âyinesinin rengine göre görür.
Bütün ruh u canıyla, “Elhamdülillahi Rabbi’l-âlemin. Er-Rahmani’r-Rahîm. Mâliki yevmi’d-dîn” der .”
(ŞUALAR)
“MELEKLERİN BİR KISMI KÜÇÜCÜK OLARAK YAĞMUR VE KAR KATRELERİNE BİNİP SAN’AT VE RAHMETİ İLAHİYYEYİ KENDİ DİLLERİYLE ALKIŞLIYORLAR…”
EL BAKİ HÜVEL BAKİ
[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]Merve DİKİCİ[/toggle]