Helal Gıda Almak – Az Yemek – Mahmud Sâmî Ramazanoğlu (ks)
Mideyi tıka basa doldurmamak, biraz boş bulundurmak, maddî bünyede uzuvların yorulmaması, mânevî melekâtın gelişmesi için zarûrîdir.
Seyr u sülûk ve kelâm-ı kibarda:
– Az yemek,
– Az konuşmak,
– Az uyumak,
– Uzlet etmek,
rahat ve huzur için şarttır.
“Devâların başı az yemekdir.” buyuruşmuştur. Keza hadîs-i şerîflerde:
“Bir insan Allah için az yerse; kalbi nûr ile dolar.” (1)
“Çok yiyip içmeyi îtiyad (alışkanlık) haline getiren kimsenin kalbi kasvetli olur (katılaşır) (Zikrulah yapamaz)” buyurulmuştur. (2)
Orucun (açlığın) veya az yemenin on güzel hassası:
1. Açlıkda kalb safâsı, hafıza kuvvetli; toklukda, ahmaklık, unutkanlık olur.
2. Açlıkda kalb rikkati olur. Duâ ve ibâdetle feyz bulunur. Toklukda, kalb katı olur, ibâdetten zevk alınamaz.
3. Açlıkda kalbde züll ü inkisar ve tevazu olur. Toklukda tuğyan, tefâhur ve kibr olur.
4. Açlıkda fakir ve açlar düşünülür. Toklukda, unutulur, düşünülmez olur.
5. Açlıkda şehvanî, nefsânî istekler kırılır. Toklukda, nefs-i emmâre kuvvet bulur.
6. Açlıkda vücudda uyanıklık ve zindelik olur. Toklukda uyku ve gaflet olur.
7. Açlıkda ibâdet ve tâata devam kolay olur. Toklukda, tembellik ve gevşeklik olur.
8. Açlıkda beden sıhhatli olur. Maraz def olur. Toklukda vücud yıpranır, hasta olur.
9. Açlıkda, bedende hafiflik, ferahlık olur. Toklukda, ağırlık, atâlet olur.
10. Açlıkda sadaka vermeğe, îsâr ve infâka şevk gelir. Kıyamet günü sadakanın gölgesinde oturur.
Oruç tutmak tertibini ehlullah şöyle yaparlardı:
• Kamerî aylarda evvelâ her on günde bir oruç tutarlar. Bir ayda üç oruç olur. Bu birkaç ay devam ettikten sonra vücûd bunun feyzine rahatına alışır. Sonra:
• Eyyâm-ı bîyz (Kamerî ayın 13, 14, 15’nci günlerin) de mütevâliyen (arka arkasına) 3 gün oruç tutulur. Ve birkaç ay sonra da bu hâller tekâmül ettikçe de:
• Haftada iki gün (pazartesi, perşembe günleri) ihtiyarî olarak oruç tutulur.
Bu oruçlarda mânen ve maddeten istifâde ve istifâza edilmesi için evvela Allâh’ın rızâsını gözetmek lâzımdır.
Bu istifâdeye göre mânevî dersin de yükselmesi gerekir. Bunu derse nezâret eden Zât görür ve îcâb edeni tavsiye eder.
Bütün mes’ele ihlâsla, Hak rızâsı için vücûdu yıpratmadan oruçla (az yemekle) vücuddaki letâifi, melekâtı çalıştırmak; böylece nefis tezkiyesine muvaffak olmaktır.
İzinsiz olarak kendi kendine riyâzat yaparak vücûdu büsbütün tâkatdan düşürmek, acâib hayâlâta maruz kalmak da doğru değildir. Her hâl ü kârda itidal üzere bulunmak tekâmül için lâzımdır.
Haddinden fazla gıda vücûda yüktür. Maddî ve mânevî mahzuru büyüktür. Haddinden noksan gıda da zayıflık; hastalık îrâs eder. Bu işe dikkat gerekirdir.
Meşhurdur:
Tabiblere, devânın en şifalısı nedir diye sormuşlar:
– Az yemekdir, diye cevab vermişler…
Hikmet ehillerine, ibâdete en ziyâde şevk veren nedir? diye sormuşlar:
– Az yemekdir, buyurmuşlar.
Zâhidlere, Hakk’a bağlılığı en ziyâde takviye eden nedir? diye sormuşlar:
– Az yemekdir, buyumuşlar.
Âlimlere, ilim hıfzında efdal şey nedir? diye sormuşlar:
– Az yemekdir, demişler.
Âmirlere, en lezzetli ve gıdalı taam nedir? diye sormuşlar:
– Az yemekdir, diye cevab vermişler…
Peygamberlerden sonra en faziletli insan olan Hz. Ebû Bekir’e (ra), Hz. Ali (kerremallâhu veçhen) sormuş:
– He zaman bize tekaddüm ediyorsun (Hayır işlerinde bizden önde gidiyorsun), bu üstün fazileti kazanmana sebeb nedir?
Ebû Bekir Sıddik (ra):
– Allah bilir ya, beş şeyi yapmağı kendime şiâr edinmişim:
1. İnsanları iki kısım gördüm.. Bir kısmı dünyâyı ister, bir kısmı ukbâyı; ben Mevlâ’yı istedim.
2. İslâm’a girdiğimden beri doyasıya yemek yemedim. Mârifetullah (Allâh’ı bilmek ve düşünmek) zevki ve lezzeti, bana dünya taamından daha lezzetli geldi.
3. İslâm’a girdiğimden beri kanasıya su ve şerbetlerden içmedim. Muhabbetullah zevki bana dünya şerbetlerinden daha lezzetli geldi…
Dikkat:
Bu yememek ve içmemek yirmi, otuz gün değil bir ömür devam etmiştir. O iklimde, o sıcak günlerde bunu yapmak nefis terbiyesine ne kadar îtinâ etmekdir. Bu ne sabır… Hele tasaddukda yiyeceğinin birini yiyor, ikisini veriyordu, (radıyallahu anh.) devam ediyor:
4. İslâm’a dâhil olduğumdan beri karşılaştığım iki amelden yani dünya ve âhiret amellerinden, âhiret amelini tercih ettim.
5. Resûlullah’a (sav) mülâzemet ettim. Ondan bir saat bile ayrılmamağa gayret eyledim. Hicret-i seniyyede “SEVR” mağarasında beraber bulundum.
Mahmud Sâmî Ramazanoğlu (ks) Mükerrem İnsan kitabından alınmıştır.