HADiS VE SÜNNETiN MAHiYETi
Başlıktaki “mahiyet” kelimesi objektivist ve pozitivist bir anlayışı çağrıştırmasına rağmen, bu panelin organizatörleri tarafından belirlendiği için tarafımdan başlığa müdahale edilmemiştir. Ama baştan şunu hemen belirtelim ki, bu tebliğde sünnetin mahiyetini ortaya koyma gibi objektivist bir tavır içinde olmayacağız. Bu tebliğimizde sadece sünnet anlayışları sorgulanacak ve kendi sünnet anlayışımızın ana çizgileri sunulmaya çalışılacaktır.
Tarih boyunca ve günümüzde sünnetin neliği üzerinde yapılan tartışmalarda genellikle sünnetin mahiyetini tayin etmenin mümkün olup olmadığı hususunun göz ardı edildiğini, tartışmaların sünnet anlayışlarının sübjektifliğinin pek farkında olunmadan yapıldığını müşahede etmekteyiz. Bu gün artık bilim camiasının – özellikle de insan bilimlerinde – harcıalem bir paradigma olarak kabul ettiği, öznenin sübjektifliğinin, ülkemiz din bilimcilerince yeterince ele alınmayışı çok dikkat çekicidir. Bunun sebepleri üzerinde durmak bu tebliğin konusu dışındadır. Biz sadece sünnet kavramının sübjektif yönleri ile bu kavramın bireysel ve toplumsal plandaki oluşumu üzerinde durmak istiyoruz.
Dini bilginin entelektüel ve avami boyutu
Müslümanlar herhangi bir soruna çözüm aradıklarında tabii olarak bu konuda dinin hükmü nedir diye som:aktadırlar. Sünnet söz konusu olduğunda da sünnetin dindeki yeri ve dini dayanakları nedir sorusunu sormalarından daha tabii bir şey olamaz. Dini bilgi doğuştan gelmediğine ve herkesin bilgisi aynı seviyede olmadığına göre, bir konuda dinin hükmünün ne olduğunun belirlenmesinde hangi bilgi düzeyi yeterli olacak ve bu yeterliliğe kim karar verecektir. Bu sadece bilimsel değil, toplumsal, kültürel, siyasi, ekonomik boyutları da olan bir sorundur. Tabii ki her dindar dinini elinden geldiğince öğrenecektir. Bu konudaki çabaları son derece takdire şayandır. Bu konudaki çabalara kimsenin karşı çıkması düşünülemez. Ama bu, dinin entelektüel boyutunun göz ardı edilmesine yol açmamalıdır. Dinin entelektüel boyutu her dindarın girebileceği bir alan değildir. Her toplumun kendi içinde geliştirdiği kriter ve gelenekiere göre tespit edilen bir ehliyeti gerektirir. Bu gerçeğe rağmen birtakım populist söylemlerle dini bilgi avamileşmekte, din, her önüne gelenin üzerinde ahkam kestiği bir alan haline gelmektedir. Çoğu iyi niyetli ve insanları dinlerini öğrenmeye teşvik amaçlı ; din her inananını ilgilendiren hayati bir konudur,uzmanların tekelinde değildir, herkes dinini en iyi şekliyle öğrenmelidir, islamda dini otorite ve ruhbanlık yoktur, Kur”an apaçık bir kitaptır, Kur’an bize yeter,Herkes dinini Kur”andan öğrensin gibi söylemler dini bilgi seviyesinin yükselmesi yerine, paradoksal olarak dini bilginin hafife alınmasına yol açmaktadır
[toggle title=”Yazar hakkında” state=”open” ]Prof .Dr . Selahattin Polat[/toggle]