Feministler ve Erken Evlilik (1)
Türkiye pek çok kültürün bir arada yaşadığı bir mozaik. Kültürler arasında ciddi farklılıklar var. Bu da ülkemiz için bir zenginlik. Tabii saygılı olup herkesi kendimize benzetmeye çalışmadığımız sürece.
Mesleğim gereği seminer vermek için pek çok ile gittim. İller arasındaki farklılıkları gözlemleme fırsatım oldu. Doğu hep ilgi alanım oldu ve Doğu’da gitmediğim il çok az kaldı. Sadece il değil ilçelere de gidiyorum ve orada sadece seminer verip gelmiyorum. Hanımlarla yemek yiyoruz, sohbet ediyoruz; onlara sorular soruyorum ve onların evlilik yaşantısını ve hayata bakışlarını anlamaya çalışıyorum.
Doğu’ya gittiğimde beni şaşırtan şey, kadınların zannettiğimiz gibi eziliyor olmayışları. Tabii istisnalar vardır, ezilen kadınlar vardır fakat çoğunluk değil. Hatta bazı yerlerde kadınlar erkekler üzerinde baskın konumdalar.Fakat Batı’da yaşayan bizlerin Doğu kadınları deyince zihnimizde kalan, dizi ve filmlerin etkisi ile olsa gerek; hep ezilen, horlanan, ötelenen kadınlar… Oysa Doğu’da kadın gayet kıymetli, erkekleri de Batı’nın erkeklerine göre, kadınlara çok daha saygılılar. Doğu’da çok fazla aşiret var ve aşiretler kızlarına değer verdikleri gibi evlendikten sonra bile kızların takip edip damada gözdağı vermekten sakınmıyorlar. Hatta aşiret kızı ile evlenen erkekler “Ağabeylerine mi güveniyorsun da dilin bu kadar uzun” diye sitem ederlermiş.
Doğu kadınlarının ezildiği ve horlandığı fikrine sahip olmamızın bir nedeni de erken evleniyor ve çok çocuk doğuruyor oluşları.
“Ayyy yazık kadına bak! Kaç yaşında evlenmiş, kaç çocuk doğurmuş…” diye Batı’dan bakıp acıyoruz. Oysa onların hallerinden hiçbir şikayetleri yok. Korunmayı bilmedikleri için ya da kocalarının zoru ile doğuruyor değiller, doğurmak istedikleri için doğuruyorlar. Onlar için doğurmak bir özgürlük gibi görünüyor. Batı’da feminist kadınlar “Çatır Çatır Boşanıyoruz” pankartları açarken Doğu’nun kadınları çatır çatır doğuruyor.
Doğu kadınlarına çocuk doğurmak ve büyütmek zor gelmiyor. Batı tarafının kadınları gibi; çocuk ile kafayı yemek, ayrı oda döşemek, çocuğum iki lokma az yedi diye bütün günü kendine ve kocasına zehir etmek, çocuğun okul ödevlerini yapmak, az aldığı not için üzülmek, çocuğun sınav zamanları kafayı yemek gibi çağın hastalıkları onlarda yok. Onlar çocuklarının çokluğu ile övünüyorlar. Batı’nın kadınları gibi kazara değil, bile bile doğuruyorlar.
Doğu’da çocuklar anne için bir yük değil, tam aksi yükü paylaşan, azaltan yardımcılar. Aileler tarafından çocukların zaruri ihtiyaçları karşılanıyor ve çocuklar kendi kendilerine kardeşleri, akraba çocukları, arkadaşları ile büyüyorlar. Kadınlar kendilerine kalan vakitlerini genellikle, renk renk yöresel kıyafetlerle, takı ve süs eşyaları ile kocalarına süslenmek için harcıyorlar. Doğu’nun kadınları, kocadan değil de kayınvalideden, görümce ve eltilerden daha çok şikayetçiler. Yani kadınlar yapıyor birbirlerine ne yapıyorlarsa.
Bizim Batı’lı feministler takmışlar kafayı Doğu’nun kızları erken evlenmesin, çocuk doğurmasın, üniversite okusun, çalışsın…
Onların istedikleri bu değilse size ne oluyor? Devlet eğitim sistemini işletir fakat ilköğretim dışında eğitim için kimseyi zorlayamazsınız. Her kadın lise ya da üniversite okumak zorunda değil. Batı’daki kadınlar için de geçerli bu. Kızların okumasına takmış millet kafayı. Sanki erkeklerin hepsi üniversite mezunu da kızlar eksik kaldı!
Okumayan erkekler olduğu gibi okumayan kızlar da olacak, imkanı olduğu halde okumak istemeyene saygı duymak gerek. Herkes aynı yetenek ve düşüncede yaratılmamış. Ev hanımı olmak isteyen kadına da, işçi olmak isteyen erkeğe de saygı duymamız lazım. Ayrıca onların yaptığı iş, üniversite mezunlarının yaptığından daha değersiz değil. Herkes pazılın bir parçasını oluşturuyor, bütünü tamamlıyor. Birimiz olmadan diğerimiz eksik kalır.
Üniversite mezunlarının diploma kibri ile “Ayy yazııık! İnsancıklar okuyamamış.” küçümsemesi aslında kendinin de okuyamadığını gösterir. Âyet-i Kerime’de buyrulduğu gibi “Nice kitap taşıyan eşekler vardır.” Allah onlardan etmesin. Batının insanları daha bilgili olabilir fakat Doğu’nun insanlarında bilge daha çok. Hayat mektebinde okuyorlar.
Ben Doğu’da daha çok yirmi yaş üstü hanımlarla muhatap oldum. Medyanın ve feministlerin çalışmaları sonucu yeni nesil Doğulu kızların Batılı kızlara benzediği, arada bir fark kalmadığı da söyleniyor.
Batının feminist kadınları tutturmuşlar Doğu’nun bütün kadınlarını kendimize benzeteceğiz diye. Kendi acınacak hallerinin hiç farkında değiller. Feminist kadınların çoğu ya evlenmemiş ya da ayrılmış. Bekarın da evli olanların da yüzünden mutsuzluk akıyor. Tesettürlü olanlar da dahil, erkeksi ve sertler. Kadınlığın inceliğini, narinliğini, latifliğini, çocuksuluğunu kaybetmişler. Kadınlık dışında her şeyi biliyorlar.
Evli olanlar dağ taş gezerken, “Kocam özgürlüğüme karışamaz” diye övünüp Doğu kadınlarına örnek olmaya çalışırken çoğunun evde “Dişi diktatör gitti de bir rahat nefes aldım.” diye karısının evde olmayışına şükürler eden kocası var. Karısından ve onun her şeyi bilen hallerinden, üzerinde kurduğu baskıdan bıkmış, sinmiş kocalar… “Git” diyorlar “Git sen hizmet et, kadınlara özgürlüğün güzelliğini anlat ben arkandayım.” diyorlar. Kadın gitsin ki adam bir parça özgürlüğün tadını yaşasın. İki akraba görsün. Ahhh bu devrin kadın zulmü altında inlemeye bile korkan kocaları! İşiniz zor. Fakat şunu unutmayın: zulme rıza da zulümdür.
Erken evlenen ailelerin kocalarına af gündeme geldiğinde feminist kadınlar çıldırdılar. Hükumette geri adım atınca şimdi zafer çığlıkları atıyorlar. Peki bu feministlerin dertleri erken evlilik mi yoksa sadece evlilik mi? Devam edecek…
Yazar: Sema MARAŞLI