Tüm Yazılar

“Faiz Yiyenler” eserinin tamamı

Allah’a ve resulüne savaş açtılar… Allah onlara lanet etmiştir… Rızıklarındaki bereket kaldırılır… Kabirlerinden şeytanın çarpıp delirttiği kimse gibi kalkarlar… Cehenneme atılırlar… Karınları ev gibi büyüktür ve içlerinde yılanlar vardır… Kanlı bir nehirde bekletilirler. Dışarı çıkmak istediklerinde çenelerine taşlar atılır ve tekrar nehrin ortasına döndürülürler…

Evet, Kur’an’ın ayetleri ve hadis-i şerifler, faiz yiyenleri saymış olduğumuz sıfatlarla vasfetmiş ve onların uğrayacağı cezaları bu şekilde bildirmiştir. Bizlerin bu eseri hazırlamasındaki maksat, faizin ne kadar büyük bir günah olduğunu ayet-i kerime ve hadis-i şerifler ile anlatmak ve faiz yiyen Müslümanları bu günahtan menetmektir. Amacımız, Rabbimizin hükümlerini duyurmak ve faiz yemenin nasıl bir günah olduğunu bilmeyenlere, işlerinin akıbetini göstererek bu günahtan uzaklaştırmaktır. Zira insan bazen bir günahı, cezasını ve büyüklüğünü bilmeden, günahı küçümseyerek işler. Günahı küçümsemek haddi zatında küfürdür; ama maalesef bu asrın birçok Müslümanı günahı küçümsemekte ve günaha pervasızca dalmaktadır. Bu günahlardan biri de faizdir. Maalesef faiz, namaz kılan müminlerin bile bir kısmını kuşatmış; bir kısım müminler faiz yerken, bir kısmı da kredi adı altında faiz almakta ve işlemiş oldukları günahın büyüklüğünden ve bu günahın cezasından gaflet etmektedirler.

İşte bizler bu eserde faiz günahının büyüklüğünü beyan ederek, dünyevi ve uhrevi cezalarından bahsedeceğiz. Umuyoruz ki bu eser, faiz günahına bulaşanların tövbe etmesine ve bir daha bu günaha düşmemelerine sebep olur. İnayet ve tevfik Allah’tandır.

Şimdi, faiz günahına bulaşanları Allah’ın ayetleriyle ve Efendimiz (s.a.v)’in hadis-i şerifleriyle baş başa bırakıyoruz. Rabbim hepimize hisse almayı nasip etsin!

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve eğer müminlerseniz faizden kalanı bırakın. Eğer böyle yapmazsanız, o zaman Allah’a ve Resulüne karşı savaş açmış olduğunuzu bilin.” (Bakara 278-279)

Bu ayete dikkat etmek gerek! Şöyle ki: Kur’an’da hiçbir günah için, “Allah’a ve Resulüne karşı savaş açma” tabiri kullanılmamıştır. Allah’a ve Resulüne karşı savaş açma ifadesi sadece faiz yiyenler için kullanılmıştır. Faizin Allah-u Teâlâ katında ne kadar büyük bir günah olduğunu açıklamaya herhalde bu kadarı yeter. Şimdi ey faiz yiyen kişi! Yemiş olduğun faiz sebebiyle nasıl bir savaşın içine girdiğinin farkında mısın? Sen faize bulaşarak Allah’a ve Resulüne savaş ilan etmiş oldun. Allah ile savaşan hiç galip gelir mi? Resulüne savaş açan hangi yüzle O’ndan şefaat ister?

İbni Abbas hazretleri tefsirini yapmış olduğumuz ayet-i kerime hakkında şöyle der: Kıyamet günü faiz yiyen kimseye: “Savaş için silahını al.” denilecektir. “Böyle yapmasanız -yani faizi terk etmezseniz- Allah’a ve Resulüne karşı savaş açtığınızı bilin.” ayet-i kerimesi bunun delilidir. Şimdi ey faiz alan veya veren kişi, o gün, “Savaş için silahını al.” sözüne muhatap olduğunda hangi dünya malın seni kurtaracak? Allah ile savaşmaya gücün var mıdır? O günkü pişmanlığını tasavvur edebilir misin? Gel, o gün bu pişmanlığı yaşamadan önce bugün tövbe et ve hak sahiplerine hakkını teslim et.

Ebu Hüreyre hazretlerinden rivayet edilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Yedi helak edici şeyden kaçınınız.” Oradakiler: “Ey Allah’ın Resulü, bunlar nelerdir?” dediler. Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah’a ortak koşmak, sihirle uğraşmak, ölümü hak eden kişiler hariç Allah’ın yasaklamış olduğu cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, düşmana hücum sırasında geri kaçmak, namuslu ve hiçbir şeyden habersiz kadınlara zina iftirasında bulunmaktır.” (Buhâri, Müslim). Şimdi faizin bir tutulduğu diğer 6 günaha bir daha bakalım: Şirk, sihir, adam öldürme, yetim malı yeme, savaştan kaçma ve namuslu kadınlara iftira etme. Hadis-i şerifte belirtilen bu helak ediciler, kişinin ahiret hayatını perişan eden en büyük günahlardır.

Şimdi faiz yiyen ve yediren kimseye deriz ki: İnandığın ve iman ettiğin Peygamberimiz, pervasızca daldığın faiz günahına “helak edici” diyor. Acaba helak olmaktan hiç korkmuyor musun? Yoksa Peygamberinin sözüne mi itimadın yoktur? Ya da itimadın var da unutulacağını mı, hesabının sorulmayacağını mı zannediyorsun? Yalan söyleme ihtimali olan insanların uyarılarını dinler ve tehlike ihtimali yüzde bir bile olsa o yolu terk edersin de, yalan söyleme imkânı olmayan Peygamberinin uyarısını neden dinlemez ve başta faiz olarak diğer günahlardan neden kaçınmazsın? Buna cevabın var mıdır?

Bakara suresi 275. ve 278. ayetler arasında şöyle buyrulmaktadır:

Faiz yiyenler kabirlerinden ancak şeytan çarpmış kimselerin kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların,  “Alışveriş de faiz gibidir.” demeleri yüzündendir. Hâlbuki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kim, Rabbinden kendisine gelen bir öğüt üzerine faizciliğe son verirse, geçmişte olanlar kendisine aittir ve hakkındaki hüküm de Allah’a kalmıştır. Kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennemliktir, orada temelli kalacaklardır. Allah faizi mahveder, sadakaları bereketlendirir. Allah nankör ve günahkâr olan hiç kimseyi sevmez.

Bu ayet-i kerimede şu noktalar üzerinde duracağız:

1- Birinci Nokta : Faiz yiyenler kabirlerinden şeytanın çarpıp delirttiği kimseler gibi kalkarlar. Bu, faize bulaşanlara verilen bir cezadır. Avf İbni Malik’ten rivayet edilen bir hadis-i şerifte Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Af olunmayan günahlardan sakınınız… Onlardan biri de faiz yemektir. Her kim faiz yerse kıyamet gününde deli ve çarpılmış olarak gelir.” Daha sonra Efendimiz (s.a.v.) tefsirini yaptığımız ayet-i kerimeyi okumuştur: Faiz yiyenler kabirlerinden ancak Şeytanın çarpmış olduğu, delirmiş bir şahıs gibi kalkarlar. (Taberani)

Ey faiz yiyen kişi! Üç günlük dünya malı için, kabirden şeytanın çarpıp delirttiği kimse gibi kalkmaya razı mısın? Bırak kazanmaya çalıştığın azıcık malları, dünyanın kendisi ve tamamı buna değer mi? Dünyada kaç günün kaldı? Bütün dünya senin olsa, ölümle, “haydi dışarı” denilmeyecek mi? Çok kısa bir zaman sonra dünyayı ve sevdiğin malları terk etmeyecek misin? Evet, faizden kazandığın malları terk edeceksin, lakin günahını sırtına yükleyip gideceksin.

Zikrettiğimiz ayet-i kerimede üzerinde duracağımız 2. ikinci nokta, faiz yiyenlerin: “Alışveriş de faiz gibidir.” demeleridir. Yani onlar faiz ile alışverişi aynı kefeye koymuşlardır. Onların bu sözünü bu asrın faizcileri de söylemekte ve şöyle demektedirler: Biz alışveriş yapıyoruz. Parayla parayı satıyoruz. Bunun diğer alışverişten farkı yok ki…”

Onların bu sözlerine karşı ayet-i kerimede Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Hâlbuki Allah alışverişi helal, faizi haram kılmıştır.”

Ey faize bulaşan Müslüman! Artık Allah’ın bu sözü üzerine hâlâ “faiz de alışveriş gibidir.” mi diyeceksin? Bil ki faiz alışveriş gibi değildir. Çünkü Allah faizi haram, alışverişi ise helal kılmıştır. Allah’ın bir şeyi haram kılması ondan kaçınmak için yeterli bir sebep değil midir?

Zikrettiğimiz ayet-i kerimede üzerinde duracağımız 3. üçüncü nokta: “Kim de yeniden faize dönerse işte onlar cehennemliktir, orada temelli kalacaklardır.” bölümüdür. Ey faize cesurca dalan insan! Görüyor musun, Rabbin faiz yiyenlerin akıbetini cehennem olarak bildirmiş ve orada ebedi kalacaklarını haber vermiştir. Bu haber seni korkutmuyor mu? Kalbine ne oldu ki, Rabbimizin korkutmasından bile hisse alamıyorsun? Ya da zannınca Cehenneme girmek ve orada ebedi kalmak kolay bir şey midir? Eğer sana kolay geliyorsa, Cehennem ile ilgili hazırlamış olduğumuz eseri seyretmeni tavsiye ediyoruz. Göreceksin ki, Cehennem hiç de öyle kolay girilecek bir yer değildir.

Zikrettiğimiz ayet-i kerimede üzerinde duracağımız 4. dördüncü nokta: Allah’ın faizi mahvetmesi ve sadakaları bereketlendirmesidir. “Mahvetmek”  olarak manalandırdığımız kelimenin kökü “mahk”dır. Mahk, bir şeyi yavaş yavaş eksiltip bereketini gidermektir. Faizin bereketinin giderilmesi ya dünyada ya da ahirette olur. Dünyadakine gelince, Efendimiz (s.a.v.) bu mahvolmayı şöyle beyan eder: “Faiz çok da olsa sonunda aza dönüşür.”  İşte bu sırdandır ki, faiz yiyenler eninde sonunda sefil olmakta ve perişan bir şekilde ölmektedirler.

Faizin ahiretteki mahvına gelince, İbni Abbas hazretleri bu konuda şöyle der: “Allah-u Teala, faiz yiyenin ne sadaka, ne cihat, ne hac, ne de sıla-i rahmini yani akraba ziyaretini kabul etmez.” (Hazin tefsiri)

Ey faize bulaşan kişi! Bil ki aldığın faiz mahvedilecektir. Yani malının bereketi gidecek ve elindekinden de olacaksın. Ama asıl mahv, ahirettedir. Faiz yemen sebebiyle, işlemiş olduğun salih amellerin yüzüne çarpılacak ve öyle pişman olacaksın ki, hayal bunun tasavvurundan acizdir. Gel aklını başına al, bugün tövbe et ve her türlü faizli muamelene bugün son ver.

Cabir İbni Abdullah hazretleri şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) faiz yiyene, yedirene, kâtibine ve şahitlerine lanet etmiş ve “Onların hepsi günahında ve vebalinde eşittirler.” demiştir. (Müslim, Ebu Davud, Tırmizi, Nesei, İbni Mace)

Bu hadis-i şerifi, “Ben faiz yemiyorum, sadece ev almak için, araba almak için kredi aldım” diyenlere gösteriyor ve onlara diyoruz ki, haram kılınan şey sadece faiz yemek değildir. Faiz vermek, hatta kâtipliğini ve şahitliğini yapmak da haramdır. Ve Peygamberimiz (s.a.v.) alanın da verenin de, kâtibinin de şahidinin de bu günahta ve vebalde eşit olduklarını beyan buyurmuştur.

Ne oldu bu asrın Müslümanlarına ki, faize kredi ismini takmışlar da onu kendilerine helal yapmışlar. Yoksa faizin adını değiştirip ona kredi dediğimizde faiz helal mi oluyor? Faiz alan,”Kredi aldım” diyor, “faiz aldım” demiyor. Acaba faize kredi adını takınca mesul olmayacağını mı zannediyor? Ya da kredinin faiz olduğunu mu bilmiyor? Biliyor, hem de çok iyi biliyor, lakin her günaha bulduğu gibi buna da bir mazeret buluyor ve mazereti sebebiyle kurtulacağını zannediyor. Yani her zaman yaptığını yapıyor ve kendi kendini kandırıyor.

Buhari’de zikredilen bir hadis-i şerifte, Semure ibnu Cundeb (r.a.) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Ben, bu gece rüyamda iki kişi gördüm. Onlar bana geldiler, ardından onlar beni düz bir yere çıkardılar. Birlikte yürüdük, nihayet kandan bir nehir üzerine geldik. O nehir içinde ayakta dikilmiş bir adam vardı. Nehrin kıyısında da bir adam vardı. Önünde bir takım taşlar vardı. Nehirdeki adam yüzerek sahile doğru gelip çıkmak isteyince, sahildeki adam onun çenesine bir taş atıyor, nehirdekini eski yerine döndürüyordu. Çıkmak için sahile doğru gelmeye her teşebbüs ettikçe, sahildeki hemen onun çenesine bir taş fırlatıyor, o da eski yerine dönüyordu. Ben o iki meleğe: “Bu nedir?” dedim. Meleklerden biri: “O nehirde gördüğün kimse faiz yiyendir.” dedi. Şu unutulmamadır ki, Peygamberimizin rüyaları rüyay-ı sadıkadır ve rüyasında O’na gösterilen her şey gerçektir ve vahiydir. Yoksa Efendimiz (s.a.v.) gerçek olmayan bir rüyayı –hâşâ- sohbet ve laf olsun diye anlatmaz.

Şimdi hadis-i şerifi tahlil edelim: Kandan bir nehir var ve bu kandan nehrin içinde ayakta dikilmiş, tek derdi bu nehirden çıkmak ve kurtulmak isteyen kişi var. Her ne zaman kurtulmak için sahile yanaşsa, sahildeki kişi onun çenesine taş atıyor, nehirdeki kişi de eski yerine dönüyor. Ve bu hadise nehirdeki kişinin sahile her çıkmak istemesinde tekrarlanıyor. Peki, kanlı nehirde kalmaya mecbur tutulan kişinin suçu ne?… Faiz yemek!

Ey faiz yiyen insan, şimdi sana soruyorum: Bu azaba dayanabilir misin? Ehl-i cennet, Cennet ırmaklarında yüzerken; kanlı bir nehirde kalmaya sabredebilir misin? Elbette sabredemezsin. Madem sabredemezsin, o halde seni bu duruma düşürecek günahı ne diye işliyorsun? Yoksa ölümün gelmeyeceğini ve hesap divanının kurulmayacağını mı zannediyorsun. Ya da Peygamberimizin sözlerinden mi şüphe ediyorsun. Eğer şüphe içindeysen bil ki, O zat kendisine vahyedilenden başkasını söylemez. O ne derse doğrudur ve hakikattir. Gel, faiz günahından şimdi tövbe et ve bu çirkin günahtan vazgeç. İnşallah Allah seni affeder de, kanlı nehre mukabil Cennet havuzlarında yüzersin.

Nesei’de zikredilen bir hadis-i şerifte, Ebu Hüreyre hazretleri (r.a.) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: Bir zaman gelir ki insanlar faiz yerler. Her kim faizi yemese bile ona da tozu bulaşır.

Efendimizin haber verdiği, insanların faiz yediği, yemeyenlere ise tozunun bulaştığı asır herhalde bu asırdır. Bu asrın insanları faize kredi adını takarak kolayca faiz vermekte ve almaktadır. Bu büyük günah, namaz kılan insanların bir kısmını dahi kuşatmış, takva sahibi olarak yaşamaya çalışanları bir kısmını bile içine almıştır. Birçok kişi işini büyütmek gayesiyle bankalara başvurmakta ve kredi adı altında faiz almakta ve faiz vermektedir.

Faiz yemeyenlere gelince, onlara da faizin tozu bulaşmaktadır. Yani ya yediği ekmeği üreten fırın faizle bu ekmeği üretiyor; ya giydiği elbiseyi üreten firma faizle bu elbiseyi dikiyor; ya aldığı evi yapan müteahhit faizle bu evi yapıyor; bazen de evi yapan kişi, faiz alan birisine evini satıyor. Bunlar gibi onlarca muamele faiz yiyenlerle ve ürününü faizli parayla üretenlerle yapılıyor. Kişi faize bizzat bulaşmasa da faizin tozunu yutmak zorunda kalıyor.

İbni Mace’de zikredilen bir hadis-i şerifte, Ebu Hüreyre hazretleri (r.a.) şöyle demiştir: Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: İsra gecesinde bir kavme uğradım. Karınları evler kadardı. İçlerinde senin dışarıdan göreceğin şeklide yılanlar vardı. “Bunlar kimdir ey Cebrail!” dedim. “Faiz yiyenlerdir.” dedi.

Fesübhanallah… Faiz yiyenlerin ahiretteki cezasını işittiniz mi? Cenab-ı Hak, faiz yiyenin karnını ev kadar büyütüyor ve içine yılanlar koyuyor. Bu yılanlar da dışarıdan gözüküyor. Ya Rabbi! Bu nasıl bir cezadır! Bu azaptan ve bu azaba düşmemize sebep olacak faiz günahından sana sığınıyoruz.

Ey korkusuzca faiz alan ve faiz veren kişi! Kendisine iman ettiğinin Peygamberinin vermiş olduğu haberi dinledin mi? Eğer tövbe edip faizi terk etmezsen azap olarak mahşer günü karnın ev kadar büyütülecek ve içinde yılanlar dolaşacak. Sen sivrisineğin sokmasına bile dayanamazken, karnındaki yılanların seni ısırıp sokmasına nasıl dayanacaksın? Üç günlük dünyanın menfaati için bu azaba razı mı olacaksın. Şöyle demen daha doğru olmaz mı: Ya Rabbi, ben bu azaplardan ve faiz yemenin bu kadar büyük günah olduğundan gafildim. Biliyorum, gafletim ve cehaletim mazeret olamaz. Çünkü madem Müslümanım, o halde okuyup öğrenmeliydim. Lakin senin bu kulun bu günahları işledi. Şimdi ne yapsın? Senden başka kime gidip af dilesin. Senden başka kim var ki, kapısına gidilsin? Senden başka Rab yok ki, ondan af dilensin. Ya Rab! Ben Efendisinden kaçmış bir köle gibi, senden kaçmış, günah vadilerinde geziyordum. Lakin şimdi aklım başıma geldi. Bütün günahlarımdan, bilhassa faiz günahımdan af diliyorum ve bir daha işlemeyeceğime sana söz veriyorum. Beni affet, sen affedicisin ve affetmeyi seversin…”

Acaba şimdi böyle dua etmek ve Allah’tan af istemek en doğru hareket değil midir? Yoksa bu kadar ayet-i kerimeleri ve hadis-i şerifleri dinlediğin halde hala faiz günahına devam mı edeceksin? Sakın devam etme ve tövbeyi geciktirme. Unutmaki yerin üstü yarınlarla yerin altı ise keşkelerle doludur. Sonra bir bakarsın, toprağın altındasın ve kabirde pişmanlık naraları atıyorsun. Ancak o gün çok geçtir ve hiçbir pişmanlık sahibine fayda vermez.

Faiz konusunda zikredebileceğimiz daha birçok hadis-i şerif var. Biz ilgilenenleri hadis kitaplarının faiz bölümüne havale ederek sözü daha fazla uzatmaya gerek duymuyoruz. Çünkü tövbede nasibi olan için, zikrettiğimiz ayet-i kerimeler ve hadis-i şeriflerden biri bile hidayet ve tövbe için yeterlidir. Tövbeden nasibi yok ve günahta ısrar edici ise, dünyaları da nakletsek beyhudedir, ona fayda vermez.

Bizler bu eseri, hesap günü Rabbimize karşı bir mazeret olması için hazırladık. Rabbimiz bizlere: “Ey kullarım, ben sizlere ilim vermiştim. İnsanlar faiz yerken siz onlara faizin katımda büyük günah olduğunu söylediniz mi? Onları uyardınız mı?” dediğinde, biz: “Evet ya Rab, senin kullarını gücümüz nispetinde uyardık ve ikaz ettik. Ayetlerini ve Resulünün sözlerini onlara naklettik. Gücümüz buna yetiyordu, bu kadarını yapabildik.” diyebilelim.

Ya Rabbi! Senin rızan için hazırladığımız bu eseri dergahında kabul eyle. Mahşer günü yüzümüzün aklığına vesile eyle. Bu eseri, faize bulaşanların tövbe etmesine ve faiz günahından vazgeçmelerine vesile kıl. Ve bu eseri, bu hizmette maddi ve manevi gayret gösteren ehl-i hamiyet kardeşlerimizin günahlarına kefaret yap. Âmin.

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.