Erkeklere kadın gözüyle bakmak – Faruk Beşer
Geçenlerde ‘Bizim mahallenin kadınları’ diye bir yazı yazmış ve Feministler kızıyor diye gerçekleri söyleyemeyecek miyiz? Diye de sormuştum. Twitter’da da, ‘erkek evine gereği gibi bakıyorsa eşinin çalışmasına izin vermeyebilir. Ama izin verirse artık onun maaşına karışamaz’ diye yazmıştım. Bunlara web sayfalarında pek çok yorum yapıldı. Sadece bayanların yazdıklarından bazılarını, isimlerini vermeden ve söylenenlerin çoğunu haklı bulduğum için buraya almak istiyorum. Ta ki, düşünmemiz gereken çok şeyin olduğunu hep birlikte görelim:
Feministler kızıyor diye değil, adil olmak zorunda olduğunuz için bunları yazmamalıydınız. Kadınların başörtüsünün üstündeki gözlükten şikâyet ediyorsanız, tutarlı olacaksanız, erkeklerin dar pantolonlarını da eleştirmelisiniz. Kot pantolon, dar kesim tişört giyen bir erkek de birilerine, “bakmayın sakalıma, sizinle paylaşacak çok şeyim var” demektedir o zaman. Kadınları eleştirerek sadece feminizmi güçlendiriyorsunuz. (Tabii ki, bu ‘kadınları eleştirme’ ifadesine katılmıyorum. Kadın olduğu için kadını eleştirme ne demek? Biz bundan uzağız. FB).
Ey erkekler, niye sizin gündeminizde pahalı kafelerde para harcayan baylar yok? Ben pahalı kafelere gidip insanlar ne giyiyor, ne içiyor diye bakmıyorum. Gözlerinize sahip çıkın bence, siz de rahat edersiniz, üstelik bu Allah’ın emri.
Gözünü kısan bir erkek kadınların topuzunu gündem yapamaz, bunu da eklemeden geçemeyeceğim.
Yazınızda maalesef haklı eleştirileri haksız örnekler üzerinden yürütmeye çalışmışsınız. Diyelim ki, ben araba kullanıyorum ve migren rahatsızlığım sebebiyle güneş ışığından korunmak zorundayım ve tabii olarak güneş gözlüğü kullanıyorum. Kapalı ortamlarda da gözlüğü başörtümün üzerinde tutuyorum, dinimiz açısından bunun nasıl bir sakıncası olabilir ki? Bence suizanna düşmüşsünüz bu iddianızla. Üstelik eşim güneş gözlüğü takmanın erkeklerle direk göz temasını engellediğini düşündüğünden dolayı bu konuda beni destekliyor.
Hem hocanın hem de okuyucuların yazdıklarına bakınca iki taraf da haklı diyorum, ama diz kapağında da olsa kapri/şort giyen, gömleğinin üst düğmelerini açıp kıllarını sergileyen, daracık pantolonlar giyen, top sakallı-keçisakallı erkekler çevreyi sarmış durumda. Bir kere de erkekler için bir şey yazabildiniz mi? Yoksa cesaretiniz sadece hanımlara mı hocam?
Bu tarz genellemeler ile büyük bir yanlışa girdiğinizin farkında değilsiniz. Nice genç kızlar bilirim, o eylemden o eyleme koşan, çok ‘’Müslüman bir erkeğin’’ bakışları dolayısıyla gitmek istediği konferanslara gitmeye çekinen. Biz -yine büyük bir edepsizlik sonucu- okuduğumuz karma eğitimde sık görüşmek durumunda kaldığımız erkeklerin göz rengini, kıyafetini vs. hatırlamazken, dikkat etmezken, yüzüne bakamazken erkeklerimizin bizi ne kadar da çok incelediğini gördükçe şaşırıp kalıyoruz. Yaşıyoruz, hayattayız ve bu hayatta kurduğumuz tüm erkek ilişkilerinde bir sınır gözetmeye çalışıyoruz. Fıkhın gerekliliğini dikkate almaya çalışıyoruz. Fakat bir yerlerden devamlı hadsiz, edepsiz, kitapsız vs. olarak damga yiyoruz. Kadınların giyimi hakkında gerek sokakta gerek akademide gerek camide söz söyleme hakkını kendinde bulan kim varsa önce kendi gözlerini kontrol etsin, sonra konuşalım, tabii kadını kişi olarak görüp konuşmaya değer bulursanız.
(Bu cümlelere tabii ki, haşa! Esteğfirullah! demek zorundayız. Bunlar bizim söylediklerimiz değil. Kaldı ki, Allah’ın kişi kabul ettiğini biz ne hadle kabul etmeyebiliriz ki? FB).
Kadının çalışması bir ihtiyaçtan, bir çaresizlikten ise kadın ne yapabilir? Eşi kimsesi yok, ya da var da çalışamıyorsa ne yapacak?
Erkekler kadınlara karşı kocalık görevlerini yapmayıp, kadını ezdikleri için kadınlar başkaldırıyorlar.
Devlet pozitif ayrımcılıkla kadına pek çok ayrıcalıklar verdi. Onun için şimdi yüzde seksen erkek, çalışan kadın arıyor. Kimse huyunu, ahlakını sormuyor! Üstelik bunu en çok muhafazakâr kesim yapıyor. İlk görüşmede kpss, maaş vs soruyorlar, pek çoğu evlilik değil, anlaşmalı iş ortalığı arıyor.
Daha da açık ifade etmek istiyorum. Erkeğin cinsel beklentileri olmayınca seçenekleri çok ama aynı şeyi kadın yaşarsa ona, sabret deniyor.
Kadının boşanması hala hoş görülmüyor. Kadın çalıştığı için zorluklara katlanmıyor deniliyor, hayır aksine kadın ekonomik ve psikolojik şiddete maruz. Hem maaş kartlarımız kocalarımızın ellerinde, hem de onlar bizden şahane bir eş olmamızı bekliyorlar. İşin daha da trajik yanı, kadın mutsuzsa adam tehdit ediyor, boşamıyor. Psikolojik, ekonomik, manevi şiddet uyguluyor.
Çalışan kadın bugün bu sıkıntılara maruz, özellikle muhafazakâr kesimde böyle. Diğer kesime gelince, evet orada her türlü suiistimal var maalesef.
Sizce de haklı değiller mi?