Çocuklarımız Ramazan’ı Sevecek mi?
Çocuklar nelerden hoşlanırsa bu ayda onları yapalım ki Ramazan’ı sevsinler dediğimizde merkeze Ramazan’ı ve orucu değil, çocuklarımızın nefislerini alıyoruz demektir. Bunun onları geliştiren bir usul olduğunu da hiç kimse söyleyemez.
Yetişme çağlarında çocukları olan dostlarımız Ramazan girerken ne yapsak da çocuklarda bir farkındalık oluştursak ve Ramazan’ı sevdirsek telaşına kapılıyorlar. Bizlere de bu minvalde akıl soruyorlar. Kem küm bir şeyler söylemeye çalışsak da “işte bu” dedirtecek bir cevap bulamadık. Birkaç gündür bu konu üzerinde düşünüyorum. Ramazan nedir? Yeme içmeyi sıkı bir kontrol altına almak, öfke ve cinsellik gibi en zor zapt edilen dürtülere hâkim olmak, ibadeti artırmak, dünyayı azaltmaktır. İnsanda Allah’a saygı duygusunu artıran, teslimiyeti pekiştiren, kişiliğini kuvvetlendiren bir psikolojik temrin dönemidir. Aynı zamanda fakir fukaranın daha yakından korunup kollandığı, zekâtların hesaplanıp dağıtıldığı, eşin dostun aranıp sorulduğu, sofralarımızın kalabalıklaştığı bir aydır. İşte Ramazan’ı sevdirmek bunları sevdirmek demektir. Yoksa Ehl-i Kitabın yaptığı gibi ibadetleri bir eğlenceye, süse püse ve seremoniye dönüştürmek değildir. Nefsimizi bu iyilikleri sevecek düzeye yükseltmektir. İyilik anlayışımızı nefislerimize göre ayarlamak değil. Çocuklar nelerden hoşlanırsa bu ayda onları yapalım ki Ramazan’ı sevsinler dediğimizde merkeze Ramazan’ı ve orucu değil, çocuklarımızın nefislerini alıyoruz demektir. Bunun onları geliştiren bir usul olduğunu da hiç kimse söyleyemez.
Biz Ramazan’ı ruhumuzla severiz, nefsimizle değil. Çocuklarımızın ruhlarını gölgeleyen nefis perdesini aralayabilirsek işte o zaman canının her istediğini aklına estiği gibi yapmadan kendine hâkim olmanın saygın zevkini onlar da yaşayacaklardır. Eğer bunun bir erdem olduğunu gösterebilir ve anlatabilirsek…Aile ve çevreden kulağına Ramazan hakkında şükürler, iltifatlar, heyecanlar yerine günlerin uzunluğuna, havaların sıcaklığına dair şikâyetler çalınan bir çocuk nasıl sevebilir ki bu anne babasını bile korkutan ayı?
Ama sahura kalkılmayan, iftarlarda kalabalık sofralara oturulmayan, saygı duyulan büyük büyük adamların küçüklerin orucunu satın almaya çalışmadığı, topluca teravihlere gidip camilerin her köşesinin tadına bakılmayan bir dünyada Ramazan nedir ki bir çocuk için? Aile ve çevreden kulağına Ramazan hakkında şükürler, iltifatlar, heyecanlar yerine günlerin uzunluğuna, havaların sıcaklığına dair şikâyetler çalınan bir çocuk nasıl sevebilir ki bu anne babasını bile korkutan ayı?
Demek istediğim biz kendimize bakalım! Biz Ramazan’ı ne kadar seviyoruz, ne kadar heyecan duyuyor, ne kadar özlüyoruz? Ramazan hakkında bilinçsizce sarf ettiğimiz cümleler hangi duyguları taşıyor çevremizdeki minik kalplere biz farkına bile varmadan?
Ramazan bitti diye üzülen, bu yüzden de Ramazan’ı küstürmemek için Ramazan Bayramında çok sevinçli olmayı pek hoş görmeyen babaannelerimizi o zamanlar hiç anlamasak da bizim his dünyamıza nasıl yerleştirmişler neye üzülüp neye sevinileceğini. O yüzden biz kendimize bakalım! Özellikle iki açıdan: Çocuklarımız bizi ne kadar seviyor ve biz -gerçekten- Ramazan’ı ne kadar seviyoruz! Eğer bu iki konuda sağlamsanız hiç korkmayın çocuklar sevdikleri kişinin sevdiğini severler.
YAZAR: Fatma Bayram / KAYNAK:sonpeygamber.info