Batı Dünyasında Mevlana Üzerinde Yapılan Çalışmalar
Batı dünyasında, Hz. Mevlana üzerinde yapılan çalışmaların başlangıcı, XIX. yüzyıla dayanmaktadır. Bu alanda ilk çalışmayı, Mesnevinin birinci kitabı üzerinde kısmi bir çalışma yaparak 1849’da Leipzig de yayınlanan George Rosen’in çalışması teşkil etmektedir. Mısralarla yaptığı kısmi Almanca tercüme, Batı’da bu alanda yapılan ilk çalışmayı oluşturmaktadır. Bu çalışmayı 188l’de Londra’da James Redhouse’un ingilizceye yaptığı, birinci kitabın kısmi tercümesi takip etmiştir. Daha sonra E. H. Whinfield’in, Mesnevinin altı kitabından seçmeli olarak yaptığı ve Londra’da 1887 yılında yayınladığı nesir halindeki tercümesi dikkat çekmektedir. Bu çalışmaları, C.E.Wilson’un, Mesnevinin ikinci kitabından yaptığı ve Londra’da 1910 yılında yayınladığı şerhli tercüme izlemektedir. Batı dünyasında yapılan bu öncü Mesnevi tercüme çalışmalarını, R.A. Nicholson’nun, 1924-1934 yılları arasında Londra’ da yayınladığı tenkidli Mesnevi yayını, bu alandaki çalışmaları doruk noktaya çıkarmıştır. Nicholson bu mesnevi neşrini, en eski yazmalara göre meydana getirmiştir.
Bunun için de büyük ölçüde güvenilir bir mesnevi nüshası olmuştur. Ancak Nicholson’un hu neşri de hatadan yoksun değildir. Nicholson’un kendiside kullanılan yazmalara bağlı bazı hataların olma ihtimalini kabul ehniştir. Fakat Nicholson’tm bu muhteşem hizmeti, yetmiş yıla yakın, hem İslam alemine, hem de Batıya aydınlık saçmıştır. Nicholson, hayatının büyük bir kısmıru Mevlana’nın eserlerini incelemeye tahsis etmiş bir ilim adamıdır. Bunun için onun düşüncesiyle oldukça ünsiyet peycia ehniştir. Eva de Vitray Meyerovitch de Nicholson’un tercümesinden istifade etmiştir. Ancak onunla mutabık kalmadığı yerlerin de olduğunu belirtmektedir.
XX. yüzyılın sonuna doğru Batı’ da Mevlana üzerinde en ciddi çalışan bilim adamı Eva de Vitray Meyerovitch’dir (Havva Hanım). Hayatının üçte ikisini Mevlana’ya ve onun eserlerine adayan Meyerovitch, bugün Paris’te adeta Mevlana’nın bir sözcüsü durumundadır. (Meyerovitch, 24.07.1999 günü Hakkın rahmetine kavuşmuştur.) Onun etrafına toplanmış olan Mevlana hayranlarına, o tıpkı Hz. Mevlana’nın 722 yıl önce yaptığı gibi yeni bir hayat nefesi vermeye çalışmaktadır. Meyerovitch, Djamchid Mortozavi ile birlikte gerçekleştirdiği Fransızca Mesnevi tercümesine son derece bilimsel bir önsöz yazmıştır. İşte daha sonraki bölümde okuyacağınız yazı, bu mukaddimenin tercümesidir. Meyerovitch, yaptığı Fransızca Mesnevi tercümesinde, özellikle bazı yerlerde Nicholson’dan ayrılmaktadır. Meyerovitch’in bu tercümesi ile Fransız Edebiyatı çok önemli biresere kavuşmuştur. Bu eser Rocher yayınları tarafından Monoca’da 1990 yılında ya yınlanmıştır.
Yine Meyerovitch Hanım, Mesnevi’ deki sembolizmi açıklamak için Mystique et poesie en Islam, Paris, 1972. (İslam’ da mistik ve şiir), isimli bir eser kaleme almıştır … Çünkü Meyerovitch’e göre, Mesnevi sembolizm ile doludur. Bunun için O, “Mevlana, sembolik bir şairdir”, der.
Meyerovitch’in Mevlana üzerinde yaptığı diğer önemli bir çalışma ise, Fihi-ma- Fih üzerinde yaptığı çalışmadır. Fihi-ma-Fih gibi bir eseri Fransızcaya çevirerek, Mevlana’nın Fransa’ da daha iyi tanınmasını sağlamıştır. Fihi-ma-Fih’ de Mevlana, mistik ölüm üzerinde durarak, BEN olayını işlemektedir. Bu eseri Meyerovitch, Djalal ed-Din Rumi, Le Livre du Dedans, Paris, 1975 ismi ile çevirmiştir.
Meyerovitch’in, Djamchid Mortazavi ile birlikte yazdıklan la Parole Secrete, Monaco, 1988 isimli eserde Mevlana’nın ailesinin Belh’teki hayatından bahsetmektedir. Bu kitapta mistik bilgi konusımda çok önemli malzeme sunulmaktadır. Sultan Veled’in verdiği bilgileri ihtiva eden bu kitap, Fransız aydınlarının, mistik bilgiye yaklaşımlarını kolaylaştırınaktadır.
Djaınchid Mortazavi ve Meyerovitch’in birlikte yaptıklan diğer bir çalışma ise 1986 yılında yayınladıkları Rubailerin tercümesi dir. Al bin Michel yayınları arasında çıkan bu rubai tercümeleri, Mevlana’nın düşüncelerine, Batı insanım, daha sıcak yaklaştırmayı başarmış gibi görünüyor…
Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, Eva de Vitray Meyerovitch, Paris’te İslam tasavvufunun, Mevlana’nın şahsında daha iyi kavranmasının çabasını göstermiştir. Yılların, onun üzerinde bıraktığı yorgunluğa, sararmış ve solmuş yüzüne rağmen, ruhundaki manevi enerji ile, maddenin, insanı terkettiği yalnızlık Ortamında, bunalmış insanlara o, Mevlana’dan aldığı ilhamla “yeni bir yaşama ümidi” vermeye devam etmektedir. Meyerovitch, Mesneviyi en ince hatlarına kadar anlamaya çalışan nadir uzmanlardan biridir. Yine de o Mesnevinin birçok gizli anlamlar ihtiva ettiğini belirterek; açık manaların herkes için, gizli manaların ise, erbabı için olduğuna işaret etmektedir. Bunun için Mesnevinin, sembolik ve açıklayıcı olmak üzere iki seviyede olduğunusöylemektedir. Bunun için Mevlana’nın Mesnevide, sembolik ve batıni bir dil kullanmaya yöneldiğini belirtmektedir. Bütün bunlara rağmen Mesnevinin nasıl bir kitap olduğunu tarifte güçlük çekildiğini ifade etmektedir. Çünkü Meyerovitch’e göre, Mesnevi, bir şiir kitabı, felsefi bir sistem, İslam ilahiyatının genel yorumu, metafizik bir doktrin, mistik müaşefenin ve düşüncenin bir ifade kaynağıdır. Yine Mesnevi derinleştirilmiş bir psikoloji, özellikle devrinin sosyal psikolojisi üzerine tutulmuş bir ayna özelliği taşıdığını Meyerovitch belirtmektedir. Ancak yine Meyerovitch, bunların hiçbirinin mesneviyi ifade edemediğini, Mesnevinin, bütün bunların bir sentetiği olabileceğini de söylemektedir.
Meyerovitch’e göre, Mevlana bir yandan atomdan bahsederken, bir yandan da diyalektik felsefeden bahsetmektedir. Mesnevideki diyalektik, Hegelci diyalektiğe yakın olmakla birlikte bazı inceliklerle ondan ayrılmaktadır. Mevlana bu konuda, Hayatın zıtların ahengi olduğunu belirtir. Ölüm, anlaşmazlığın sonucudur. Ruh dünyası ve Tanrısal dünya, ebedi dünyadır. Çünkü bu dünya, zıtların sentezinden meydana gelmemiştir. Mevlana, dünyanın ve bizim her an yok olduğumuzu, ancak Tannsal nefesin bizi yeniden hayata döndürdüğü konusunda ısrar etmektedir. Sürekliliğin zahiri olduğunu ve sabit şeylerin sadece bir hayalden başka bir şey olmadığını açıklamaktadır. Mevlana bu zahiri sürekliliği “yanan bir kibritin döndürülmesiyle meydana getirilen bir daire ile” açıklamaktadır. Bunun için o, daima, yüce hakikatin ve eşyanın hakikatinin felsefe ile ve akılla kavranamayacağını söyler. Aklın dağınıklığını ve aklın yargısı ve gücüne dayanan doneleri hararetle tenkit eder. Mevlana’ya göre dağınık akıl, tanrısal ışıkla ve inayetle aydınlanmayan beşeri ve cüz’i akıldır. Mevlana bu aklı şehevi akıl diye isimlendirmektedir. Yine Mevlana’ya göre sadece ilahi ışıkla aydınlanmış bir akıl, doğrudan kaynağından yararlanabilir. Dağınık akıl ise, çoğu zaman duyguların aldatıcı şehadetine dayanmaktadır. Yine Meyerovitch, Mevlana’ da çok derin bir mistik bilginin varlığını haber vermektedir. Bu bilgiye sahip olduğu zaman, fiziki duygular, Tanrısal inayet tarafından desteklenir. Böylece onlar, insanları hataya sevk etmezler.. Bunun için Mevlana şu çarpıcı misali verir: “Fiziki göz, bir atla kıyaslanabilir. Tanrısal ışık ise, bir şövalye ile. Atı yöneten şövalyedir. Atı doğru yola şövalye sürecektir. Şövalye olmasa, at yolu şaşırır. Meyerovitch’in, Mevlana’da bulduğu önemli unsurlardan biri, “Ölmeden önce ölmek” dir. Bunun için Mevlana, Mesnevide birçok yerde “Bedensel ölüm bize gelmeden önce, mistik ölümden” bahsetmektedir. Mevlana’ya göre, bu, küçük BEN’in ölümüdür. Çoğu yerde o, BEN’in yok edilmesi ve BEN’de Tanrının sürekliliği zaruretini hatırlatmaktadır.
Meyerovilch’in dikkatimizi çektiği bir diğer nokta ise, Mevlana’nın Ilahiyatın’ daki orjinalliktir. Bu ilahiyatın kaynağı, Kur’an- ı Kerim ve Hz. Peygamberdir. Bunun için Meyerovitch, Mevlana’nın Mesneviy-i Manevisini adeta Farsça yazılmış bir Kuran gibi görmektedir. Bunun için Mevlana’dan şu beyti aktarır: “Onun Mesnevisi, yedi gizli mana’ya sahip olan Kur’an gibidir. Onda seçkinler ve avam halk için bir gıda vardır.
” Meyerovitch, bu konuda biraz daha ileri giderek, Mesnevi’de metafizik ve filozofik kavramların da olduğunu belirterek, böyle bir eseri, sadece Kur’an’ın tefsiri üzerine dayanan teolojik bir eser olarak sınırlandırmanın da hatalı olacağına dikkat çekmektedir. Meyerovitch, Mevlana’nın her çeşit fanatizmi en şiddetli şekilde eleştirdiğini ve özellikle dini fanatizmi daha çok tenkid ettiğini belirtmektedir. Yine Mevlana, dini pratiklerin ve hayır işlerinin gerçek imanla birlikte olmadığı zaman, değerinin olmayacağını ifade etmektedir. Çünkü amellerin bu durumda şekilciliğe, bencilliğe, alışkanlıklara, muhtemelende riyaya bağlı olacağını söylemektedir.
İşte Meyerovitch’ten okuyacağımız Mesnevi Mukaddimesi, Mevlana ve Mesnevisi hakkında çok geniş ufuklar açacaktır. Mevlana’yı ve Mesneviyi Meyerovitch’in ufkundan anlamaya çalışmak, bir bakıma büyük bir şanstır. Çünkü şimdiye kadar birçok kişinin dikkatini bile çekmeyen konulara Meyerovitch’in büyük bir maharetle temas etmesi, onları çağdaş düşünce ışığında değerlendirmeye alması, düşünen akıllara yeni aydınlıklar getirecek ve Mevlana’nın çağlar ötesinde bile insanlara yüce mesajlar verdiğini ortaya koyacaktır. Eva de Vitray Meyerovitch’ten yaptığım bu tercümenin aydınlarımıza ve kültür tarihimize büyük katkılar sağlayacağını ümid ederim.
[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]Prof. Dr. Mehmet AYDIN[/toggle]