ATALET (Tembellik)HASTALIĞI
Atalet,tembellik öyle bir hastalıktır ki (Nefsi Hastalık) ; Sahibini ,Mevla’nın bahşetmiş olduğu akıl nimetini ,fikre dönüştürme zahmetinden dahi alıkoyar.Bu sebeple kişi evvela kendine olan saygısını yitirir(Öz saygıyı lüzumsuz görür).Ve ” dilediği gibi” davranma selahiyetini elde eder.
Yaradılıştan var olan insan olma şeref ve onurunu kendisinden sür’atle uzaklaştırarak,kendisine ve çevresine daima yük ve eziyet haline gelmiş olur.Yaptığı hiçbir pervasızlık ,onurunu zedelemeyeceğinden (öyle bir endişe taşımadığından) , “Utanmadıktan sonra dilediğini yap !” hadisini nasihatane algılamak şöyle dursun, emir telakki etmiş olacaktır.
Bu yaşayış tüm nefsii dürtüleri harekete geçiren sınırsız bir ilerleyiş halindedir.Ve insanın diğer ve asıl ciheti olan yönünün(ruhunun)ızdırap duymasına ve nefs denen haset kardeşin baskısı altına girmesine sebebiyet verir.
Asıl özgür ollması gereken soytarı değil kraldır.Kişi Mevla’nın kendisine bahşetmiş olduğu gönül sarayını nefsin idaresine teslim ettiğinde,dosta düşmana gülünç olduğu gibi yaradılıştan var olan kıymet ve değerini kendi iradesi ile bertaraf etmiş olur.Mevla’nın verdiği iradeyi atalet ve nefsi arzulara kanaliza ederek pek çok nefsi hastalığa davetiye çıkarır.
Kişi sahip olduğu nefsi hastalıklardan dolayı hekimlere başvurur.Reçetelerden medet umar.Çeşitli uyuşturucu kapsüller vesilesiyle ruhunun ızdırabını dindirmeye çalışır.Batılı hekimler nefsi hastalıkların adına psikoloji dediler diyeli bedende görünmeyen, belirti ve hasar vermeyen rahatsızlıkların,görünmeyen ve bizi insan yapan asıl unsurun gıdasız kalmasından kaynaklandığı bilinemez,şifası bulunamaz,tedavi edilemez oldu.her geçen gün sayısı artan psikolojik vakalar icat oldu.
Gönül denen makam bir saray ve o sarayın yönetimi iki rakip arasında paylaşılacak.Kral kim olacak ? Hangi takibin kral olacağını da beslenme biçimimiz belirleyecek.Tıpkı hikayede anlatıldığı gibi.Kıssadan hisse almak niyetiyele ..
Yaşlı kızılderili reisi kulubesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbirleriyle boguşup duran iki kurt köpegini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, digeri ise siyahtı.
Çocuk kulübeyi korumak için bir köpegin yeterli oldugunu düşünüyor, ikinci köpege neden ihtiyaç oldugunu ve renklerinin neden illa siyah ve beyaz oldugunu anlamak istiyordu.
Dedesine merakla sordu. Yaşlı reis bilgece gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
-”Onlar” dedi, ”benim için iki simgedir evlat.”
-”Neyin simgesi” diye sordu çocuk.
-”İyiligin ve kötülügün simgesi. İyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımdalar onlar.”
Çocuk; ”mücadele varsa kazanan da olmalı”
diye düşündü ve bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi;
-Peki, dedi. ”Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?”
Yaşlı reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
-Hangisi mi evlat?
-Ben hangisini daha iyi beslersem!