Asr-ı Saadet’te Çocuk Eğitimi
ASR-I SAADET: İnsanlık tarihinde son peygamberle birlikte yaşanılan mutluluk çağı… Asr-ı Saadet: Hz. Muhammed (sav)’in gerek yaşadığı dönemde ashabına ve gerekse sonradan gelecek ümmetlerine her yönüyle örnek teşkil edecek uygulamalarına sahne olan devir… Asr-ı Saadet: Resul-i Ekrem (sav) Efendimizin her konuda olduğu gibi, çocuk eğitimi gibi önemli bir alanda tavsiye ve tatbikatını bağrında taşıyan huzur ve sürur yılları… Aslında oldukça geniş bir konu olan çocuk eğitimini, Asr-ı Saadet’le sınırlayarak ele almayı düşündüğümüz bu yazımızda belki sadece yüzeysel olarak o dönemin şartlarından ve bu şartlar çerçevesinde bize sunulan örneklerden ve tavsiyelerden bahsetmiş olacağız.
“MEDİNE’DE ÇOCUKLARLA İLK KARŞILAŞMA…
” 622 yılında, Resûl-i Ekrem (sav) ve Hz.Ebû Bekir (ra), günler sonra Seniyyetü’l-Vedâ tepelerinde Medineli Müslümanlara kavuştuklarında karşılamaya gelenler içinde kızlı-erkekli, en güzel elbiselerini giyinmiş, ellerindeki defleri büyük bir coşkuyla çalarak bir mutluluk şarkısı olan “Taleal Bedru Aleynâ”yı okuyan Medineli çocuklar da vardı. Sevgili Peygamberimiz, onları ne kadar sevdiğini ve önemsediğini en yalın bir şekilde ortaya koymak ve bunu insanlara da bildirmek için, yanlarına kadar gelerek şöyle sordu:
−Beni seviyor musunuz?..
Çocuklar hep bir ağızdan: −Evet, çok seviyoruz Ey Allah’ın Elçisi!.. diye karşılık verdiler.
Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz de onlara, −And olsun ki, ben de sizi çok seviyorum müjdesini verdi.
Bu müjde öylesine güçlü, öylesine kuşatıcı bir sevgi hâlesine dönüştü ki, tüm Asr-ı Saadet’i kapladı ve çağındaki bütün çocukları kuşattı… Artık çocuklar mutluydu; çünkü onlara değer veren, onları önemseyen ve seven; sevilmelerini ve görüp-gözetilmelerini isteyen bir peygamberleri vardı… Hayatta olduğu sürece hep onlarla birlikte ve iç içe yaşadı… Vefatında ise ebedi âlem yolculuğunda, minik kalplerindeki büyük sevgileriyle kendisini en son uğurlayan yine çocuklar oldu. Çünkü Şefkat Peygamberi’nin cenaze namazını erkekler ve kadınlardan sonra en son kılan zümre, Medine’nin çocukları oldu…
Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimizin, peygamberlik dışındaki insanî yönünün en dikkat çekici örneklerini, çocuklarla olan ilişkilerinde bulabilmekteyiz. Çünkü O, adeta “çocuklarla çocuklaşabilen”, bunu başaran ve diğer insanlara da tavsiye eden müstesna bir şahsiyettir. O’nun çocuklara yaklaşımındaki bu farklılık bile, başlı başına incelenmesi gereken bir özellik arz eder. Öte yandan, Sevgili Peygamberimiz (sav) bugün çocuk psikolojisi üzerine çalışan kişilerin birtakım araştırmalar sonunda tespit edip ortaya koyduğu ilmî gerçeklere, daha o dönemlerde dikkat çekmiştir. Sözgelimi, çocuklarını ve torunlarını kucaklayıp öpen ve bunu etrafına da tavsiye eden, karşılaştığında gül kokulu elleriyle başlarını okşayan, onlarla şakalaşan ve çocuklukları gereği yaramazlıklarını hoşgörüyle karşılayan, onlara ilgi gösteren ve dualar eden bir Peygamber vardı Asr-ı Saadet’te… İşte bu özellikleriyle O, her yönüyle incelenmesi gereken güzelliklerle dolu hayatında, çocukların eğitimi için müstesna bir yer ayırmış, sadece kendi çocuklarının değil, çağındaki tüm çocukların sevgisini kazanmış bir çocuk eğitimcisidir aynı zamanda…
“ÇOCUKLARIN DİN EĞİTİMİNİ ÖNEMSEYEN PEYGAMBER…”
Asr-ı Saadet’te yaşayan bütün çocuklar, Sevgili Peygamberimizin (sav) önemsediği bu konuda, her zaman için O’nun kıymetli telkin ve tavsiyelerine ve her biri terbiyevî (pedagojik) bir nitelik arz eden uygulamalarına mazhar olmuşlardır.
Resûl-i Kibriyâ (sav) Efendimizin, fıtrat ile ilgili hadislerinden birinde, “Çocuğun tertemiz yaratılış üzere yaratıldığı bu fıtrat hali, konuşma çağına kadar devam eder. Sonra ebeveyni onu Yahudi veya Hıristiyan yapar….” denilmektedir. Dikkat edilecek olursa Sevgili Peygamberimiz (sav) burada “konuşma çağı”na dikkat çekmektedir. Bu uyarılar doğrultusunda Ashâb-ı Kirâm’ın, çocuklarına kelime-i tevhid’i yedi kere söyleterek öğretmeye çalıştıklarını biliyoruz. Yine Efendimizin, çocukların Kur’ân kıraati hususunda yetiştirilmelerine yönelik tavsiyeleri de vardır: “
Çocuklarınızı üç hususta yetiştirin:
Peygamber sevgisi,
Ehl-i Beyt’inin sevgisi,
Kur’ân kıraati.”
Öte yandan, “En hayırlınız Kur’ân’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir” buyuran Sevgili Peygamberimizin, memleketine gelip gidenlerden Kur’ân okumayı öğrenen ve böylece bulunduğu topluluk içinde en iyi Kur’ân okuyan kimse durumunda bulunan sekiz yaşındaki Amr b. Seleme’yi toplumuna imam olarak tayin ettiğini görmekteyiz.
Asr-ı Saadet’te, çocukların eğitiminin Küttâb denilen mekânlarda yapıldığını tesbit eden tarihçiler, burada okuma yazma ve hesap konularında eğitim-öğretim verildiğini belirtirler. Ubade b. Samit ilk Kur’an ve okuma-yazma öğretmenlerinden biridir. Aynı şekilde Abdullah b. Said de yazı konusundaki uzmanlığı sebebiyle Peygamberimiz tarafından Hikmet Öğretmeni olarak tayin edilmişti. Dikkat çekici hususlardan biri de şudur: Küttab adı verilen eğitim-öğretim mekânlarına devam eden öğrenciler, hem hür Medinelilerin hem de köle veya azatlıların çocuklarından oluşmaktaydı. Anlaşılan odur ki, Asr-ı Saadet, köle-hür, siyah-beyaz vs. hiçbir ayrımın yapılmadığı gerçek bir mutluluk çağıydı…
Bedir Savaşında esir alınan tutsakların kurtuluş fidyesi olarak on Müslüman çocuğa okuma yazmayı öğretmesinin şart koşulması, Asr-ı Saadet’te, çocukların eğitim-öğretimine ne denli önem verildiğinin bir başka göstergesidir. Nitekim ünlü vahiy kâtibi Zeyd b. Sabit (ra) işte bu yolla okuma yazma öğrenenlerden biridir.
“ÇOCUKLARA SORUMLULUK VEREN PEYGAMBER…”
Çocukların yaşadıkları toplum içinde tabii olarak sosyalleşebilmesi için onların bazı hizmetlerde bulunmaları önemli bir rol oynar. Bu hem onları onurlandırmak, hem de pratik yapmak suretiyle bazı konularda beceri sağlamalarına imkân sağlamak bakımından önemlidir. Sevgili Peygamberimizin (sav) çocuklara bazı görevler vermek suretiyle onları hizmete alıştırdığını müşahede ediyoruz. Bu konuda Hz.Enes’in hatıraları bize fikir vermektedir. Onun ve diğer sahâbî çocukların, Nebiyy-i Ekrem (sav) tarafından kendilerine verilen görevleri yerine getirdiklerini anlıyoruz. Bu görevler, ayakkabıları düzeltmek, abdest için su ve leğen taşımak, misafirlere içecek dağıtmak, mektup taşımak gibi, hem çocukların yapabilecekleri, hem de onların toplum içine katılmalarını sağlayacakları türden görevlerdir.
“ÇOCUKLARI SPORA TEŞVİK EDEN PEYGAMBER…”
Çocukları ilgilendiren yönüyle spor belki onlar için bir oyun statüsündedir. Oyunun da çocuk için ne denli önemli olduğu herkesçe bilinmektedir. Sevgili Peygamberimizin (sav) çocukları spora teşvik anlamında bazı oyun türlerine yönlendirdiğini görmekteyiz. Bunlar, atıcılık, binicilik, yürüme, koşuculuk, yüzme ve güreş olarak göze çarpmaktadır. Her birisi hakkında Peygamber Efendimizin farklı hadislerle tavsiyelerde bulunduğunu müşahede etmekteyiz. Görünen odur ki, Peygamberimiz, çocukların bir taraftan oyunla meşguliyetini ve eğlenmesini sağlarken bir taraftan da onların, geleceğin yetişkinleri olarak sağlam bir bünyeye sahip olmalarını temin etmek istemiştir. Bizzat kendisi de güreşen ve bu sayede ünlü bir güreşçiyi yenerek onun Müslüman olmasına vesile olan Peygamber Efendimizin (sav) zaman zaman torunları Hasan ile Hüseyin’i de güreştirdiği aktarılmaktadır. Gerek atıcılık ve binicilik, gerek yürüme ve koşu, gerekse de yüzme hususunda pek çok tavsiyesiyle Resûl-i Ekrem (sav) Efendimizin bu sporları ısrarla teşvik ettiğini söylememiz mümkündür.
Son olarak, günümüzde mevcut bir tehlikeye dikkat çekmek istiyoruz. İnternet ortamında oynanan sanal kumar oyunlarının, farkında olmadan çocukları bu yönde mahir biri haline getirmesi ve gerçek kumar oyunlarına sevk etmesi, her zaman ihtimal dâhilindedir. Anne babaların bu konuda duyarlı ve dikkatli olmaları gerektiğini hatırlatarak sözlerimize son veriyoruz. Sağlıcakla kalınız efendim…
[toggle title=”Yazar hakkında” state=”open” ]Prof. Dr. Mehmet Emin AY – Yenidünya Dergisi Eylül 2012 Sayısı Alıntı[/toggle]