Tüm YazılarYazi Atlasi

Anayasa değişikliği bir hukuk devriminden daha fazla bir şey – Rasim Özdenören

Birkaç hafta sonra, 16 Nisan’da referanduma sunulacak olan Anayasa’nın bazı maddelerinin değiştirilmesi teklifi, gerçekte bir Anayasa oylamasından daha fazla bir anlamı öngörüyor. Bu referandum, aslında bu ülke tarihini asal mihrakına oturtma hedefini taşıyor.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yerinden oynatılan dünyanın siyasal dengesi, o günden bu yana bir türlü istikrar bulmadı. Çünkü Osmanlı Devleti ortadan kaldırılınca denklemin asal değeri de ortadan kalkmış oldu. Bu değerin ortadan kalkması denklemin bir daha doğru kurulmasına fırsat vermedi ve sonuçta dengenin yerine oturmasına mani oldu.

Bu günkü Türkiye, temelde Osmanlı Devleti’nin varisi olan bu ülke, söz konusu eksik değeri yeniden yerine oturtma çabasına girişmiş bulunuyor.

Eğer bu denge yerli yerine oturtulabilirse, Tanzimat’tan bu yana Osmanlı Devleti’nin şahsında bu ülke insanının başına örülmek istenen çorap sökülecek ve emperyalizmin ikiyüz yıldan bu yana canhıraş biçimde kurulmasını ve yerleşmesini istediği düzen altüst olacaktır. Bu demektir ki Sykes-Picot Anlaşması’nın ebediyen lağvedilmesinin yolu açılacaktır. Bir İngiliz’le bir Fransız’ın adını taşıyan ve günümüzde Ortadoğu diye anılan toprakların masa başında bölünmesi planının adı olan bu anlaşma, hatırlanacağı üzere Lozan Anlaşması’na da esas teşkil etmiştir.

O günkü koşullarda kendi kabuğuna çekilmiş olan, dolayısıyla kıta dışındaki siyasal işlere bulaşmak istemeyen ABD dış siyasası da söz konusu anlaşmaların (hem Sykes-Picot hem Lozan) dışında kalmıştı. Ama gelişen koşullar, hiçbir ülkeyi istese de istemese de yürüyen siyasanın dışında bırakmıyor.

Türkiye’nin dış siyasada izlediği strateji komşu ülkelerin toprak bütünlüğünün korunmasına özen gösteriyor. Ama bir yandan da, İslam âleminin işbirliği içinde bulunmasının zeminini oluşturmaya çalışıyor. Bu durum elbette Avrupa ülkelerinin olsun, ABD’nin olsun dikkatinden kaçmıyor. Türkiye’ye ve özelde Tayyip Erdoğan’a saldırmalarının ve Anayasa oylamasında onun başarı kazanmasını önlemenin nedeni burada aranmalı.

Tayyip Erdoğan’ın Avrupa ülkelerine ve ABD’ye meydan okurken 16 Nisanı referans göstermesinin nedeni de burada temerküz ediyor. Asıl kozların 16 Nisandan sonra kullanılacağı da böylece ortaya çıkıyor.

Bir ülkenin tümüyle iç işlerini ilgilendiren bir konuda başka ülkelerin (burada Avrupa, ABD) böylesine aleni ve pervasızca taraf tutmalarının mantığı başka nasıl açıklanabilir?

Bu bakımdan söz konusu Anayasa referandumu yalnızca bir hukuk devriminin yolunu açmayacak, aynı zamanda tarihe yeni bir istikamet vermenin de başlangıcını oluşturacak. Referandum böylesine bir kritik önem taşıyor.

Kaynak: Yenişafak

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.