M. Fatih ÇıtlakTüm Yazılar

Aman dikkat et, kul hakkıyla gelme!

Bizim insanımızın; bu topraklarda asırlardır kesintisiz olarak devam eden İslam inancı sayesinde iliklerine kadar işlemiş bir irfanî bakışı ve imanî hassasiyeti vardır. Böylece Kuran-ı Kerim ve sünnetin hayatın her alanında bir karşılığını, uygulama alanını bulmayı başarmıştır. Bu yüzden örf ve âdetleri bile hep bu hassasiyetin sevkiyle şekillenmiş, “anane” geleneği, anne ve baba ocağındaki geleneğe dönüşmüştür.

Fakat tarih içindeki bazı kırılma ve kısa süreli kesintilerle, ayrıca ilmî kaynaklardan uzaklaşma gibi etkenlerle bu irfanî gelenek maalesef insanımızı çoğu zaman sadece içi boşaltılmış âdetlerle ve derinliği unutulmuş sözlerle karşı karşıya bırakmıştır.

Artık veciz ifadeler sığ ve çapsız yorumlara, ibadet ve güzel ameller ise bazen yanlış anlaşılan ve algılanan âdetlere dönüşmüştür. Bu konu günümüzde çözüm bekleyen mühim bir meseledir. Çünkü halk, dinî ve imanî kaynaklarını yaşama alanlarında uygulanır yani yaşanır halde görmeden bu manevi hassasiyeti diri ve canlı tutamamaktadır.

Neyse… Bu mütalaa ve görüşleri başka bir zamana ya da sizin için hazırladığımız sohbet videolarına bırakalım…

Şimdi gelelim hayatımızda bu neviden yaygın hale gelmiş fakat içi boşaltılmış olan bir “söylem”e… Çoğu kişiden duymuş, belki siz de sıkça kullanmış olabilirsiniz bu ifadeyi…

“Aman kul hakkına çok dikkat edelim. Mesela ben öyle çok ibadet falan edemem ama etrafımda, yanımda çalıştırdığım insanlar hususunda, iş münasebetlerimde ve toplumda buna çok dikkat ederim. Ne demiş Allah (CC)? Neyle gelirsen gel huzuruma, ama kul hakkıyla gelme!…”

Şimdi merakla bekliyorsunuz tabii… Ne diyeceğim acaba?

Söylenen söz, en azından kısmen doğru, ama acaba bizlere nesillerdir aktarılan bu söylem üzerinde ne kastedildiğini düşünerek mi dile getiriyoruz bu sözü?

“Canım, anlaşılıyor işte daha ne olacak ki?” demeyelim. Gelin bu söz neyi anlatıyor “birlikte sohbet” edelim…

CENÂB-I HAKK’IN EN GÜZEL KULU…

Kişi hangi maddi ve manevi makamda olursa olsun kul hakkına riayet etmeli ve yanlış yapmaktan çekinmeli; çünkü her yaptığının sorulacak bir hesabı var. En önemlisi kulla hesaplaşma ve yüzleşme var. Bu, ağır bir durum. İmansız, hatta canlı veya cansız her şeyin, gelecek olan nesillerin, bütün evrenin üzerimizde hakkı var. Zaten Kur’an-ı Kerim ve sünnet bütünüyle bu haklara uygun yaşayabilmemiz için bize gönderilmiş.

Bunu anladık diyelim. Peki, kul derken acaba kaç kişi kendisini de düşünüyor. Öyle ya, herkes Allah Teâlâ’nın kuludur ve buna şahsın kendisi de dahildir.

Senin “kul” olma hakkını ne yapacaksın? Kul olarak “abd” sıfatıyla yaratıldın. Bu canın, bu hayatın üzerindeki “kulluk” hakkını ne zaman yerine getireceksin? Böyle bir kul hakkıyla Cenâb-ı Hakk’la buluşma gününe nasıl varacaksın? Bir başka ve çok daha güzel, muazzam bir incelik var bu tabirde…

Cenâb-ı Hakk öyle bir kul yaratmıştır ki, O (SAS) kerim zatın kulluğunu bizzat kendisi “abduhu” (O (SAS) Allah’ın has, örnek, mükemmel kuludur) olarak tasdik ve ilan etmiştir.

Evet, Efendimiz (SAS) Cenâb-ı Hakk’ın en güzel kuludur. Üzerimizdeki, böyle bir kulun ümmeti olma, peygamberlik ve muhabbetle bağlı olma hakkını acaba hiç düşündük mü?

Buyurun bakalım “kul hakkı”na… Allah Teâlâ bizi huzuruna vardığımızda “Size peygamberim, has ve seçkin kulum gelmedi mi? Size anlatmadı mı?” hitabını işitmekten ve Efendimiz’in (SAS) şikâyetçi olarak “kul hakkı” istemesinden bizleri korusun.

Manayı anlatan sözler ve bu maneviyat etraflıca düşünülmeli. Öyle değil mi kıymetli dostlar?

ÇOCUK HAKKI

– Anne-babanın çocuk üzerinde hakkı olduğu gibi çocuğun da ebeveyni üzerinde hakkı vardır.

– Çocuğa güzel isim vermek, ismin manevi yani İslamî düşüncenin remizi yahut dinî kaynaklarda tavsiye edilen özellikte olmasına dikkat etmek bu haklardandır.

– Çocuğa, aklı ermeye başladığından buluğ çağına gelinceye kadar insanî ve imanî bilgileri, hayat tarzını öğretmek.

– Dört yaşından birkaç ay geçtikten sonra Kur’an-ı Kerim okuması için eğitime başlamak.

– Hayatını, maişetini kimseye muhtaç olmadan yapabilmesi için eğitim vermek.

– Çocuğun rızkını, yiyeceğini helal ve temiz olandan temin etmek.

– Yiyeceği helal olduğu gibi kazancımızın da helal olmasına dikkat etmek.

– Sağ elle yemeyi, besmeleyi, tahareti, namazın şeklini, kılınışını, anne-babasının odasına girme adabını, eve giriş çıkışını, yatmasını kalkmasını bire bir takip etmek, anne ve babanın vazifesidir.

– Çocuğu dövmek zulümdür ve kul hakkına girer.

– İman, İslam, helal, haram, vatan, bayrak, iffet, hürmet, mukaddesat gibi manevi konuların öğretilmesi ve bu eğitimin takibi babanın görevidir

Yazar: M. Fatih Çıtlak

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.