“Kur’an ve sünnete göre kadının mehir hakkı nedir, miktarı nasıl belirlenir?”
Mehir; evlenme sırasında kadına bu adla verilen veya daha sonra verilmesi kararlaştırılan mal veya paradır. Evlilikte doğan ilk haklardan olan mehir kitap ve sünnet delillerine dayanır. Allahü Teâlâ şöyle buyurur: “Aldığınız kadınların mehirlerini yürekten isteyerek ve Allah’ın bir atıyyesi olarak verin. Eğer onlar size gönül rızasıyla bir şey bağışlarsa onu afiyetle yeyin.” Bu âyetin, mehrin kadına ait bir hak olduğunu belirlemek için indiği nakledilmiştir.
Başka bir âyette ise mehirden şöyle söz edilir: “Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yüklerle mehir vermiş olsanız bile ondan hiçbirşey geri almayın.” Mehrin evlilikte gerekli bir hak olduğu şöyle belirle nir: “Haram olanlar dışındaki kadınlarla evlenmeniz, iffetli olarak ve zina etmeksizin yaşamak ve mallarınızdan onlara mehir vermek şartıyla size helal kılındı. Onlardan yararlanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir miktarını belirledikten sonra karşılıklı rıza ile indirim yapmanızda bir sakınca yoktur.”
Abdullah b. Abbas (r. anhümâ)’dan nakledildiğine göre Hz. Ali, Allah elçisinin kızı Hz. Fâtıma ile evlenirken “hutâmî” denilen değerli bir zırhını mehir olarak vermiştir. Diğer yandan bir kadınla evlenmek isteyen bir sahabiye Allah’ın Rasûlü mehir olarak bir şeyler vermesini bildirmiş, ancak erkeğin yoksul olduğunu görünce, “demirden bir yüzük bile olsa evde araştır ve getir”
buyurmuş, erkek bunu da temin edemeyince, onu bildiği Kur’an karşılığında bu kadınla evlendirmiştir.
Mehirle ilgili âyet ve hadislerin topluca incelenmesinden şu sonuca ulaşılmıştır. Hz. Peygamber herhangi bir evliliğin mehirsiz olarak akdedilmesine ruhsat vermemiştir. Eğer mehir vacip olmasaydı, bunu göstermek için arada bir onu terk ederdi. Bununla birlikte mehir, nikâh akdinin rükün veya şartlarından olmayıp, evlilik gerçekleşince ya önceden belirlenmekle ya da hiç konuşulmaması durumunda kendiliğinden meydana gelen haklardandır. Bu yüzden mehirsiz akdedilecek nikâh geçerli olur ve kadın emsal mehre hak kazanır
Mehrin en az miktarını Hanefiler 10 dirhem gümüş para (yaklaşık iki kurbanlık koyun bedeli) ile sınırlarken, İmam Malik hırsızlık nisabını ölçü alarak 3 dirhemle sınırlamıştır. Şâfiî ve Hanbelîler ise en az miktar için bir ölçü belirtmemişlerdir. Mehrin en çok miktarı için ise bir sınır getirilmemiştir. Âyette şöyle buyurulur: “Onlardan birisine yüklerle mehir vermiş olsanız bile, içinden bir şey almayın.”
Hz. Ömer, Hz. Peygamber’in eşi ve kızları için en çok 480 dirhem gümüş para (5 dirhem yaklaşık bir kurbanlık koyun bedeli) mehir uyguladığını dikkate alarak kendi hilafeti sırasında mehri 400 dirhemle sınırlamak istemişti. Kureyş’li bir kadın, yukarıdaki âyeti (Nisâ, 4/24) okuyarak, Allahü Teâlâ’nın mehir için bir sınır getirmediğini, aksine kadınları yükler dolusu mehre lâyık gördüğünü söyledi. Bunun üzerine minbere çıkan Ömer (r.a): “Size kadınlarınız için 400 dirhemden fazla mehir vermenizi yasaklamıştım. İsteyen malından dilediği kadar verebilir.” demiştir.
Evlilik sırasında taraflarca miktarı belirlenen mehre “mehr-i müsemmâ”, miktar belirlenmemişse sonradan örfe göre belirleme yoluna gidilir ki, buna da “mehr-i misil” denir. Bunda, aileden emsal kızların mehri ölçü alınır. Peşin ödenen mehre “mehr-i muaccel”, ödenmesi daha sonraya bırakılana ise “mehr-i müeccel” adı verilir.
Kadın şu durumlarda mehrin tamamına hak kazanır:
a) Nikâh akdinden sonra cinsel birleşmenin olması.
b) Eşlerin sahih halvet denilen şekilde kimsenin görmediği ve istekleri dışında kimsenin giremeyeceği kapalı bir yerde yalnız başlarına kalmaları
c) Eşlerden birinin vefat etmesi. Kadın, nikâh akdinden sonra, zifaftan önce boşanırsa mehrin yarısına hak kazanır. Ayette şöyle buyurulur: Eğer siz onları, kendileriyle cinsel temasta bulunmazdan önce boşar, fakat daha önce mehir tesbit etmiş olursanız, bu mehrin yarısı onlarındır.”
[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN (yenidünya dergisinden alıntıdır)[/toggle]