Aile/RehberlikSaliha ERDİMTüm YazılarYazarlarYazi Atlasi

Coşku, hayata karşı bir borçtur…

Enine boyuna çekildiğinde, herkesin kendisine göre bir anlam çıkardığı ve buna uygun davrandığı bir kavramdır kendisi için bir şeyler yapmak. Birileri ile konuşacak olsak, herkesin ittifakla “çok önemli olduğu” fikrinde birleştiğini görürüz. Arkasından da, kendimiz için hiç yaşayamadığımız, hep çoluk çocuk derken ömrümüzün bu aşamasına geliverdiğimizi söyleriz genellikle. Peki, bize imkân tanınsaydı kendimiz için ne yapardık? Peki, kendisi için bir şeyler yaptığını düşündüğümüz insanlar, bu fırsatları birilerinin kendilerine vermelerinden dolayı mı bunları yapabildiler? Nedir kendisi için bir şeyler yapabilmek ve kendisi için yaşayabilmek? Zamanı ve onun işleyişini plânlayan biz değil miyiz? Bir günümüzü nasıl geçireceğimize dair kararı çoğunlukla biz verip, yine onu uygulamaya geçiren de biz değil miyiz? Şikâyet edip durduğumuz bu durumun değişmesi için beklemenin dışında ne yaptık? Ve, kendisi için yaşamak ve bir şeyler yapmak, acaba kişinin zihninde nasıl anlam taşıyor ki, bir türlü bunu yapamıyor, ya da yapmak için adım atamıyor.

Kendisi için bir şeyler yapabilmeyi, genel vücut bakımı, dinlenmesi, alış veriş yapması gibi algılamanın yanında, ihtiyaç hissettiği kadar yalnız kalmayı, iyice dinlenmeyi ve sorumluluklarından kısmen uzaklaşmayı kastedenler olabilir. Ayrıca, insanların bulundukları konuma duruma ve sorumluluklarına göre, plânladıklarını yapıp yapamamaları da değişir. Bunların tümü, kişiden kişiye değişmekle birlikte genelde kabul gören ve “olabilir” dedirten cinsten tercihler. Fakat acaba bu cümlenin içi sadece bunları alacak kadar sığmı? İnsanın “kendim için mutlaka yapmalıyım” demesi gereken şeyler, hep bu teknik ve yüzeysel şeylerden mi ibaret? Yapacaklarımızın içinde bunların olması mümkün fakat bu kadarla mı kalmalı?

Öncelikle, bizi ileri ya da geri götüren, bize evet ya da hayır dedirten, orada ya da burada bulunmamızı sağlayan şey, zihnimizdeki bilgi ve inançlarımızdır. İnsanlar tercihlerini bu bilgi ve inançlarına göre yapar. Bir insanın Allah ve kulları nezdinde itibar kazanıp iyi bir durumda olması, işte bu bilgi ve inançlarının doğru olup olması ile doğrudan ilgilidir.

Bilgi edinme kaynaklarından doğru bilgi akışı sağlanırsa, zihnimiz onunla beslenir ve zayıflamış bir sistemin düştüğü zaaflara kolay kolay düşmez ya da daha az düşer. Bilgi kaynakları ise; görmek, okumak, izlemek, dinlemek, araştırmak, tecrübelerden ders çıkarmak ve model olabilecek insanlarla birlikte olmak gibi sıralanabilir. “Kartallar gibi uçmak istiyorsan sürüngenlerle düşüp kalkma, çünkü insan arkadaşına benzemeye meyillidir.” sözünde olduğu gibi.

Peki; insanın kendisine kalıcı iyilik sağlayan tercihleri neler olabilir? Ne yaparsa ya da ne yapmazsa kendisi için iyi bir şey yapmış olur? Kendisi için yaşamak diye bir kavram var mı? Bu nasıl bir seçimle gerçekleşir? Şimdi “bana göre”lerle bu sorulara cevap vermeye çalışacağım.

Hayatı güzelleştirecek bir şey yapmak için özel ayrılmış bir zaman ihtiyaç olmadığı ve her anın bunu için uygun bir zaman olabileceği anlayışından yola çıkarak, herkesin uygun görmesini beklemeden ve çocuk yanımızı susturmadan, makul her atraksiyonu yapabilmek, hayata renk ve neşe katar. Kendisi için yaşamanın ayrı bir tarzı olmadığını, yaşadığını ve etrafını saran nimetlerin ve güzelliklerin bolluğunu görmeyi ve bunu her nefes alışta içine çektiği melteme dönüştürmeyi kendisi için yaşamak olarak algılayanlar; en ufak bir şeyden bile mutlu olurlar ve bu insanlar hayatı zenginleştirme ustalarıdır.

Öncelikle insanın severek yaptığı her şey kendisini besler. Yeni aldığı bir kitabı okuyup bitirmek, bunu eşi ve arkadaşlarıyla paylaşmak, yeni bir giysiyi denemesi, eşi, çocukları ve arkadaşları için süslenmesi, kendisine pasta yapıp arkadaşlarını da çağırıp birlikte yemeleri, gidip kendine “Mado” da bir dondurma ikram etmesi, kendisine bir demet çiçek alıp odasındaki vazoya yerleştirmesi, eşine sürpriz ziyaretler yapıp, onu ne kadar sevdiğini söylemesi, eşinin cep telefonuna sevgi ve aşk mesajları çekmesi, denizin yumuşacık kumlarında yalınayak yürümesi, yağmurda ıslanmak için şemsiyesiz sokağa çıkması….Sevgi, dostluk ve nezaket içeren jestler yapması ve rutinlerin içinden sıyrılıp, yeni bir teneffüs anlamına gelecek güzellikleri her fırsatta hayata katması, çocuğuyla birlikte çarpışan arabaya binip, dönme dolapta birlikte inip çıkmaları, deniz kenearında çocuklarıyla birlikte simit çay içmeleri, insanların mutlu ve coşkulu olabilmeleri için ilâç gibi gelecek uygulamalardır. Bunlarla bilikte, her anı dua ve Allah’la irtibata geçmek için bir bir fırsat bilip, yaşadığımızın ve yaratıldığımızın hakkını en iyi şekilde verebilmek için, ona uygun bir anlayış ve yaşayışı tercih edebilmekte bir ayrıcalıktır. Asıl bu ve diğerleri harmalandığına anlamlı bir birliktelik ortaya çıkar.

Bütün bunlar (sizinde ilâvelerinizle birlikte), günü birlik tempoyu daha coşkulu ve anlamlı bir paylaşıma dönüştürecek iksirli minik adımlardır. Tabiki sadece bunlar değil. İnsan sosyal bir varlık ve var olması ve anlam kazanması çevresel bağlantılarla ilişikili. Enerji üreten anlayış ve yaşayış biçimini aramak ve buluncada yerleştirmek, kalıcı anlam kaynaklarıyla irtibatı aktif tutmak, gözlerimizin gördüğü insan ve manzaralara varıncaya kadar dikkat etmek ve bu konuda seçimler yapmanın gayreti içinde olmak, hem kişinin kendisi, hem yakın çevresi hem de diğer tanıdıkları için, bir nimettir. Zihnimizin deposundaki bilgilerin doğru ve anlamlı olması, insanın gözüne ve sözüne istikamet kazandırır. Doğru insanlarla birlikteliklerimizi sürdürmek, görgümüzü artırmak ve halimizi daha hayra sevk etmek adına, önemli seçimlerdir.

Hayatı ciddiye alanlar, zamanı ve onun neyle doldurulduğunu önemserler. Kendilerini daha iyi durumda ve konumda tutacak en küçük adımı bile ciddiyetle atmaya gayret ederler. Mutlu olabilmeyi insani bir meziyet ve başkalarının mutluluğuna katkıyı insani bir görev bilen monotonluktan kurtulmuş bireyler, kendileri için, dinlenme, eğlenme, okuma ve sosyal aktivite adına yapacaklarını bir bir yapar ve bunula daha iyi şeyleri yapmaya zemin hazırlar. Çünkü, hangi yöne olursa olsun, atılan birinci adım, ikinci adıma davetiyedir…Hayatı sevgiyle ve coşkuyla yaşamak hem bir hak, hem bir görevdir.

Adımlarınızın daima doğru kulvarda ve coşkuyula yürüşüne devam etmesi duasıyla….

[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]Saliha Erdim / salihaerdim@gmail.com[/toggle]

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.