SağlıkTüm Yazılar

Anâsır-ı Erbaa ve İnsan Tabiatı

İnsan, yaratıldığı günden itibaren gözler önündeki en muamma varlık. Ruhu, zihni, fikri, tavrı ve dahi insan tanımı içerisinde yer alabilecek pek çok unsuru ile çözülmeye/çözümlenmeye çalışılan, açılan her bir düğüm ile biraz daha karmaşıklaşan alem ve bu alemin doğa ile en çok bütünleşen yapısı, mizaç.

İnsan mizacı, antik çağdan itibaren akıllarda pek çok soru işareti bırakmış, ilk çağ filozoflarından, Antik Mısır’dan günümüze insan mizacı üzerine çeşitli tartışmalar/teoriler ulaşmıştır. İşin felsefî boyutu şöyle dursun, kültürümüzde insan mizacı üzerine yapılan araştırmaların, yorumların ve izahların ortaya çıkardığı muazzam bir literatür inşa edilmiştir. Kıyâfet-nâme[1] veya ilm-i firâset olarak kaleme alınan bu eserlerde, insan mizacı anâsır-ı erbaa[2] /ahlât-ı erbaa[3] unsurları çerçevesinde doğa ile bütünleştirilerek tanımlanmıştır. Ve bu tanımlar çerçevesinde insanın tabiatı gerek bedenî gerek psikolojik olarak yorumlanmış, mizacına göre geçirebileceği muhtemel hastalıklar tespit edilmiş, bu hastalıkların şifalarına işaret edilmiştir.

Söz konusu bu meseleler bazen Kınalı-zâde Ali Efendi’nin Ahlâk-ı Alâi’sinde olduğu gibi satır aralarında karşımıza çıkarken bazen Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifet-nâme’sinde olduğu gibi bir bölüm olarak dikkatimizi celbeder. Fakat şüphesiz en ayrıntılı bilgiler müstakil olarak kaleme alınmış eserlerdir. Hamdullah Hamdi, Lokman Çelebi, Nesîmî, Visâlî gibi pek çok isim konu ile ilgili müstakil eserler tanzim etmişlerdir. Mustafa b. Bâli’nin Risâle-i Kiyâset-i Firâset/İlm-i Firâset adlı eseri bu eserlerin en güzîde örneklerinden yalnızca birisidir. Mustafa b. Bâli, yedi bölüm şeklinde kaleme aldığı eserinde dört unsurdan bedenin uzuvlarına, yaş dönemlerinden beldelere kadar okuma yapmış, tabiatta bulunan her nesnenin/canlının insanı nasıl etkilediğini açıklamaya çalışmıştır. O zaman gelin bakalım Mustafa b. Bâli bizlere asıl konumuz olan dört unsurun insan tabiatına etkileri hakkında neler söylüyor.

İnsan bedeni ateş, su, toprak ve hava olmak üzere dört unsurdan, kan, balgam, safra ve sevda/süveyda olmak üzere dört hılttan oluşmaktadır. Bedende unsurlar ve hıltlar gerektiği miktarda bulunursa mizaç mutedil yani hem rûhi hem bedenî anlamda sağlıklı olur. Unsurlardan veya hıltlardan birisinde görülen artış/azalış ise mizacın itidâlini bozacağı için böylesi bir denge bozulmasında beden sağlığını yitirecek, kişi kendisini ruhi anlamda da kötü hissedecektir.

Bâli’ye -ve Bâli’den önceki/sonraki birçok ilim adamına- göre insan mizacı dörde ayrılır;

Sıcak Mizaç

Unsuru: Ateş

Hıltı: Safra

Sıcak mizaca sahip olan insanların en belirgin özellikleri seri ve hızlı hareket etmeleridir. Hızlı hareket etmeleri sebebiyle de sıcak mizaçlı insanların nabızları ve soluk alıp vermeleri hızlıdır. Sesleri gür, oldukça cesur ve öfkeleri şiddetli kimselerdir. Bu insanların bedenleri ve dahi uzuvları kuvvetli, omuzları heybetli, damarları geniş ve iridir. Benizleri kızıl renge çalar, saçları gür ve siyahtır. Bedenleri az yağlıdır.[4]

Soğuk Mizaç

Unsuru: Hava

Hıltı: Kan

Sıcak mizacın tam tersi özellik gösteren soğuk mizaç insanlarının zihni ve hareketleri ağırdır. Nabızları ve soluk alıp vermeleri bu sebeple yavaş olur. Omuzları ve uzuvları zayıf kimselerdir. Benizleri beyaza çalar, damarları dar ve açık renklidir. Bedenlerinde et oranı az, yağ oranı daha fazladır. Saçları zayıf, uzun ve sarımtırak olur.[5]

Yaş Mizaç

Unsuru: Su

Hıltı: Balgam

Dalgın bir mizaca sahip olan bu insanlar da soğuk mizaca sahip olan insanlar gibi ağır yapılıdırlar. Çok çabuk yorulan, zayıf ve yavaş bir yapıları vardır. Uykuya son derece düşkündürler. Kuvvet ve şiddetleri az, sakin tabiatlıdırlar. Derileri ve ciltleri ince, sinirleri yumuşak, semiz ve gevşek etlidirler. Beden sıvıları oldukça fazladır.[6]

Kuru Mizaç

Unsuru: Toprak

Hıltı: Sevda/Süveyda

Kuru mizaca sahip olan insanların duyguları son derece saf olmakla birlikte keder üzere değildir. Bedenen oldukça güçlü olan kuru mizaçlılar sabır konusunda da oldukça mukavemetlidirler. Fakat bir miktar kindar ve hasetçi oldukları söylenir. Elmacık kemikleri ve damarları belirgin olan bu kimselerin bedenleri sert ve heybetlidir.[7]

Dört unsura bağlı olarak izah edilen mizaçların bir de mezcedilmiş halleri mevcuttur ki bunlar kuru-sıcak, ıslak-sıcak, kuru-soğuk, ıslak-soğuk mizaçlardır.

Bâli, her ne kadar mizaçlar ile ilgili keskin izahlar yapmışsa da bunların kesinlikle bu şekilde olması gerektiği gibi bir mecburiyetin olmadığını pek tabi bilmekteyiz. Geçmişten günümüze ulaşan, köklerinin hadis ve sünnete dayandırıldığı bu ilim, ilmi icrâ edecek kimsenin ruh durumu ve maneviyatı ile de pek çok yönden ilgili olup bir takım melekelere sahip olmak gerekliliği ile açıklanabilir. Nitekim bir insanın tabiatını tespit edip bu tabiata göre kişinin bedeni ve rûhi durumu ile ilgili bilgi vermek, hastalığına çare bulmak, zihin yapısını anlamak bizler için pek de mümkün meseleler olarak görünmemektedir. En nihayetinde mümkün olsa bile muhtemeldir ki bizler eskilerin müktesebâtı üzerinden okumalar yapmak ve bu meseleleri kati suretle savunmak yerine entelektüel bir birikim olarak dimağımızda hıfzetmekten daha çok mutluluk duymaktayız.

İSTİFÂDE EDİLEN KAYNAKLAR

Erdemir Demirhan, Ayşegül, “Ahlât- Erbaa”, TDV İslam Ansiklopedisi,III, İstanbul 1989, s. 220-223.

Karlığa, H. Bekir, “Anâsır-ı Erbaa”, TDV İslam Ansiklopedisi,III, İstanbul 1991, s. 149-151.

Mengi, Mine “Kıyafet-nâme”, TDV İslam Ansiklopedisi,IIV, Ankara: 2002, s. 513-514.

Mustafa b. Bâli, Risâle-i Kiyâset-i Firâset/İlm-i Firâset (Haz. Ramazan Sarıçiçek), Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul 2014.

[1]Arapça “iz sürmek, takip etmek” olan kıyâfet, Türkçe ve Farsça’da “dış görünüş, şekil” anlamlarına gelmektedir. İlm-i kıyâfet ise kişinin dış görünüşüne ve bazı bedeni özelliklerine bakarak iç özelliklerinin tahmin edilmesidir ki bu ilmi konu edinen eserlere kıyafet-nâme denmektedir. Ayrıntılı bilgi için bkz.: Mine Mengi, “Kıyafet-nâme”, TDV İslam Ansiklopedisi, IIV, Ankara: 2002, s. 513-514.

[2]Tabiattaki dört unsur: ateş, hava, su, toprak.

[3]İnsan bedeninde bulunan dört sıvı: kan, balgam, safra, sevda.

[4]Mustafa Bin Bâli, Risâle-i Kiyâset-i Firâset/İlm-i Firâset (Haz. Ramazan Sarıçiçek), Büyüyen Ay Yayınları, İstanbul 2014,  s. 172.

[5]Mustafa bin Bâlî, a.g.e.,s. 172-173.

[6]Mustafa bin Bâlî, a.g.e.,s. 173.

[7]Mustafa bin Bâlî, a.g.e.,s. 174.

Alıntı: .marmarailahiyat.com Yazar: K. Sibel Özil

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.