Yalancı Âşıklardan Olmayın…
Günümüzde de birçok insan, Allah’ı (c.) sevdiklerinden; O’na âşık olduklarından dem vururlar. Hâlbuki Rabbimiz kendisine olan sevginin sahihliğini veya sahteliğini bir ölçüye vurmuştur. Bu ölçü ayette şöyle formüle edilmiştir: قُلْ اِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ “De ki (ey Peygamber): “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı affetsin; zira Allah çok affedicidir, rahmet kaynağıdır.”[1] Allah’ı sevmenin gerçek göstergesi hayatın tüm alanlarında; itikadi, ahlaki, ibadi, siyasi, iktisadi, ictimai, hukuki, eğitim ve öğretimde Hz. Muhammed (s.)’i örnek almaktan geçer. Özellikle hayatın genişlik boyutunda sünnet dünya görüşü olarak kabul edilip hayat tarzı haline getirilmedikçe Allah’a aşktan ve muhabbetten bahsetmek inandırıcı değildir. Allah’ı (c.) ve Resulünü sevdiğini iddia edenlerin, kendilerini Kur’an-ı Kerim’in ve Sünnetin boy aynalarında gözden geçirmeleri gerekir. Kur’an ve sünnetle örtüşmeyen hayat tarzının sahiplerinin sevgi iddiaları boşunadır. Bu hayatın içerisinde iman da vardır, sevgi de; ahlak da vardır, kıyam da; ibadet de vardır, siyaset de; fert de vardır devlette; hukuk da vardır, cihat da; muamelat da vardır, eğitim öğretim de; teheccüd de vardır, iktisadi çözüm de… Kur’an-ı Kerim’in bizzat kendisi de “ayetlerin hayatına anlam vermediği kimselerin hiçbirşey olmadıklarına; kimlik iddialarının boşuna olduğuna”[2] dikkat çekmiştir. Velhasıl Kur’an ve sünneti hayat tarzı hâline getirmeyip Muhammedî gayreti kuşanmayanların ilahi aşktan bahsetmesi aşk adına yalan söylemektir.
[1] Âl-i İmran 3/31[2] Bak: Maide 5/68
MEHMET SÜRMELİ