Şeriatın Teklifleri Herkes İçindir
Yüce Allah, tüm peygamberlere; “يَا أَيُّهَا الرُّسُلُ كُلُوا مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَاعْمَلُوا صَالِحًا إِنِّي بِمَا تَعْمَلُونَ عَلِيمٌ” “Temiz ve helal şeylerden yeyiniz, salih ameller işleyiniz. Ben sizin yapmış olduğunuz tüm amelleri detaylarına kadar bilirim.”[1]Buyurmak suretiyle hiç kimsenin peygamber de olsa amellerden muaf tutulmadığına vurgu yapmıştır. Detaya girmeden ifade edersek şu ayette belirtildiği üzere peygamberlerde hesaba çekileceklerdir: “فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ ” “Hem kendilerine ilahi vahiy gönderilenleri, hem de (onlara) ilahi vahiyleri/emirleri iletmekle görevli olanları/peygamberleri elbet hesaba çekeceğiz.”[2] Elbette peygamberlerin hesaba çekilmesinden dinin tebliğinin ikrarını anlamalıyız. Fakat bu ayetten de anlaşıldığı üzere insanlardan dinî tekliflerin ve amellerin kaldırıldığına inanmak küfürdür. Bu konuda ulema icma etmiştir. Şerî teklifler denilen “emanet”e[3] riayetin imanı desteklediğine ve takviye ettiğine Hz. Peygamber (s.a.v.) şu buyruğu ile işaret etmiştir: “Emanete (şerî tekliflere) riayet etmeyenin imanı yoktur.”[4]Hak dinin özüne müdahâle ederek bir şeyler katmak nasıl ki dinde aşırı gitmekse, dinin içini boşaltıp amelleri yok saymak da bir başka aşırılıktır. Bu bağlamda Allah (c.c.), Yahudi ve Hıristiyanları uyarmış[5] ve Hz. Muhammed (s.a.v.) de aynı tehlikeye karşı ümmetinin dikkatini şu hadisle çekmiştir. “Sizi dininizde aşırı gitmekten sakındırırım. Çünkü sizden önceki ümmetler dinlerinde aşırılık (ya ekleme yapmak veya tamamen boş vermek) nedeniyle helâk olmuşlardır.”[6] Hadisin anlam alanına göre, dinin içini boşaltmak ne kadar yanluş ve kötü ise, din içerisine eklemeler yaparak bidat ve hurafelerle doldurmak da o kadar yanlış ve kötüdür. Mürcie denilen ve modern versiyonuyla yeniden kurgulanan, amellerin yapılmasını önemsemiyen ekol de bu anlamda dinde tam bir aşırılıktır. İman ettikten sonra amelleri yapmamanın imana zarar vermeyeceğini savunan bu düşünce, ideolojileri ya pratik hâle getirerek veya amelsizliği onayarak sapıklığı meşrulaştırmak istemektedir. Modern mürcie ekolü, özellikle halkı Müslüman ülkelerdeki seküler kesime karşı kompleksli yaklaşan araştırmacıların gündemde tuttuğu yeni bir dindir.
İnandım deyip sonra da denenmeden[7]; imanın gereği olan salih ameller icra edilmeden, ne emanete layık olunup sosyal değişime zemin hazırlanır ne de uhrevi kurtuluş olur. Mevzu ile alakalı olarak İbn-i Abbas da (ö. 68 / 687); “Kim La ilahe illallah der ve Hz. Muhammed’in (s.a.v.) getirdiği ile amel ederse ancak kurtuluşa erebilir.”[8]Demiştir. Kelime-i tevhidin cenneti açan anahtar olmasında bir şüphe yoktur ama bu anahtarın dişleri vardır ki onlar, salih amellerdir. Bu dişleri sıralarsak; gıybet ve yalandan uzak bir lisan, hile ve hıyanetten arınmış gönül, haram ve şüphelilerle beslenmeyen mide, bidat ve hevanın olmadığı salih amellerdir.”[9] İnsanı cennete girdirecek olan farzların tamamı kelime-i tevhidin hakkıdır.[10] Bu farzlar eda edilmedikçe kurtuluş gerçekleşmez. Birçok İslâm âlimi farzları kasden terketmenin insanı küfre götüreceğine dair görüşler beyan etmişlerdir. Resulullah (s.a.v.), Muaz b.Cebel’e (ö. 17 / 638) bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Bu tavsiyelerin ilki imanla alakalı, diğerleri ise amelî konulardır. Hadis şöyledir: “Ey Muaz! Öldürülsen de, yakılsan da sakın Allah’a (c.c.) hiçbir varlığı şirk koşma, anne ve babana isyan etme, bilerek namazı terk etme, içki içme, günahlardan uzak dur, cihattan kaçma, ailene gerekli harcamalarda bulun…”[11] Resulullah bu tavsiyesiyle salih amellerden bir kısmını sayarak kavrama açıklık getirmiştir. Salih amellerden bazıları Müslümanların zaman içerisindeki konumlarına göre daha da öncelenir. Bizim kanaatimize göre bu zamanın en salih ameli diğer muhkem farzları terk etmemek kaydıyla cihaddır. Yaşadığımız hayatın içerisinde ümmeti kuşatan kötülüklere; itikadi ve ahlaki fesada karşı toplumsal çözüm üretmektir. Müslümanların çocuklarını ideolojilerin kucağına atarak irtidat ettirmemek için İslâm’ın dünya görüşünü uygulanabilir siyasal proje olarak ortaya koymaktır. müslümanların ihtiyaç haritasına göre bunların sayısını artırabiliriz.
[1] Mü’minun 23 / 51.
[2] A’raf 7/6
[3] Bak: Ahzab 33 / 72.
[4] İbni Hanbel, Kitâbü’s-Sünne, s. 110.
[5] Bak: Nisa 4 / 171, Maide 5 / 77
[6] Nesai, Menasik, 24, h. no: 217, V / 268.
[7] Bak: Bakara 2 / 214; Ankebut 29 / 2-3
[8] Begavî, Tefsir’u-l Begavî (Muhtasar), s. 921.
[9] El-Hâni, el-Kevakib’u-t Dûrriyye, s. 320.
[10] İbni Abdulmuhsin, Fıkhu’l-Ediyye, s. 179.
[11] Heysemî, Mecmau’z Zevaid, IV / 215.
MEHMET SÜRMELİ