MÜNAFIKLAR VE DİN
Hayata müdâhil olmayan bir din arzusu taşıyanların başında münafıklar da vardır. Münafıklar kalben küfür içerisinde oldukları gibi, Müslümanlığın hayata hükmetmesini de istemezler. Onların dine karşı olmalarının sosyolojik ve siyasi birçok nedenleri vardır. Bunları tek tek sayarak konuyu uzatmak istemiyoruz fakat şu olay münafıkların dine bakışlarını yansıtmaktadır. Münafıkların reisi Abdullah b. Übeyy, Peygamberimizin Medine’ye gelmesinden ve İslâm’ı hâkim kılma mücadelesinden çok rahatsız olmuştur. Daha sonra Hz. Peygamber’in yanına gelerek ona şöyle hitap etmiştir: “Ey Filan! Ben senin konuşmalarını sevmiyorum. Eğer bu söylediklerin doğru ise evinde otur ve sadece sana gelenlere anlat. Sana gelemeyen kimselerin yanına gelip oturma ve onları rahatsız etme.”[1] Bu münafık yaklaşımın temel dayanağı dini, hayata müdahalesi olmayan vicdani bir kurum olarak görmeleridir. Hayatta ehliyet ve teklif esasına göre hareket eden din ve dini kurumlar münafıkların dinden nefret nedenleridir. Zira nifak ahlakı tekliften kaçındığı gibi ehliyet noktasındaki nakısalarından dolayı hiçbir göreve de layık değildirler. Resulullah(s.) atamalarında münafıklara yer vermediği gibi Dört Halife de bunlara görev vermemiştir. Dindeki bu uygulamaların iyi bilinerek nifak alameti taşıyanların siyasetten ve her türlü idari mekanizmadan uzak tutulmaları ümmetin yararınadır. Hz. Peygamber’in nazil olduktan sonra her Cuma namazında Münafikun suresini okuması hem münafıkları nitelikleriyle teşhir etmek, hem de Müslümanları idarede bunlara karşı hazır tutmak içindir. Çünkü Münafikun Suresi müstakil olarak münafıklardan bahseder ve ilginç tahliller yapar. Ayrıca Bakara, Âl-i İmran (Uhud savaşı sahnelerinde), Nisa, Enfal ve Tevbe Surelerinde onlardan sıkça bahsetmiştir. Tevbe Suresinde münafıkların sıfatları ve rezaletleri ayrıntılı olarak ortaya konduğu için bu sureye “münafıkların çirkinliklerini açığa çıkaran” anlamında sure-i fadâha da denilmiştir.[2]
[1]İbni Hişam, Ebû Muhammed Abdulmelik, es-Siretü’n-Nebeviyye, Dâru’l-Beyan, Kahire 1987, c. II, s. 228.
[2]Sabunî, Muhammed Ali, Kıbes min Kur’an, c. IV, s. 8.
MEHMET SÜRMELİ