Tatlişko Koca
Ayşegül o gün kocası için hazırlanıp süslenmişti. Dekoltesi bol kırmızı elbisenin içinde son derece çekici göründüğünü düşündü. Aynada kendini süzerken arkasından biri belirdi. Kuvvetli bir çığlık attı.
“Sus kız ne bağırıyorsun, benim ben.” diyen ses biraz tanıdık geldi. Dönüp yüzüne baktığında yabancı zannettiği kişinin kocası olduğunu gördü.
Dış kapının açıldığını onun geldiğini duymamıştı. Kocasına baktıkça korkusu büyük bir şaşkınlığa dönüştü.
Kocasının yüzünde tuhaf bir sırıtış vardı. Saçlarının yarısını sarıya boyatmıştı. Üzerinde kırmızı çiçekli gömlek ve sarı pantolon ile çok nonoş görünüyordu.
“Sana ne oldu?” diye inler gibi çıktı sesi.
Kocası aynaya bakarak zarif bir el hareketi ile saçlarını düzeltti.
“Nasıl olmuşum kız, beğendin mi?” diye sesi ince bir tonda sordu.
“Kötü olmuş, beğenmedim, ne biçim giyinmişsin, ne biçim konuşuyorsun sen öyle, kadınsı kadınsı.” dedi.
“Bundan sonra böyle şekerim. Ben artık tatlişko bir koca olacağım.” derken kocası salondaki koltuğa oturup bir kadın edası ile bacak bacak üstüne attı.
Ayşegül de onun karşısına otururken ağlamaya başladı. Onun ağladığını gören kocası onu teselli etmek için yerinden kalkıp onun ayaklarının dibine bağdaş kurup oturdu, kafasını da Ayşegül’ün dizlerine dayadı.
“Ağlama vallahi ben de ağlarım. İnan ki bundan sonra her şey daha güzel olacak. Bugün ‘Cinsiyet Eşitliği Eğitimi’ne gittim. Meğer kendimi erkek olacağım diye kasıyormuşum. Gerçi farkında değildim kastığımın ama öyleymiş öyle dediler.”
“Sen kas yine biraz kas kendini, böyle çok gevşek görünüyorsun” dedi Ayşegül sinirli sinirli.
“Yok artık kasmak falan. İnan böyle her şey daha güzel olacak sevgülüşüm. Karınızla arkadaş olun, evde her işi paylaşın dediler.”
Bu duyduğu Ayşegül ün hoşuna gitmişti.
“Bu bölüm iyiymiş.” dedi burnunu çekerken.
“İyi iyi, hepsi iyi merak etme kız. Bundan sonra bulaşık bir gün senin, bir gün benim. Evin işleri de öyle. Her iş ortak. Yemeği de keki de beraber yapacağız. Sana kek yapacağım kız. Ayrı gayrı yok. Ağdayı bile taklişko kocanla beraber yapacaksın artık.”
Kocası ile beraber ağda yapma fikri Ayşegül’ e korkunç geldi.
“Hayır hayır o kadar istemem.” dedi çığlığa benzer bir sesle.
“Ay ne var şekerim! Kadın erkek ne farkımız var, toplumun dayatması bunlar. Yok artık kıl tüy; bacaklarımı, göğsümü her yerimi alacağım. Aşkitom sen mecbur musun beni kıllı tüylü çekmeye.”
Ayşegül kocasının üst iki düğmesi açık kırmızı çiçekli gömleğinden içine baktı, kocası sinek kaydı yaptırmıştı göğsünü, tek bir tüy bile görünmüyordu.
“Erkekte kıl tüy iyi olur. Ben seviyordum kıllarını.”
“Yok artık bebeğim. Eşit olacağız eşit. Sen tatlıysan ben de tatlişko. Birbirimizden farkımız kalmayacak. Beraber gülüp beraber ağlayacağız. Akşamları birlikte çekirdek çitleyip, aşk dizisi izleyip kavuşamayanlar için birlikte göz yaşı dökeceğiz.”
Kocasının söyledikleri Ayşegül’ün gözünde canlandı ve çok korkunç geldi.
“Ben seninle dizi izleyip birlikte gözyaşı dökmek istemiyorum, sen istediğin programa bakabilirsin.”
“Yok artık eskisi gibi. Haber programı, memleket meselesi, maç, savaş, siyaset…Bunlar beni ilgilendirmiyor. Dünya kötü bir yer bebeğim, biz kendi dünyamızı kurup orada mutlu olalım. Ben masum insanların öldürülmesine artık dayanamıyorum.” derken ağlamaya başladı.
Ayşegül, dizine kapanıp ağlayan kocasına çaresizlik içinde baktı, ne yapacağını bilemiyordu. Kocasının gözyaşları dizlerini ıslatmıştı. Bir saat önce ne hayallerin vardı. Kocası ile romantik bir akşam geçirmek için hazırlanmıştı, şimdi başına bu felaket gelmişti. Bu kadın bozması gibi duran kocayla daha romantizm de olmaz, diye derin bir iç geçirdi.
“Ayşegül aşkitom. Ben artık diğer erkekler gibi değilim. Dünyayı hep erkekler kötü hale getiriyor, savaşı erkekler çıkarıyor, ölüyorlar, öldürüyorlar. Ben öyle bir erkek olmak istemiyorum. Savaş istemiyorum. “Savaşma seviş” artık benim sloganım.”
“Sevişmek” deyince Ayşegül’ün midesi bulandı. “Ay bu yatakta benim geceliklerimi de giyer bununla sevişilir mi” diye yüzünü ekşitti.
“Erkeklere ‘ağlayın, rahat rahat ağlayın utanmayın’ dediler eğitimde.”
“Tamam bence yeterince ağladın sus artık.” Ayşegül’ün kızdığını anlayan kocası yerden kalkıp elini yüzünü yıkayıp döndü.
“Giyinin renk renk, hayatın tadını çıkarın.” dediler, diye neşeli neşeli konuşmaya başladı. Sanki az önce ağlayan o değildi.
“Çok mantıklı geldi. Yakışmış mı bu giydiklerim tatlişkom?” diye sorarken kendi etrafında edalı edalı döndü.
Ayşegül ona bakarken ne diyeceğini bilemedi. Hüngür hüngür ağlamaya başladı. O kadar çok ağladı ki gözyaşları odayı kapladı. Kocası onun gözyaşlarında boğulmaya başladı.
“Ayşegül aşkitom beni kurtar korkuyorum” çığlıklarına hiç aldırış etmeden daha da çok ağladı. Taa ki kocası onun gözyaşlarının içinde boğulana kadar.
“Ayşegül Ayşegül” diye onu sarsan kocasının sesi ile derin uykudan uyandı Ayşegül.
Gözünü açtığında yataktaydı ve kocası da yanında normal görünüyordu.
“Ayşegül kabus mu görüyordun canım, çok huzursuz görünüyordun?”
Kocasına baktı; saçlarında sarı yoktu, göğüs kılları da yerinde duruyordu ve eskisi gibi normal bir erkek gibi konuşuyordu.
“Allah’ım çok şükür gerçek değilmiş, kabus görmüşüm” diye şükretti.
“Hayatım kalkmamız gerekiyor. Kahvaltımızı yapıp hazırlanalım yoksa eğitime yetişemeyiz.”
“Ne eğitimi” dedi Ayşegül hâlâ kendine gelememişti.
“Unuttun mu! Oysa dün çok istiyor gibi görünüyordun. Cinsiyet eşitliği eğitimi. Dün sen katıldığını ve çok beğendiğini söyledin ya. Bugün de birlikte gitmek için bana söz verdirmiştin. Bir gidelim bakalım. ”
Ayşegül bir gün önce arkadaşının daveti ile bir kadın derneğinde katıldığı “Cinsiyet Eşitliği Eğitimi”nde bayıla bayıla dinlediği şeylerin gerçek halini rüyasında görmüştü. Gerçi eğitimde kıldan tüyden nonoşluktan bahsetmemişlerdi fakat anlattıkları şeylerin gerçek hayata yansıması aslında öyle olacaktı belli ki.
Erkekliği o kadar çok kırparsan ortaya doğal olarak kadınsı bir adam çıkar, diye düşündü. Hiç götürür müydü kocasını artık o eğitime. Hatta o kadın derneğinin önünden bile geçmeyecekti bundan sonra. Erkekler öyle olursa aileyi, vatanı kim koruyacak acaba, diye içten içe söylendi.
“Kocacığım tatil günümüzü ne gerek var orada burada geçirelim, evimizde muhabbet etmek varken. O eğitimi boş ver sen. Düşündüm de pek de faydalı bir şey değilmiş, hatta zararlı. Eşitlikmiş! Ben seninle eşit falan olmak istemiyorum. Farklıyız işte. Farklılık güzel. Farklılığın keyfini çıkaralım.” dedi.
“Dün öyle demiyordun, eşitlik falan diye akşam konuşup duruyordun, hatta benim seni ezdiğimi bile söyledin.”
“Dünü boş ver kocacığım. Dün bir hataydı. Aslan gibi kocamı hiç götürür müyüm cinsiyet eşitliği eğitimine. Hayatımda yeterince kız arkadaşım var, sen erkek olarak kal kocacığım. Aslanım, yiğidim, evimin direği.”
Kocası güldü. Ayşegül’ün söyledikleri hoşuna gitmişti.
Dün eğitimden gelip akşam bir karış suratla ona bir sürü şeyler dayatmaya çalışan karısını sabah böyle güler yüzlü neşeli görmek çok hoşuna gitmişti. Geceden sabaha ne değişti bilmese de.
Sema Maraşlı / www.cocukaile.net