Hayata İslâmî Dokunuş – Ali Ramazan Dinç Efendi
Kâinat insan için, insan da Rabbimize kulluk için yaratılmıştır. Her şey ona kul olarak gelecektir. Su akarak, hayat olup canlılık vererek, hava nefes alarak, güneş ısı ve ışık saçarak, toprak ürün vererek yapar kulluğunu. Hilâfet görevini icrâ etsin diye esirgemez hizmetini âdem evlâdından.
Akıl, idrak, fehim/anlayış, tezekkür ve tefekkürü sâyesinde emânetleri yüklenen insanoğlu belli kurallara bağlıdır. Bu kurallar manzûmesine din denir. Din, akıl sâhibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilâhî bir kânundur. Yaratan yarattığı varlığın hayat tarzını tespit etmiş ve örnek olarak da, âlemlerin Fahr’ini (sav) göstermiştir.
İnsanın tabiatında mevcut, en mükemmele ulaşma duygusunu, Kitâb-ı Kerîm ve en mükemmel yaratılan Muhammed Mustafa (sav) ile tâyin buyurmuştur.
Yüz sahifenin, dört büyük kitâbın tamâmını içinde barındıran Kur’ân-ı Kerîm’i, Cibril-i Emin vâsıtasıyla Efendimiz’e (sav) indirmiştir. Hayâtımızın her ânında bize İlâhî pusula olarak takdim buyurmuştur. “Şüphesiz ki bu Kur’ân, insanları en doğru ve en sağlam yola iletir ve sâlih amel işleyen mü’minlere büyük bir ecir olduğunu müjdeler.” (İsrâ, 9.)
Sûret ve sîretiyle, hareket ve davranışlarıyla bütün insanlığa numûne olarak gösterilen Peygamberimiz (sav)’dir. “Andolsun, Allâh’ın Resûlünde sizin için; Allâh’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman, Allâh’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 21.)Kendileri de buyurur: “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.”
İslâm, her çağın ihtiyâcına cevap verir. Rabbimiz buyurur: “Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonunda hepsi Rabblerinin huzûruna toplanıp getirilecekler.” (En’am, 38.) “Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tâne, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allâh’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın.” (En’am, 59.)
23 yıllık peygamberlik süresi içinde ortaya koyduğu hayat tarzı, bütün ümmetin dînî, siyâsî, sosyal ve ahlâkî hayâtı için önemli hükümleri ihtivâ etmektedir. Kur’ân ve Sünnet, dünyâ imparatorlarını kendine hayran bırakmıştır.
Napolyon, “Öyle zannediyorum ki, yakında bütün dünyânın aklı başında kültürlü insanlarını bir araya toplayarak bir hükümet kurmak ve bu hükûmeti idâre etmek imkânını bulacağım. Ancak Kur’ân’da yazılı olan esasların doğruluğuna inanıyorum. Bunlar, insanları bahtiyarlığa götürecektir.” der.
HP’nin yönetim kurulu başkanı Bayan Carly Fiorina, “Teknoloji, piyasalar ve hayat tarzımız: Gelecekte neler olacak?” konulu konferansta yaptığı konuşmasında şöyle der: ‘Öteki medeniyetler yeni fikirlerden korkarken, bu medeniyet devamlı yeni fikirlere açık olmuş ve bilgiyi, kültürü devamlı canlı tutmuştu. Sözünü ettiğim medeniyet, 800’den 1600 yılına kadar uzanan ve Osmanlı İmparatorluğu’nu da içine alan, Kânûnî Sultan Süleyman’lar gibi hükümdarlar yetiştiren İslâm medeniyetidir. Bu medeniyetin bize sunduğu mîras, bugünkü Batı medeniyetinin temelini oluşturmaktadır. Bugünkü teknoloji İslâm matematikçilerinin sâyesinde vardır. Sûfî yazar Mevlânâ gibi yazarlardan çok şeyler aldık. Kânûnî Sultan Süleyman gibi hükümdarlardan tolerans göstermeyi ve liderliği öğrendik. Bu medeniyetten dersler çıkarmalıyız.”
Resûlüllâh’ın (sav) sünnet-i seniyyesinin yaşanması, İslâm’ın hayâta hâkim kılınması tabiatın gereğidir. Birkaç misâl verelim:
Uyurken sağ tarafa dönüp yatmak. Kalbin üzerine yatıldığında, kalp sıkışır, rahat çalışması engellenir. Sağ tarafa doğru yatılması kardiyovasküler sistemimizin çalışmasını ve kalbimizin yeni günün temposuna çok daha kolay ayak uydurmasını sağlar.
Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmek. Kan dolaşımımız hızlanıyor ve sıcak sudan dolayı genleşmiş damarlarımız içindeki kanın aktivasyonu artıyor. Tansiyonumuz düşmüyor. Savunma mekanizmamız güçleniyor.
Tuvalete girerken sol ayakla girmek. Kaygan olan zeminde ayağımızın kayması durumunda, sola göre çok daha güçlü kaslara sâhip olan sağ ayağımız devreye girecek ve düşmemizi engelleyecektir.
Yemeğe tuz ile başlamak. Beyin tarafından gönderilen bir uyarı sâyesinde midede mukus sıvısı salgılanmaya başlar. Bu mukus sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturur ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmamasını sağlar. Sindirim problemleri için soda yerine, Efendimiz (as)’ın bu güzel sünneti tavsiye edilir.
En çok sorun âile ve mal mülk dâvâsıdır. Her şeye huzur getiren İslâm, bakınız nasıl bir uzlaşı getirir çözümsüzlüklere:
Efendimiz (sav) “Sizin en hayırlı olanınız, âilesine en iyi olanınızdır. Ben de âileme iyi olanınızım” buyurur. “Ey ümmetim! Kadınlara hayırla muamele etmenizi tavsiye ederim. Çünkü onlar sizin emriniz altındadır. Fazla tahakküme hakkınız yoktur. Ancak açıktan fuhuş irtikâb etmiş olsalar o zaman durum değişir.” (Riyâzu’s-Sâlihîn, I/319)
Hak hukuk konusunda Rabbimiz (cc) “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere (rüşvet olarak) vermeyin.” (Bakara, 188.) buyurmaktadır. Aleyhissalât ü Vesselâm Efendimiz, “Ebû Hüreyre (r.a)’den rivâyet edildiğine göre, Nebî (sav) şöyle buyurdu: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, nâmusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyâmet günü gelmeden önce o kimseyle helâlleşsin. Yoksa kendisinin sâlih amelleri varsa, yaptığı zulüm mikdârınca sevaplarından alınır, (hak sâhibine verilir.) Şâyet iyilikleri yoksa, kendisine zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.”
Alemdar
Kaynak: http://yenidunyadergisi.com/hayata-islami-dokunus/