Gençleri doğru yöneltmek – Mahmud Erol Kılıç
Gençlere yönelik eğitim verme iddiasında olan devlete ait, belediyelere ait bazı kurumlar ve etkinlikler olabildiği gibi pek çok vakıf, dernek v.b. gibi sivil toplum kuruluşları da var. Bir çoğu iyi niyetli bazı insanların maddi ve manevi güçlerini bir araya getirerek oluşturdukları sosyal yapılar. Her şeyden evvel ben bu insanları toplumsal sorumluluk bilinçleri gelişmiş ve “Bir şeyler yapmamız lazım” duygusunda olan insanlar olarak görüyorum. Yani “Bana ne”ci bir zihniyette olmadıkları için tebrik etmek lazım.
Bu tarz faaliyetleri olan kuruluşları ideolojik olarak da sağ, sol ve dini yönelimli olarak üçe ayırabiliriz. Bu üç guruptan ise “dini” yönelimli olanların sayıca fazla olduğu da gözden kaçmaz. Gayret-i diniyye belki de hepsinden fazla aksiyon damarıdır.
Özellikle İslamcı vakıf ve derneklerin gençleri eğitmek için yaptıkları bazı programlar çok dikkatimi çekiyor. Fakat programlarına baktığınızda ya ideolojik konularla veyahut ikincil ve araçsal konularla ilgilendiklerini görürsünüz. Mesela İstanbul’un Beyazit gibi çok merkezi bir yerinde vakıflardan kiraladıkları bir tarihi mekanda faaliyette bulunan çok meşhur böylesi bir vakfın programında “Ehliyet Kursları”, “Hızlı Öğrenme Kursları” v.b. gibi alaka kurmakta zorlandığım konular görmekteyim. En ilmi olanları ise bir dil kursu gibi çalışmaktalar. Arapça dil kursları düzenlemekteler. Bunlar olmasın demiyorum. Fakat benim buradan çıkardığım bir sonuç var. O da dini saiklerle hareket edenlerin belirli bir Varlıksal (ontolojik) referanslarının olmadığı kanaati. Mesela siz ne derseniz deyin ama ben “Hızlı okuma kursu” düzenleyen bir İslami vakıf ile Ramazan’da “Hızlı Teravih Kıldırma” arasında yakın bir zihniyet irtibatı görüyorum. Mananın, derinleşmenin aranmadığı ve sırf aksiyon için ruhun katledildiği çalışmalar. Aksine, onların karşı mahallesi dediğimiz sol yönelimli veyahut Alevi görüşü doğrultusundaki vakıf ve derneklerde “Araba Kullanma Kursu”, “Rusça Kursu”, “Çince Kursu“ v.b. gibi kurslar düzenlendiğini görmedim.
Bence gençlere yapılacak en önemli hizmet onlara büyük düşünürler ve büyük düşünceleri öğretmekten geçer. Her şeyden evvel Felsefe dersleri verilmesi lazım. İslami gelenekteki şekli olan Hikmet ve İrfan düşünce metodolojisi öğretilmesi lazım. Bu bilinmeden Kurân bile anlaşılamaz. Allah Teala “Ben size Kitabı ve Hikmeti verdim” diyor zira. Yani Kitab ancak Hikmet anahtarı ile anlaşılır. Eğer sadece dil bilgisi yani Arapça bu iş için yeterli olsaydı Ebu Cehil çok iyi Arapça biliyordu. Ama anlamadı.
Bunun için de bu dindarların Gelenek’le tanışmaları ve barışmaları gerekiyor. Orada büyük ustalar var. Bakmayın siz modernist, köksüz ilahiyatçıların söylediklerine. Batı bugün geldiği düşünce ve bilim seviyesini Antik filozoflarını yeniden yorumlayarak elde ettiler. Heideger ve diğerleri böyle söylüyor. O düşünceleri bil sonra onun üzerine yorumunu yap. Onların yaptığı bu. Bizde ise her şeyi sıfırdan almak isteyen ve bunu din adına yapan ontolojisiz, geleneksiz, tarihsiz nev zuhurlar var. Gençleri ifsad ediyorlar. İslami STK’ların bu uyarılarıma kulak asmalarını ümid ederim.
Unutmayın ki “Doğru eylemler doğru düşüncelerden hareket ederler”.