Üç Abdülhamid: Mü’min, Mürîd, Sultan – Yusuf Kaplan
Sultan II Abdülhamid Han’ın vefatının yüzüncü sene-i devriyesini idrak ediyoruz…
Devlet-i Âliye’nin düvel-i muazzama tarafından dört bir taraftan kuşatıldığı, çökertilmeye çalışıldığı o ölüm-kalım mücadelesi ânında, o dondurucu kış mevsiminde, en zor zamanlarda devleti ayakta tutan, ayağa kaldırma iradesi ortaya koyan, her alanda büyük düşünürler ve sanatçılar yetişmesine imkân tanıyan bugün bile seviyesine ulaşamadığımız büyük bir entelektüel devrim yapan, bütün İslâm âlemini ittihad-ı İslâm fikri etrafında toplayan büyük bir dehaydı Sultan Abdülhamid Han.
Rahmetle, şükranla ve minnetle anıyoruz.
SULTAN ABDÜLHAMİD: GELECEĞİN ŞİFRESİ!
Abdülhamid Han’ın boğuştuğu sorunlarla bizim son dönemde boğuştuğumuz sorunlar, nasıl da örtüşüyor öyle!
Öyleyse, Sultan Abdülhamid’i, dönemini, mücadelesini bütün yönleriyle çok iyi tanımak zorundayız.
İşte tam da bu nedenle, üstad Necip Fazıl, o güçlü sezgisi, derin basîreti ve zekâsı ile “Sultan Abdülhamid’i anlamak, her şeyi anlamak olacaktır,” demişti.
Gerçekten de Sultan Abdülhamid, hem yüzyıl öncesini hem de bugünü anlamak ve yarınlara daha muhkem bir şekilde hazırlanabilmek için, pek çok açıdan deşifre edilmesi gereken büyük bir şifre!
Sultan Abdülhamid sadece geçmişe değil geleceğe de ışık tutan bir şahsiyet zira!
TAM BİR ASIR NİÇİN AŞAĞILANDI SULTAN ABDÜLHAMİD BU ÜLKEDE VE NEDEN ŞÜKRANLA ANILIYOR DÜNYANIN EN ÜCRA KÖŞELERİNDE?
Neredeyse tam bir asır hep aşağılandı Abdülhamid Han bu ülkede!
Bir insana, bir sultana yüklenebilecek ne kadar olumsuz sıfat varsa hepsi yüklendi!
Abdülhamid’e yüklenen bütün olumsuz sıfatlar bu toprakların dâhilî ve hâricî düşmanları tarafından icat edilmiş, uydurulmuştu: Bir asır, bu ülkenin çocukları Abdülhamid’den nefret ederek yetiştirildi!
İyi de, Abdülhamid ne yapmıştı da bu kadar nefrete ve hakarete maruz kalmıştı?
Abdülhamid, emperyalistlere Osmanlı’yı peşkeş çekmemiş, emperyalistlerin ve yerli işbirlikçilerinin bütün oyunlarını bozmuştu!
Kurtlarla dans etmişti büyük Sultan!
Hem kurtların oyunlarını başlarına yıkmış hem de ittihad-ı İslâm fikri etrafında bütün mazlum müslümanları toparlamayı başarmıştı!
Sultan Abdülhamid’in mücadelesi öylesine güçlüydü ve öylesine etkiliydi ki, bugün bile dünyanın en ücra köşelerinde şükranla ve minnetle anılıyor…
Niçin?
Sultan Abdülhamid bütün mazlumlara el uzattığı, Endonezya’dan Doğu Türkistan’a, Yemen’den Güney Afrika’ya kadar bütün mazlumların yardımına koşuşturduğu için…
Niçin?
Çin’in başkenti Pekin’de bile İslâm Üniversitesi açtıracak kadar geleceği inşa etmeye ant içmiş büyük bir dehâ olduğu için…
Öyle ki, Malezya’da adına açılan Abdülhamid Koleji, ülkeye Başbakanlık yapacak, küresel sömürü düzenine savaş açacak Mahatir Muhammed gibi isimlerin yetişmesini sağlayacak kadar çağının çok çok ötesinde ileri görüşlü bir zekâ olduğu için…
İşte bu yüzden, daha 15-20 yıl öncesine kadar bazı Afrika ülkelerinde, Asya’nın en ücra köşelerinde Sultan Abdülhamid adına hutbe okunuyordu.
ABDÜLHAMİD, ERBAKAN VE ERDOĞAN
Yine bu yüzden dünyanın neresine giderseniz gidin, insanlar Sultan Abdülhamid’e de, onun izinden giden, onun verdiği mücadeleyi veren rahmetli Erbakan’a ve Erdoğan’a da dualar ediyorlar, bu üç şahsiyeti takdirle anıyorlar…
Tam da bu ve benzeri nedenlerle, Erbakan, 1996 yılında başbakan olduğunda “Osmanlı’nın Gelişi!” gibi manşetler attılar…
Yine bu nedenlerle Tayyip Erdoğan’a ve Türkiye’ye bütün emperyalistler savaş açtılar dört bir cepheden!
Bugün, pek çok bakımdan dünden daha güçlüyüz…
Elbette fikir, eğitim, sanat, kültür, şehircilik ve gençlik alanlarında atmamız gereken dev adımlar var. Yeri geldi bir daha söyleyeceğim -affınıza sığınarak-: 10 yılda 100 yılın tohumlarını ekemezsek, yok olmaktan kurtulamayız.
İŞTE ÜÇ ABDÜLHAMİD
Peki 10 yılda 100 yılın tohumlarını nasıl ekeceğiz?
Her alanda yeni Abdülhamid’ler yetiştirerek…
Soru şu o hâlde: Andülhamid, kimdi peki?
Kısaca, özlü bir şekilde cevap vereyim bu soruya…
Üç Abdülhamid vardı:
1-Ruh ve Asalet sahibi: Mü’min.
2-Kalp ve Basîret sahibi: Mürîd.
3-Akıl ve Feraset sahibi: Sultan.
Abdülhamid’i geleceğimize de ışık tutan bir öncü yapan işte bu üç muhkem özelliğiydi.
Sözün özü: Sultan Abdülhamidsiz yüzyıl, çok çetin geçti…
Abdülhamid Han gitti, Osmanlı bitti.
Osmanlı gitti, dünyadan ruh çekildi, dünya cehenneme çevrildi!
Sonuçta, İslâm dünyası paramparça edildi… Fakat teslim bayrağı çekmedik… Hamdolsun, yeniden umudu yeşerttik…
Abdülhamid Han öldü ama Abdülhamidler ölmez!
Aslâ unutulmayacaksın büyük Sultan!
Rahmet Sana! Şükran Sana! Selâm Sana!