Din adamı vardır – Mahmud Erol Kılıç
Bazı ilahiyatçı hocalarımızdan özür dilerim ama onların “İslam’da din adamı yoktur” iddialarına katılmadığımızı belirtmek isterim. Bizler İslam’da da, diğer dinlerde de “Din Adamı” vardır diyoruz.
Daha evrensel ve daha kapsayıcı bir tabirle her mesleğin, her işin bir uzmanı vardır aziz dostlar. Uzmanı olmayan hiçbir iş yoktur. İyi şeylerin de kötü şeylerin de uzmanı vardır. Yani Rahman’ın dostları olduğu gibi şeytan’ın da dostları vardır.
Modernite’nin en mühim yüzlerinden birisi anti-tradisyonel yani Anane-Karşıtı oluşudur. Bu konumunu ona karşı yaptığı devrimle elde etmiştir. Bariz özelliklerinden bir tanesi de hiyerarşi kavramına karşı oluşudur. Gerek kozmik ve gerekse varoluşsal anlamda her yerde bir hiyerarşi gözlemlenirken modernite ideolojileri buna karşı çıkmaktadır. Tabii ki evrensel ve kadim prensiplere karşı çıkmak ortaya bir kaos ve bir anarşi çıkarmıştır. Zira epistemolojik olarak kafaları karışık olanlar her şeyi tepetaklak ederler. Daha çok toplumsal manadaki hakların ve hukukun aranması mücadelesi olarak iyi niyetle başlayan bu girişim sonunda Gelenek dışına çıkarak felsefi referansları nihilizm, ateizm ve anarşizm olan bir evrensel prensiplere ve hatta Tanrı’ya kafa tutuş hareketine evrilmiştir. Oysaki mahrumların, ezilmişlerin, muste’zafların insanca haklarını arama mücadelesi hep gelenek içerisinden gelen nebiler, veliler ve âlimler eliyle olmuştur. Özellikle İslam dininin getirdiği bazı düzenlemeler dönemine göre tam bir insan hakları beyannamesi sayılır. Yani Allah’a ve O’nun evrensel yaratılış kanunlarına karşı çıkmadan da bu mücadele sürdürülebilir, hatta sürdürülmesi gereklidir.
Fransz devriminden esinlenen ve asrın başında hem dünyada ve hem de ülkemizdeki bazı aydınları etkileyen bu modernist fikirler çok ilginçtir ki bazı ilahiyatçıları da etkilemiştir. Abduhlar, Reşid Rızalarla bu çizgi kendisine daha çok selefi düşünce içersinde yer bulmuştur. Zira bazı örtüşen noktalar bulunmaktadır. Batıda daha çok Protestan hareketinde kendine yer bulması gibi.
Oysaki İslami Gelenek böyle söylemiyor. En başta Allah Teâlâ mukaddes Kur’an’da pek çok yerde yaratılışta mertebeler olduğunu belirtiyor. Buna bağlı olarak epistemolojide mertebeler olması kaçınılmazdır. Kur’an’da “Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır” (Yusuf 76) denilerek bilgide bir hiyerarşi olduğu çok açık bir şekilde belirtiliyor.
Bir başka yerde “İlmin kendilerine derece derece verilenler”den bahsediliyor (Mücadele 11). Demek ki herkesin bilebileceği tek düze bir bilgi yok. Yine başka bir ayette “İlimde derinleşmiş olanlar”dan bahsediliyor (Âl-i imrân 7). Buradan mefhum-ı muhâlifle şu sonuç da çıkmaktadır ki ilimde derinleşememiş olanlar da olacaktır. Nebiler serveri Hz. Muhammed, “Bir gün gelecek ayak baş, baş da ayak olacak” derken zannımca bunları ve bu zamanı kastetmektedir.
Bu işin ehli olmayanlar, ben bu yükü kaldıramam diyenler olabilir. Mesuliyet almamak isteyenler olabilir. Yanlış temsiller olabilir. Bunlar ıslah edilebilir şeylerdir. Tepetaklak edip prensiplerle oynamaya gerek yok.
Hz. Peygamber bir din adamıdır. Ehl-i Beyt imamları, Ehl-i Sünnet imamları hepsi din adamıdırlar. Arifler din adamıdırlar. Hatta daha da öte Allah adamıdırlar. Ricâlullahtırlar.
Siz bu yazıyı okurken bendeniz hac niyetiyle mukaddes beldeye uçmuş olacağım. O vazifeyi yapanlar bilirler, bu iş için de din görevlileri vardır. Kafile başkanı vardır. Gurupların başkanları vardır. Eskiden bunlara Delil denirdi. Onlar size rehberlik ederler. Haccınızı yaparsınız. Tavaf nasıl yapılacak, Arafat’a nereden çıkılacak onlar olmazsa sıradan vatandaş nasıl bilecek?. Git kendin yap, nasıl yaparsan yap dersek anarşi doğmaz mı?
Dostlar din adamı vardır. Lakin dereceleri vardır. En yüksekten en aşağıya doğru bu Adamlar sıralanır. Tabii ki iyisi vardır kötüsü vardır. Kötüyü ayıklama mekanizması çalıştığı sürece bu da problem değildir.
Hasılı doğru din adamlarına ihtiyaç var, özlüyoruz…