Aile/RehberlikGüncel YazılarTüm YazılarYazi Atlasi

Herkes yorgun – Yavuz Bahadıroğlu

Bir yazımızda demiştik ki: 

“Evlerden sadece televizyon gürültüsü geliyor: Çünkü artık insanlar konuşmuyor”…

Ne soru, ne cevap, ne yorum, ne kitap, ne de birlikte bir şeyleri paylaşma hali…

Her akşam, televizyona dönük olarak yerleştirilmiş kanepe ve koltuklara kurulup sinema salonu disiplini içinde sessizce yaşanmamış hayatları seyrediyoruz…

Oysa hayat yaşamak için verilmiştir bize, yaşanmamış hayatları seyretmek için değil…

En azından “zaman israfı”, yani bir anlamda “hayat israfı” içindeyiz!

Ne tuhaf: 

Her nefesten sorgulanacağımıza da inanıyoruz!

Yıllardır televizyona “bilge kişi” muamelesi yapıyoruz, ama hiçbir şey öğrenemiyoruz…

Çünkü doğru düzgün program, yok denecek kadar az. Olanlar da zaten tercih edilmiyor: Eğlence-yarışma-dizi üçgeninde tükeniyoruz!

Yaygın olarak seyredilen kanallarda kitap-kültür-medeniyet-edebiyat-şiir-felsefe programı gördünüz mü?..

“İzlenmiyor” diye vermiyorlar. Ama izlenme oranlarını belirleyen dekoderleri de bu tür programlara ilgisiz ailelerin televizyonlarına kuruyorlar…

Bir kısır döngüdür gidiyor!

Kötü bir tabir, ama sanki toplumun ruhu kurudu!

Sohbet etmeyen aileler kurur, aileler kuruyunca toplum da kurur!

Sürekli bir yorgunluk, memnuniyetsizlik hali var üstümüzde; selamı bile asık suratla veriyoruz. Çünkü dinlenemiyoruz. Televizyon yorar, sohbet dinlendirir. Uyku saatlerimiz, hatta namazlarımız bile televizyon programına göre belirleniyor.

Arızalı gibiyiz!

Bu ülkede uzun zamandır insanlarımızın yerine aletler konuşuyor (konuşan arabaları, turnikleri ve akıllı evleri unutmayalım).

Ve bu ülkede kuşaklar arasında müthiş kopukluklar yaşanıyor…

Dil kopmuş, (din şimdilik duruyor mu bari) yürek kopmuş; sonuçta dünyalar öyle farklılaşmış ki, aile fertleri aynı çatı altında farklı dünyaları yaşıyorlar!

Sonuçta evden yorgun çıkıyor, eve yorgun geliyoruz!

Çünkü ailenin insan ruhunu ve zihnini dinlendiren bir işlevi vardı; “muhabbet” aracılığıyla bu sağlanırdı. Bireyler bir birlerine küs gibi durunca, bütün misyon televizyona kaldı; eh, onun da“dinlendirme” gibi bir görevi yok: Ekranlar arasında saatlerce katil kovalayıp duruyoruz!..

Sonuçta beynimiz dinlenemiyor: Ruhu sükûnet bulmayan insanın beyni nasıl dinlensin?

Unutmayalım: “Doğru çocuk” yetiştirmenin yolu “doğru aile” olmaktan geçer…

Doğru aile olmak için, öncelikle aile bireylerinin konuşmayı yeniden öğrenmeleri, bir bakıma ecdadın “muhabbet” geleneğini keşfetmeleri lâzım.

Başarabilirsek, bu tam anlamıyla bir “yürek inkılâbı” olacak.

admin

Soru ve görüşleiriniz için İrtibat: fikiratlasi1@gmail.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.