Allah beddua edenin tetikçisi midir?
İsrail’e yapılan beddualara karşı “Allah sizin tetikçiniz mi?” türünden tepkiler çirkin olmanın yanında çarpık da. Evvel emirde Allah üzerinden bu nevi ajitasyonlar müslümanın ağzına yakışmıyor. Şöyle böyle didiniyoruz işte. Sen de katkı ver, eleştirirek de olsa. Yeter ki absürt söylemlerle ajitasyon yapıp itikadın kılcallarını tahrip etmeyin.
Belli bir noktaya şartlanmayın, daha derin düşünün. Beddua sünepeliğin değil, acizliğin ifadesidir. Acizliğimizi Allah’a sunmak da kulluktur…
Tamam, “önce sorumluluğunu bil” diyorsunuz, buna laf yok, ama kaş yapıyım derken göz çıkartıyorsunuz. Unutuyorsunuz; 200 yılda biriken enkazı bugünden yarına kaldırmaya insan gücü yetmez.
Sonra, eğer dediğiniz gibiyse terminolojimizde bedduanın ne işi var? Öyle ya, gücün yokken “Allah tetikçi değil, kendin çalış, hakkından gel” retoriği, gücün varken “elinden geliyor, ne diye Allah’tan bekliyorsun?” ukelalığından bedduaya sıra mı gelir!
Dua da kalksın rafa. Hem zaten “fiilî dua” vs. garabetlerle duayı da önemsizleştirmedik mi yeterince? Miting meydanlarında slogan niyetine seslendirilen bir kaç dua cümlesi de olmasa dua nedir bilmeyen, iki rekat namazın ardından oturup içli içli duanın tadını almamış, kulluğun özü olan duayı ekran hatiplerine şov sermayesi olarak terk etmiş aksiyoner İslamcı gençler türüyor.
Teorik tahkimat da hazır; çalışmak duadır. Yok öyle bir şey; dua duadır, çalışmak çalışmaktır. Birini diğerine feda etmeden ikisi de hayatımızda karşılığını bulmalı.
Görüyor musun, istikamet şaştı mı herşey nasıl da zıttına inkılap ediyor. Kulluğun yüklediği çalışma sorumluluğunu, Allah’la aramızdaki en temel bağ olan dua aleyhine abartınca ortaya “duasız kulluk” (!) bile çıkar, maazallah.
Ve çok masum gerekçelerle başlayan “Her şeyi Allah mı yapacak?” tepkisi, Allah saklasın, “herşeyi insan yapar” önermesine dönüşüp nevzuhur çelişik islamcı akımlarımıza “materyalist islamcılık” gibi bir akım da eklenebilir. Allah hiçbirimizi itidal ve istikametten saptırmasın.