BİZ OLABİLSEK
Ahh her şeyi, herkesi boş verip özgür olabilsek; ama ne mümkün? Etrafımızda başkalarının düşüncelerinden örülü kalın bir duvar var ve biz o kalın duvarı yıkamıyoruz. Ahh keşke 1989’da utanç duvarını yıktığımız gibi bizi çevreleyen, hapseden duvarları yıkabilsek; Kuş kadar özgür olsak, inandığımız, doğru bildiğimiz, yapabileceğimiz, yapmak isteyeceğimiz şeyleri yapıp, dilediğimiz hayatları yaşasak…
Hep bir korku, hep bir çekiniş… Peki kimden? İnsan inandığı, bildiği gibi yaşamalı ki çekeceği cefa da sefa da helal-ı Hak olsun. Sanıyoruz ki sürüden ayrılanı kurt kapar, toplumun kalıplarına uyulmadığı vakit toplum tarafından dışlanırız; ama hangi toplum bizi dışlayacak, ayıplayacak? Bizim oluşturduğumuz, bildiğimiz ama bir türlü karşı çıkamayıp, üstünü örtüp kaçtığımız kendi toplumumuz mu? Kendimiz yazıp kendimiz oynuyoruz resmen. Hâlbuki bizleri yargılamak kimsenin hakkı ve haddi değil. Herkesin kendinden sorumlu olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Günah da sevap da bizim, her ne vebal var ise de bizim. Neyin telaşını, korkusunu çekiyoruz ki? Başkalarının aklıyla yaptığımız hatanın da bedelini biz ödüyoruz, hak etmediğimiz başarıların sefasını da biz sürüyoruz. Peki biz neyin kafasını yaşıyoruz?
[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]FATMA SAYIN – ANAMUR\ MERSİN[/toggle]