İslâm’da Selam Alıp-Verme
Kur’ân ve Sünnet’te selam verme ve alma ile ilgili ayet ve hadisler var mıdır?
Kur’ân’da selamlaşma ile ilgi olarak şöyle buyrulur: “Size selam verildiğinde, daha güzeliyle selamlayın ya da aynı ile karşılık verin. Çünkü Allah, her şeyi hakkıyla hesap edendir.” (4 Nisa, 86). Allahü Teâlânın cennet ehline sözlü olarak selam vereceği bildirilir. (36 Yâsin, 58). Yine cennet ehline meleklerin selamından da şöyle söz edilir. “Onlar, meleklerin ‘Size selam olsun, yapmış olduğunuz iyi amellere karşılık cennete girin.’ diyerek tertemiz olarak canlarını aldıkları kimselerdir.” (16 Nahl, 32). Bk. 39 Zümer, 73). Diğer yandan İbrahim aleyhisselamın babasına olan selamı (10 Yûnus, 10; 14 İbrahim, 23; 33 Ahzâb, 44) da bunlar arasında sayılabilir.
Hz. Peygamber’in çeşitli hadislerinde mü’minler selamlaşmaya teşvik edilmiştir: Bunlardan bazıları şunlardır: “Yemin olsun ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir işi haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, İmân, 93). “Hangi amel daha hayırlıdır?” sorusuna Allah’ın elçisi şöyle cevap vermiştir: “Yemek yedirirsin ve tanıdığına, tanımadığına selam verirsin.” (Buhârî, İmân, 6; Müslim, İmân, 63). “Biriniz Müslüman kardeşine rastladığında selam versin. Araya bir ağaç, duvar veya taş girince yeniden karşılaşırsa, yine selam versin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 135). “Binek üzerinde olan yürüyene, yürüyen oturana, az olan topluluk çok olan topluluğa, küçük büyüğe selam versin.” (Buhârî, İsti’zân, 5; Ebû Dâvûd, Selâm, 4). “Yürüyen topluluktan sadece birinin selam vermesi, oturan topluluktan sadece birinin verilen selamı alması yeterlidir.” (Ebû Dâvûd, Selam).
Selamlaşma hangi sözcüklerle yapılmalıdır ve selamlaşmanın hükmü nedir?
Selamlaşma ile ilgi Nisa Sûresi 86. ayetteki “tehıyye” kelimesi, temelde “uzun ömür dilemek” anlamında bir dua idi. Sonra her duada kullanılır oldu. Araplar âdetleri üzere tesadüf ettiği kimseye, selam yerinde “Hayyâke’llahu (Allah sana uzun ömür versin!)” derlerdi. İslâm’ın tehıyyesi “selam” olmuştur. Tehıyye ikramdan kinaye olarak, bütün ikram çeşitleri buraya dahil olur. Uzun ömür dilemek eksik bir selamdır. Çünkü ömür kötülük üzere de geçebilir. İslâm dini, bunun yerine, “Es-Selamü aleyküm veya selamün aleyküm (Dünya ve ahiret selameti ve barışı üzerine olsun)” selam ve duasını getirdi. Selamı, “Selamün aleyküm” şeklinde “lâm-ı ta’rifsiz olarak ifade etmek daha faziletli görülmüştür. Çünkü Kur’ân’da bu kelime genel olarak bu şekilde kullanılmıştır. Verilen selam aynı sözcüklerle “Ve aleyküm selam” şeklinde, aynen alınacağı gibi, “Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekâtüh (Sana da selam olsun, Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun” ilâveleriyle de cevap verilebilir (bk. Süyûtî, ed- Dürru’l-Mensûr, II, 605).
Türkçede kullanılan, belirli vakit ve sınırlı anlam taşıyan, “Hayırlı sabahlar, hayırlı akşamlar, günaydın, tünaydın, ya da bonjour, bonsoir!” gibi selamlaşmalar, iyi dilek ve temennide bulunma, bir iletişim kurma cümleleri ise de, selamdaki anlam zenginliği ve dua gücü bunların hiçbirisinde yoktur.
Selamlaşmanın hükmü: Selam vermek sünnet, almak ise vaciptir. Selam verildiği takdirde alamayacak durumda olanlara selam verilmemelidir. Namaz kılan, sesli Kur’ân okuyan, hutbe dinleyen, ilimle uğraşan ve yemek yiyenler böyledir. Oyun oynayana, şarkı söyleyene, tuvalette bulunana da selam verilmez. Böyle bir durumda verilecek selamı almamanın da bir sorumluluğu bulunmaz.
[toggle title=”Yazar hakkında” state=”open” ]Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN – Yenidünya Dergisi Ağustos 2012 Sayısı alıntı[/toggle]