İmanda istikamet üzere olmayanın amelleri makbul olmaz.
Bu lütfuyla Allah Teala, ahirette insanların mazeret beyan etmelerinin önüne geçmiş ve insanları, peygamberleri vasıtasıyla fıtratı muhafazaya davet etmiştir. Hz:. Peygamber de insanın fıtrattan saparak şirke düşmemesi için gece gündüz çalışmış ve ümmetini uyarmıştır. Resulullah,insanın kendine ve rabbine yabancılaşmasını “yoldan çıkma”; istikametten sapma olarak görmüş ve zaman zaman sahabilerine ilginç örnekler vermiştir. Abdullah b. Mesut’tan (ö:32/652) mervi bir rivayette;“Hz. Peygamber dümdüz bir çizgi çizmiş, sonra da bu düz çizginin sağ ve soluna paralel çizgiler çizerek şöyle buyurmuştur: “Şu ortadaki düz çizgi sırat-ı müstakim (Allah’ın dosdoğru yolu)dir. Bu çizginin sağındaki ve solundaki paralel çizgiler ise şeytanın yollarıdır.”2Akabinde Resulullah şu ayeti okumuştur: “İşte bu (İslam),dosdoğru yolumdur. O halde ona uyun, başka yollara uymayın ki (bunlar) sizi Allah’ın yolundan ayırmasın. İşte Allah, emirlerine uygun yaşayıp kötülüklerden sakınasınız diye size bunları emretti.”3
z. Peygamber’in yukarıdaki hadisini şematik olarak ifade edersek karşımıza şöyle bir şekil çıkar:
(Şeytanın Yolları)→ → → → → → → |
SIRAT-I MÜSTAKİM( ALLAH’IN YOLU)
→ → → → → → →
(Şeytanın Yolları)
Şekilde de görüldüğü gibi Allah(c.) ‘ın yolu dümdüz ve hiçbir eğrilik yoktur, devamlıdır. Hz. Adem’den Hz. Peygambere; kıyamete kadar kesintisizdir. Şeytanın yolları ise kesik ve kadüktür. Saman alevi gibi zaman içerisinde ortaya çıkar fakat sürekli değildir. Tarih içerisinde sırat-ı müstakime alternatif olarak çık(arıl)an ideolojiler şeytanın sağlı sollu yollarından başka bir şey değildir. Sırat-ı müstakim nasıl ki insanı cennete götürürse şeytanın yollarının temsilcileri de insanlığa dünyada cenneti vaat ederler. Ahirete inanmadıkları için cennetlerini dünyada kurmayı amaçlarlar, sonunda da müntesiplerinin cehenneme gitmelerine vesile olurlar. Sırat-ı müstakim ütopik ve ameli hale getirilmesi mümkün olmayan soyut bir yol değildir. Bu yol, Hz. Peygamber ve onun yolunda giden sıdıkların, şehitlerin ve Salih insanların yoludur. 4 Hz. Peygamberin vahiy merkezli dünya görüşü ve hayat tarzıdır. Her zaman ve durumda yaşanabilir; insanlığın tüm sorunlarını halledebilen bir yoldur. Bu yol varken başka bir yol aramak veya başka yollara sempati duymak bile haramdır. Bu durumu Allah Teala şöyle beyan etmiştir: “Zalimlere (müşriklere ve müşriklerin hayat tarzlarına ) sakım meyletmeyin; sempati bile duymayın. Yoksa cehennemlik olursunuz. Sizin Allah’tan başka veliniz yoktur. Sonra size yardım da edilmez.”5
Hz. Peygamberin gerek iman gerekse amel bağlamında temsil ettiği sırat-ı müstakim tamamlanmıştır.6 Bu yolu her türlü ifrat ve tefritten korumak gerekir. İnançta ve amelde İslam’a ekleme veya çıkarma yapmak dinde aşırılıktır. Resulullah (s.), bu tür aşırılığa karşı ümmetini şu buyruğuyla uyarmıştır: “Sizi dinde aşırı gitmekten sakındırırım. Çünkü sizden önceki ümmetler dinlerindeki aşırılıklar nedeniyle helak oldular.”7bu çerçeve de şunu da hatırlatmakta fayda vardır; Hz. Peygamberin hayat tarzının dışındaki her türlü hayat biçimi islama göre bir aşırılıktır.
Resulullah (s.), Kur’an-ı Kerim aracılığıyla öncelikle insanların imanlarını her türlü aşırılıktan korumayı arzu etmiş ve risalet hayatının çoğunluğunu gönüllere gerçek imanı yerleştirmeye ayırmıştır. Şirki en büyük sapma ve sapkınlık olarak değerlendiren8 Hz. Peygamber; “şirk koşmadan ruhunu Allah’a teslim eden bir kimsenin cennetlik olacağının” müjdesini verdiği gibi “şirk üzerine ölenin de cehennemlik olacağı” uyarısını yapmıştır.9
Şirke, küfre veya islama karşı icad edilmiş olan uydurma dinlere, hayat tarzlarına ve ideolojilere karşı İslam ümmetini uyaran alimler Kur’an-ı Kerim ve sünnetten aldıkları ilhamla şu hususları istikametten ve tevhidden sapma olarak değerlendirmişler ve müminleri uyarmışlardır. İnsanı tevhidden koparan ve İslam inancıyla çatışan söz ve davranışlardan bir kısmı şunlardır:
Allah’a (c.) her hangi bir şeyi soyut veya somut bir varlığı, gerçek veya tüzel bir kişiyi ortak koşmak: İbadet mahiyeti taşıyan bir uygulama ile Allah’tan başkasına yönelmek, yaratma ve emretmede herhangi bir varlığı Allah yerine koymak, insanın tevhidden kopmasının en büyük nedenidir. Yüce Allah bu konuda insanları şu ayeti ile uyarmaktadır: “Şüphesiz ki Allah (sıfatlarında, ilahlık ve rabliğinde ), kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını da dilediği kimseler için bağışlar. Kim de (Allah’tan başkalarına bağlanıp onun dine aykırı buyruklarına itaatle) Allah’a ortak koşarsa çok büyük bir günah işleyerek Allah’a iftira etmiş olur.”10
Kişinin, Allah (c.)’la kendisi arasında putları aracı varlıklar olarak koyup onlardan yardım ve şefaat umması: Müşrikler, Allah’ı uzak ilah olarak algılayıp O’na yaklaşmayı, dua ve isteklerini arz etmeyi mümkün görmemişler ve yakın ilah olarak gördükleri putlarını aracı kabul etmişler, dua ve isteklerini onlara sunmuşlardır. Bu anlayışa göre hayatlarının yönetilip yönlendirilmesinde de putları hakim kılmışlardır. Böyle bir anlayışın çirkinliği ve yanlışlığı ayet-i kerimede şöyle haber verilmiştir: “Onlar, Allah’ı bırakıp kendilerine zarar ne de fayda sağlayan şeylere taparlar ve ‘bunlar Allah yanında şefaatçilerimizdir’ derler. De ki: ‘Siz Allah’a göklerde ve yerde onun bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz.’ O, onların ortak koştukları şeylerden çok uzak ve yücedir.”11
Kafirliği ve müşrikliği Kuran-ı Kerim ile sabit olan; Kuran-ı Kerim’i ve onun buyruklarının açıkça inkar eden, İslam’ın yolundan başka bir yolu doğru gören bir kimseyi mümin kabul etmek: Hz. Peygamber, haksız yere mümin bir kimseye ‘kafir’ demeyi yasaklamıştır. Tekfir edilen kişi gerçekten kafir değil ise bu söz o kimseyi haksız yere tekfir eden kimsenin dinden uzaklaşmasına neden olur.12 Mümine kafir demek nasıl ki yanlış bir ifadeyse, kafire mümin demek de yanlıştır ve sahibini tevhidi çizgiden uzaklaştırır. Küfrü sabit olan kimseleri mümin kabul etmek kavramsal bir kargaşaya neden olduğu gibi Müslümanlığın mutlak doğruyu temsil etmesine de gölge düşürür. Yüce Allah ahirette “sadece müminlerin kurtulacağını”13 haber vermiş ve “kafirlere cennetin haram olduğunu”14 bildirmiştir. Tek doğru hayat tarzının İslam15 ve “İslam’ın dışında hiçbir yolun insanlardan kabul edilmeyeceğini”16 ilan etmiştir. İslam’la şereflenmeyen kişileri Müslüman saymak veya üstün bir değer vermek sapkınlıktır.
Hz. Peygamber’in getirdiği yolun doğruluğuna inanmayıp başka yollar aramak ve İslam’ın dışındaki hayat tarzlarını doğru kabul etmek: Hz. Peygamber, getirmiş olduğu dini önce kendisi yaşamış ve insanlara örnek olmuştur. Resulullah’ın hayat tarzı olan sünnet, Kuran-ı Kerim’in Hz. Peygamber tarafından yaşanmasıdır. Abdullah b. Mesud böyle bir hayat tarzını terk edenin sapık olduğunu söylemiştir.17 O’nun hayat tarzına karşı ruhbanlık şeklinde bir hayat tarzını geliştirmek isteyenler uyarılmış18 sonra da uyarılan bu kimselerin şahsında tüm insanlığa şu evrensel duyuru yapılmıştır: “Kim, benim hayat tarzımdan başka bir hayat tarzını kabul ederse o, benden değildir.”19Peygamber’in hayat tarzı ile çatışan bir hayat tarzının İslam nazarında makbul olmadığı Kuran-ı Kerim’de şu ayetle açıklığa kavuşturulmuştur: “Her kim de kendisine dosdoğru yol(İslam) belli olduktan sonra Resul’e karşı tavır koyar (hayat tarzını ve emirlerini beğenmez) ve (Resul’ü örnek alan) müminlerin yolundan başkasının yoluna uyarsa, onu döndüğü(ve seçtiği o sapık) yolda bırakırız. Sonra da kendisini cehenneme atarız. Orası ne kötü bir yerdir.”20 Tarih içerisinde müşriklerin yolunu, iman edenlere tercih eden kitap ehli bu yanlış yönlendirmelerinden dolayı yüce Allah tarafından şiddetle kınanmışlardır.21 Hz. Peygamber, insanların helake düşmelerinin nedenlerinden birisinin de, peygamberlerin hayat tarzlarına aykırı yaşayış biçimlerini seçmelerinin olduğunu vurgulamıştır.22
Hz. Peygamber’in Allah katından getirmiş olduğu dine, bu dinin emirlerine ve yasaklarına kin duymak: Resulullah (s.), bir din kurucusu değildir.23 Allah’ın elçisidir. Elçiyi yalanlamak veya getirdiklerine kin duymak, onu gönderen Allah’ı yalanlamak ve emirlerine kin duymaktır. Çünkü böyle bir yanlışın temelinde kendi hevasını ilahlaştırma arzusu vardır.24 Resulün getirdiklerine kin duyan, kendi uluhiyyetini önceleyen bir sapıktır. Yüce Allah, Kuran-ı Kerim’de İslamın emirlerine karşı çıkanları şu ayeti ile resmetmiş ve uhrevi durumlarını haber vermiştir: “Küfre sapanlara gelince, yüzüstü kapanmak ve helak onlaradır. (Allah) onların bütün iyi işlerini boşa çıkarmıştır. Bunun sebebi; onların Allah’ın indirdiğini beğenmemiş olmalarıdır. Allah da onarlın amellerini boşa çıkarmıştır.”25
Dini hükümlerin herhangi birisi ile alay etmek: İslam’ın sembollerinden veya buyruklarından birisi ile alay etmek müslümanca bir davranış değildir. Dini anlayışı yerinde ve seviyeli bir mümin böyle bir hataya düşmez. Davranışlarına ve sözlerine dikkat eder. Allah’ın (c.) gözetim ve denetiminde olduğunu; tüm eylemlerinin kaydedildiğini bilir.26
Mümin bir kimse dini hükümlerle alay etmediği gibi alay eden kimseleri veli edinmez. Onları emir makamına getirmez. Konu ile ilgili yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alaya alıp oyuncak edinenleri ve inkarcıları ‘dost ve idareciler’ edinmeyin. Eğer gerçekten inanmışsanız Allah’ın emirlerine uygun yaşayın ve karşı gelmekten sakının.”27Allah’ın emirleriyle alay etmek ve bu emirleri dile dolamak Yahudilerin ve münafıkların ortak davranış biçimleridir.28
İnsan, kendini sürekli kontrol etmelidir. Özellikle din alanı ile ilgili hususlarda saygısını ve ciddiyetini korumalıdır. Çünkü bir kimse, insanları güldürmek için din ile ilgili bir şaka yapacak olursa, belki bu davranışı o kimsenin İslam’la olan bağının kopmasına neden olabilir.29 Bu durumu Enes b. Malik şöyle dile getirmiştir: “Siz, kendinize göre hiçbir sorumluluğu ve değeri olmayan işler yapıyorsunuz. Halbuki biz bu tür davranışları Hz. Peygamber zamanında insanı helak eden büyük günahlardan sayardık”30 Resulullah da bu hususta şu açıklamayı yapmıştır: “İnsan, hiçbir sakınca yok zannederek öyle bir kelime konuşur ki bu konuştuğu şey sebebiyle doğu ile batı arası mesafe kadar cehennemin dibine yuvarlanır.”31 İslam ve sembollerinin alaya alındığı bir yerde müslümanın takınması gereken tavrı Cenabı Allah şöyle izah etmiştir: “Ayetlerimiz hakkında (biçimsiz ve alaylı sözlerle) münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir konuya geçinceye kadar onlardan yüz çevir( tavır göster, karşı savunmanı yap veya Müslüman olmanın gereği olarak orada durma).Eğer şeytan, sana bunu unutturursa hatırladıktan sonra (hemen kalk) artık o zalimler topluluğu ile oturma.”32
Sihir yapmak veya yaptırmak: Sihir neşter gibidir. Kötü insanların elinde cinayete ve ailelerin yıkılmasına neden olabilir. Sihiri, İslam toplumunun sosyal dokusunu veya insanın sağlığını bozacak şekilde kullanıp birey ve ailelerin yok olmasına neden olmak haramdır.33 Sihir nedeniyle sihirbazlar İslam toplumunda can emniyetini bile kaybedebilirler. Hz. Peygamber, yakıcı büyük günahları açıklarken sihir yapmayı da bunlardan biri olarak saymış34 ve “Kim iplere düğüm atar ve onlara üflerse sihir yapmış olur. Kim de sihir yaparsa Allah’a şirk koşmuş sayılır.”35buyurmuştur.
Müslümanların aleyhine olarak kafirlere yardım etmek: Kafire yardım, onun inancına duyulan sevgi ve saygıdan dolayı ise bu haramdır. Onları veli edinmenin haramlığının içerisinde onlara yardım etmek de vardır. Bu çerçevede Allah Teala, kafirleri veli edinmeyi yasaklamıştır. Hz. Peygamber bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kim zalime bir batılı hak gibi gösterip hakkı yok etmek; çürütmek amacıyla yardım ederse o kimse Allah’ın zimmetinden çıkar.”36 Kafire yardım etmenin itikadi sakıncasıyla ilgili ise resulullah şu uyarıyı yapmıştır: “Kim bir kimsenin zalim olduğunu bile bile ona yardım eder ve onunla ortak hareket ederse şüphesiz ki o, İslam’dan çıkmıştır.”37Kuran-ı Kerim, Müslümanların aleyhine olarak Yahudiler ile işbirliği yapan münafıkları hem kınar hem de bu davranışlarının nedeni olarak küfürdeki beraberliklerini gösterir.
Bazı insanların Hz. Peygamber’in getirdiği dine; İslam’a uymalarının gerekmediğine inanmak: “Allah katında tek din İslam’dır.”38 Allah’ın göndermiş olduğu peygamberlerin hepsinin getirmiş olduğu dinin ortak adı da İslam’dır. Yüce Allah insanlığa Yahudilik ve Hıristiyanlık diye bir din göndermemiştir. Yahudilik ve Hıristiyanlık Hz. Musa ve Hz. İsa peygamberlere gelen tevhid dininin sonraki yıllarda tahrif edilmesi ile ortaya çıkmış hurafelerdir.39 Peygamber (s.): “Bu ümmetten ister Yahudi ister Nasrani (Hıristiyan) olsun benim kendisi ile gönderilmiş olduğum şeyleri (İslam dininin muhtevasını) kabul edip iman etmezse o mutlaka cehennemliktir.”40 Buyurmak suretiyle hak dinin İslam olduğunu belirtmiştir. İslam’ın dışında din aramak nasıl ki haramsa aynı şekilde şer’i tekliflerin bir insandan kaldırıldığına inanmak da haram ve küfürdür. Hz. Peygamber bile tüm dini emirlere muhatap olduğuna göre hiçbir kimseden dini hükümlerin kaldırılması söz konusu olamaz.
Allah’ın dininden yüz çevirmek, kasıtlı olarak dini öğrenmemek ve İslam’ın emirleri ile amel etmemek: İslam, yaşanmak için gelmiştir. Hayatın tüm alanları ile ilgili hükümler koymuştur. Bunları öğrenmek ve ameli hale getirmek ilahi bir emiridir. Tüm bunlara rağmen İslam’a olan düşmanlık veya ideolojik sapmalar nedeniyle İslam dinini öğrenmemek büyük bir yanlıştır. Hele de modern düşünceyi ve onun fikir akımlarını bilip iman ettikten sonra İslam hakkında “onbaşı kültürü” bile edinmemenin temelinde İslam’ a ve onun değerlerine karşı düşmanlık vardır.
Müslümanlığın gönüllerde sebat etmesi için yukarıdaki sayılan hususlarda insanın dikkatli olması ve anlık olarak kendisini hesaba çekmesi çok önemli bir görevdir. Aksi takdirde, hiç beklenmedik bir zamanda kişinin Allah ile olan tüm bağlantıları kopabilir.
[divider]
1 Bak: Yunus 10/47,74; Nahl 16/36; İsra 17/15;Enam 6/131; Tevbe 9/115
2 Hakim Müstedrek , Tefsir , cII, s 261;Heysemi ,Mecmau’z – Zevaid ,cVII, s22
3 Enam 6/153
4 Bak: Nisa 4/69
5 Hud 11/113
6 Bak: Maide 5/3
7 Nesai, Menasik, 24, Had, no. 217, cV, s 268
8 Ahmed, Müsned,c V s 229; Müslim I, İman, 9, Had. No. 42 c!, s55
9 Ahmed, Müsned,c I s374
10 Nisa 4/48, ayrıca bak:Nisa 4/36,116; Enam 6/151,163
11 Yunus 10/18
12 Bak: Ahmed, Müsned,(Tah:M. Şakir), Had No:4688, c. VI, s.314
13 Müminun 23/1
14 Maide 5/72
15 Al-i İmran 3/19
16 Al-i İmran 3/85
17 Ahmed, Müsned(Tah:M. Şakir), Had. No:3623, c. V, s. 222
18 Abdürrezzak, Musannef,Had. No:10374, c. VI, s.167
19 Müslim, 16, Nikah, I, Had No:1401, c. II, s.1020
20 Nisa 4/115
21 Bak: Nisa 4/51
22 Tirmizi,17, İlim, 2679, c. V, s.47; Abdürrezzak, Musannef, Had. No:20372, c. XI, s.22; Tahavi, Müşkil’ü-l Asar, c. I, s.159
23 Bak: Yunus 10/15
24 Casiye 45/23
25 Muhammed 47/8-9
26 Bak: İnfitar 82/10-12
27 Maide 5/57
28 Bak: Maide 5/58, Tevbe 9/65-66
29 Bak:Ahmed, Müsned, c. III, s. 38
30 Ahmed, Müsned, c. III, s.157
31Müslim, 54, Zühd, 6, Had No:2988, c III, s.2290
32 En’am 6/68; Ayrıca Bak:Nisa 4/140
33 Bak: Bakara 2/102
34 Nesai, Tahrimüddem, 37, Had. No:18, c. VII, s.111
35 Nesai, Tahrimüddem, 37,Had. No: 19, c. VII, s. 112
36 Heysemi, Mecmaüz’zevaid, c. IV, s.117
37 Heysemi, Mecmaüzzevaid, c. IV, s. 205
38 Al-i İmran 3/19
39 Bagavi, Tefsir, s.935; Darimi, Sünen, c. I, s.135
40 Müslim, İman, 70, Had. No:153, c. I, s. 134
[toggle title=”Yazar Hakkında” state=”open” ]Dr. Mehmet Sürmeli[/toggle]